Muzaffer İzgü’nün yazdığı Ökkeş Bahçıvan, Özyürek Yayınlarından çıkan Ökkeş serisinin altıncı kitabı. İlk kez 1978 yılında yayımlanan kitap, Ökkeş ile babasının köylerindeki verimsiz bir araziyi bahçeye çevirme maceralarını konu alıyor. 112 sayfadan oluşan kitapta azim, gayret ve birlik olma gibi konularla ilgili güzel mesajlar bulunuyor. Bora Özen’in çizdiği siyah beyaz resimlerle daha eğlenceli hâle gelen kitabın sonunda 2 sayfalık bir soru-cevap kısmı yer alıyor. Kitabın adı, yazarı, yayınevi, konusu, teması ve okurun kitap hakkındaki düşünceleri gibi pek çok sorudan oluşan bu bölüm; çocukların kitabı daha dikkatli okumalarını ve kitap hakkındaki farkındalıklarını ölçmeyi sağlıyor. 8 yaş ve üzeri okurlara hitap eden kitap, yazıldığı dönemin nostaljik havasını ve köy yaşamının çeşitli yönlerini yansıtması bakımından büyük önem taşıyor. Bu yönüyle çocukların yanı sıra yetişkinlere de hitap etmeyi başarıyor.
Ökkeş Bahçıvan
Ökkeş ile babası bir gün yine kışa hazırlık için Taşlıkoyak’tan kök çıkarıyorlar. Bu sırada Ökkeş’in babası, koca toprakların yıllardır bomboş durduğunu düşünüp Taşlıkoyak’ı bahçeye çevirme hayallerine dalıyor. Babasının bir şeyler düşündüğünü fark eden Ökkeş de babasının hayalini öğreniyor ve ondan daha büyük bir hevesle bu hayale ortak oluyor. Böylece baba-oğul her yanı koca koca kayalar ve köklerle dolu Taşlıkoyak’ta küçük de olsa bir bahçe kurmanın hayaliyle yanıp tutuşmaya başlıyorlar.
Baba-oğul bu işin altından nasıl kalkabileceklerini düşünüp dururken köylüler de bu hayalden haberdar oluyor. Ökkeş ile babası bu zorlu hayali gerçekleştirebileceklerine gönülden inansalar da Ökkeş’in ninesi de dâhil olmak üzere tüm köylüler bu hayalin gerçekleşmesinin imkânsız olduğunu düşünüyorlar. Ökkeş ile babasına gülüyor, her fırsatta onlarla alay ediyorlar. Hatta komşu kadınlar Ökkeş’in ninesine gelip oğluyla torununu vazgeçirmesi gerektiğini söylüyorlar. Nine de hem bu işin imkânsız olduğunu düşündüğünden hem de konu komşuya rezil olmaktan korktuğundan oğluyla torununu vazgeçirmek için elinden geleni yapıyor. Ama ne yaparsa yapsın Ökkeş ile babasını vazgeçiremiyor. Sonunda kendisi de evde oturmak yerine onlara yardım etmenin daha iyi olacağına karar verip baba ile oğulun hayaline ortak oluyor.
Ökkeş arazideki kökleri sökerken babası koca koca kayaları parçalıyor. Ninesi de kökleri sökme ve taşları taşıma gibi işlerde Ökkeş’e yardım ediyor. Ökkeş ile babası ve ninesi canla başla çalışırken köylüler de onları rahat bırakmıyor. Ya yolda karşılaştıklarında ya da özellikle Ökkeşlerin çalıştığı arazinin yakınlarından geçerken Ökkeş ile babasına ve ninesine alaylı sözler söylüyorlar. Bir gün yine Ökkeş, babası ve ninesi Taşlıkoyak’ta çalışırlarken köyün zenginlerinden Zeynel ile birkaç adam yanlarına geliyor. Asıl niyetleri Ökkeşlerle alay etmek olsa da ninenin hışmına uğrayınca alaylı sözlerini yutmak zorunda kalıyorlar. Ancak Zeynel’in yarı alaylı sözleri sayesinde işlerin seyri değişiyor ve Ökkeşler önce arazide su bulmaya karar veriyorlar. Böylece kuyu açacakları yeri belirleyip kazmaya başlıyorlar.
Ökkeş’in babası Bayram, kazdıkça kazıyor. Kazdıkça kazıyor ama bir türlü su çıkmıyor. Günler geçtiği hâlde kazdıkları yerden bir damla su çıkmasa da Ökkeş ile babası ve ninesi vazgeçmiyorlar. Tabii Zeynel ve diğer köylüler de Ökkeşlerle alay etmekten vazgeçmiyor. Hatta sonunda Zeynel işi iyice abartıyor ve eğer su çıkarsa onlara en irisinden bir koç vereceği, su çıkmazsa da onların bir tanecik keçilerini ellerinden alacağı konusunda bir iddiaya Ökkeşleri davet ediyor. Ökkeş’in ninesi de ellerindeki en değerli şeyi kaybetme pahasına bu iddiayı kabul ediyor.
Bu iddialaşmadan birkaç gün sonra tam da Zeynel Ökkeşlerin keçisini ellerinden almaya yeltenmişken kuyudan su çıkıyor. Ökkeş ile babasını ve ninesini sevince boğan bu gelişme, başta Zeynel olmak üzere tüm köylüleri de şaşkına çeviriyor. Neyse ki Zeynel sözünde duruyor ve Ökkeşlere en irisinden bir koç veriyor. Suyun bulunmasıyla kuyuyu tamamlayıp yeniden araziyi temizleme işine dönüyorlar. Eskisinden daha hevesli bir şekilde çalışıp kendilerine yetecek kadar bir yeri köklerden ve kayalardan arındırmayı başarıyorlar.
Bayram, kentten çeşitli meyve fidanları ve sebze fideleri getiriyor. El birliğiyle hepsini dikiyorlar. Bir süre sonra da ilk ürünlerini topluyorlar. Bayram, ürünlerin fazlasını kente götürüp satıyor. Kazandığı parayla da hem ihtiyaçlarını gideriyor hem Ökkeş’i sevindirecek pek çok şey alıyor. Ökkeş babasının aldığı her şeyi çok beğeniyor ve hepsi için ayrı ayrı seviniyor. Ama Ökkeş’i en çok mutlu eden şey, çalışırken takmaya kıyamacağı kol saati oluyor. Hikâye de böylece mutlu bir şekilde sona eriyor.