Tatarcık, Tatar asıllı bir Türk olan Osman Kaptan'ın kızıdır. Osman Kaptan, yıllarca çeşitli yerlerde dürüst ve namuslu bir şekilde kaptanlık etmiş, görmüş olduğu yanlışları düzeltmekten de kaçınmamıştır. Ancak onun bu yönü iş hayatında zorluklara yol açmıştır. Poyraz Köyü'nde emeklilik yaşantısı sürdürmektedir.
Poyraz Köy, adı gibi poyrazın eksik olmadığı, boğaza nazır ve oldukça güzel manzaralı bir köydür. Şehrin sakinleri ise bir zamanlar İstanbul’un zengin ve taklitçi sosyete erbabıyken artık kıt kanaat geçinmekte olan insanlardır. Bu oldukça sakin olan köyde nedeni tam olarak bilinmese de Osman Kaptan pek sevilmeyen biridir. Kendisi de insanlara yardım eden ancak onlarla çok da ilişkisi olmayan bir adamdır. Zamanının çoğunu denizde geçirir. Oldukça güzel bir hanımı da vardır ancak o da kimseyle iletişim kurmayan, kendi halinde bir kadındır. Onların tek çocukları da Lale'dir, yani Tatarcık. Ancak o da tam anlamıyla babasının kızıdır.
Osman Kaptan'ın vaktiyle hayatını kurtardığı önemli bir adam vardır; Sungur Balta. Bu adamın isteğiyle Osman Kaptan'a bir de emeklilik maaşı bağlanır. Ancak onun yaşantısı yine aynıdır.
Tatarcığın babasının ölümünden sonra bütün yük Tatarcığın üstüne kalır. Ancak Lale kimseden yardım almadan babasının sağlığında olduğu düzeni devam ettirir. Köpek gibi beslediği keçisiyle beraber denize açılır, çok da iyi yüzücüdür. Ancak tıpkı babası gibi Lale'yi de herkes yabani bulur.
Lale devam ettiği Kandilli Lisesini birincilikle bitirir. Sonrasında da İngilizce Öğretmeni olur.
Poyraz Köyünde geniş bir alana kurulu olan Feridun Paşa Korusu vardır. Ailenin en yaşlı üyesi Paşa Baba olarak tanınmıştır ve yaşı da 80-100 arasındadır. 8 oğlu olan bu ihtiyarin 8 oğlu da Anadolu'nun farklı bölgelerinde askerlik yaparken şehit olmuştur. Paşa Baba'nın kafası hatıralarla karmakarışıktır. Kendisinden hayli genç olan hanımı Gülizar, eşine büyük bir titizlikle bakar. Büyük kızı Saide ile damadı Miralay Nihat ve torunları da yine bu koruda yaşamaktadır.
Miralay Nihat'ın oğlu Haşim, Tatarcık'ı hiç sevmez çünkü kadınların yerinin kocasının yanı olduğunu, kadının çalışmasıyla erkeğin hakkı olan iş imkânlarının kadınlara verilmesinin de haksızlık olduğunu düşünür.
Sungur Balta, edindiği serveti karısı Suzan tarafından yapılan yaptırımlarla elinde tutan, Lale'yi babasına yaptığı iyiliği başına kakarak daktilocusu yapmak ve ondan faydalanmak niyetindedir.Ancak Lale ne Sungur Balta'ya ne de köyün diğer sakinlerine rahat verecek bir tip değildir. Onlara gerçek anlamda medeniyeti getirmek niyetindedir. Aldığı bisikletle köylüleri kaldırımda yürütmeye zorlamak gibi davranışlar sergilemektedir.
Feridun Paşa Korusunda Haşim'in arkadaşları olan toplam 7 kişilik bir grup kamp yapmaya karar verir. Yediler olarak anılan bu üniversiteli gençlerin çoğu birbirinden farklı düşüncelere sahip olmakla birlikte memlekete dair kurmuş oldukları fikirleriyle ortak bir paydada buluşmuşlardır. Kamp süresince de bu fikirlerini rahatça tartışırlar. Hepsinin gönlünde de başka başka "Mehlika Sultan" bulunur.
Yedilerin en küçüğü Hasan, 21 yaşında tıbbiyeli bir gençtir. (Halide Edip Adıvar'ın Zeyno'nun Oğlu kitabındaki Diyarbakırlı Kürt Zeyno'nun oğlu Haso'dur aynı zamanda.) O, hayatın içine giren, anasının ve kendisinin geçirmiş olduğu fakirlik ve sefaletin ortadan kaldırılmasına yönelik bir arayış içindedir.
Recep, (Sineklibakkal romanındaki karakter olan bakkalın oğludur) fakir avukatı olmak istemektedir, onun benimsediği tarz da yine halkın faydasını uman bir ideolojidir. Aynı zamanda Lale'yi sevmekte ve onun gözüne girebilmek için türlü oyunlar yapmaktadır.
Haşim, Çelebizadelerin kızı Zehra'yı sevmektedir. Zehra da lüks bir yaşantı özlemi içinde olan, koca vasıtasıyla bunu gerçekleştirmeyi arzulayan, evde kalma durumuna gelmiş güzel bir kızdır. Yedilerden biriyle evlenebilmeyi arzular ama kalanlarıyla da flört etmek, hepsinin ilgisini kendine çekmek niyetindedir.
Şinasi hayatı yemek, içmek ve eğlenmek üzere kullanılması gerektiğini savunur.
Diplomat olmayı da bu yüzden ister.
Safa'nın babası müezzin, kendisi ise dinsizdir. Hukuk okumaktadır. Geçmişte yaşadığı kötü dinî tecrübeler onu dinsiz hale getirmiş, zorbalığı kullanarak insanların Salim kendini okumaya vermiş, Fransa'da lisans eğitiminin ardından doktorasını da yaparak memleketine dönmüş buna rağmen hak ettiği kadroya yerleşememiştir. Lisede Fransızca öğretmenliği yapmaktadır.
Ahmet fakirliği içtimaî bir hastalık sayan ve kurtuluşun da servet ile mümkün olduğunu savunan, dışarıdan tam bir garplı gibi görünen bir gençtir. Matematik okumaktadır.
Yedilerin kamp kurduğu sırada Lale'yi de okuldan bir arkadaşı olan psikoloji profesörünün kızı Helen ziyarete gelir. Lale'yi ayni zamanda Miralay Nihat da İngilizce dersi almak için evine davet eder. Bu süreçte yediler, Zehra ve Lale ideolojik fikirlerini yansıtacakları bir ortam yakalar. Erkek görünümlü Lale zekasıyla herkesi kendine hayran bırakırken Zehra da Lale'yi kıskanan, zamanın modasına ayak uyduran bir tiptir.
Suzan hanımın isim gününde bir araya gelen halk ve gençler ile bir eğlence düzenlenir. Gecenin sonunda yedilerden 4 tanesi nişanlı olarak döner.
Zehra her ne kadar Şinasi ile evlenmek istese de Şinasi'yi Dürdane'ye kaptırınca Haşim ile nişanlanır.
Recep de evlenmek istemeyen Lale'nin gönlünü kazanmayı başarır ve nişanlanırlar.
Şinasi Dürdane ile Safa da daktilocu Saffet ile nişanlanır.
Yedi gencin fikrî tartışmaları, Lale'nin Cumhuriyet dönemi kadın ve insan hakları savunuculuğu çerçevesinde dönemin sosyoekonomik ve sosyokültürel yapısı, zengin ve yoksul halkın yaşantıları da kitapta anlatılmaktadır.