Çocuk yaşta annesiz babasız genç yaşta da kocasız kalan Muhsine, annesinin eski dostu olan Ayşe Kadın tarafından bir çiftliğe işe sokulur. Daha yoldayken bu çok uzaktaki çiftliğe içi ısınmayan Muhsine’nin kendilerini götüren arabacıdan çiftliğin cinli perili olduğunu duymasıyla iyice yüreği ağzına gelir. Dönmek için türlü laflar söylese gözyaşları dökse de Ayşe kadın Muhsine kızı bırakmaz. “Zorla sokacak değilim ya bir bakarsın olmadı döneriz, bu kadar yolu boşuna mı geldik?” diyip Muhsine’yi azarlar. Çiftliğe geldikleri anda kahya onları karşılar. Çiftlik hakikaten gizemli bir yerdir. Hem Ayşe Kadın hem de kahya Muhsine’yi meraklı olmaması çok soru sormaması hakkında sıkı sıkı uyarırlar. Muhsine daha ne olduğunu anlayamadan Ayşe Kadın at arabasıyla birlikte ortadan kaybolur. Muhsine çok kızar ve bir işler karıştığını anlar. Çiftlikten çıkıp gitmek ister fakat bunun mümkün olmadığını anlar.
Muhsine, çiftlikte Çeşmifelek ve Ruşen adında iki kalfayla tanışır. Ruşen yaşını başını almış ve yıllarını çiftliğe adamış bir kahyadır. Muhsine’ye çiftlikteki işlerden bahseder ve etrafta ne olursa olsun karıştırmamasını hele hava karardıktan sonra odadan çıkmamasını söyler. Kendisinden önceki iki hizmetçinin bu kurallara uymadığı için boğdurulduğunu söyler. Cinlerin onu boğmaması için de gerekli şeyleri öğretir. Bu köşkün perili olduğunu fakat perilere karşı görevlerini yerine getirirse onları kızdırmazsa başına bir iş gelmeden yaşayıp gidebileceğini söyler. Gece olup odasına kapanan Muhsine korkudan uyuyamaz. Söylenildiği gibi de çiftlikte garip sesler duyulmaya başlar. Hayvan sesleri çeşitli damdamlar ve serenatlar. Muhsine korkudan kendisine öğretilen her şeyi yapar. Nihayet sesler son bulur ve Muhsine korkudan kaskatı kesilmiş vücudunun adeta uyuşma haline girmesiyle uykuya dalar.
Günler geceler böyle geçer. Muhsine her gece pek korkar, Ayşe Kadına türlü beddualar eder ama zamanla bu perili köşkte yaşamaya alışır. Merakını cezbeden şey ise perilerin bastığı söylenen evin hanımının kim olduğudur çünkü geldiği günden beri Çeşmifelek ve Ruşen dışında bir insan kılıklıya bu evde rastlamamıştır. Bir gün bir odadan anlamsız sözler işitir. Adeta feryat figan eden bu kadına yüreği pek acır ve diğer kahyaları durumu açar. Hanımın odasına gitmenin cinler tarafından yasaklandığını söyleseler de Muhsine’ye kulak verir hanımın odasına giderler. Hanım Muhsine’yi pek sever fakat yanında kalmasına izin vermez. Perilerin buna çok kızacağını kendilerini boğacağını söyler. Derken havanın kararmasıyla köşk sallanmaya adeta savaş damdamları çalıp köşkü zangır zangır titretmeye başlar. Herkes odasına dağılır.
Bir gece Muhsine’nin yüklüğünden ses gelir. Muhsine boynundaki muskadan güç alarak peri ile konuşmaya girişir. Peri çok yakışıklı bir adamdır ve adının Hasan olduğunu söyler. Muhsine’yi kendisinin aşığı olmak için ikna etmeye çalışır. Muhsine’den muskasını çıkarmasını isteyince Muhsine onu odadan kovar. Garip bir şekilde gönlü bu yakışıklı periye kaymıştır. Ertesi gün mutfak tadilat sırasında peri Hasan’ı karşısında görmüştür. Adeta şoka girer. Hasan da ona pek anlamlı bakmaktadır. Hasan, Muhsine’ye aynısının kendine olduğunu ve Muhsine’nin perisinin de kendi odasına geldiğini söyler. Muhsine’ye ilanı aşk eder ve oracıkta nişanlanıp sözleşirler.
Hasan bir gece Muhsine’nin odasına gelir, o sırada da peri gelmektedir. Hasan dolaba gizlenir. Yüklükten Hint perisi olduğunu iddia eden peri çıkar ve Muhsine’yi birlikte olmak için ikna etmeye çalışır. Muhsine dirense de bir türlü odadan ayrılmaz ve Muhsine’ye saldırmaya çalışır bunun üzerine Hasan dolaptan atlayarak periye saldırır. Yüklükten tüylü denilen silahlı beş tane peri çıkar ve Hasan’ı karga tulumba götürürler. Muhsine acısından feryat figan eder. Olaylardaki gariplikler de dikkatini çekmektedir, hemen yüklüğü kontrol eder ama yüklük taş gibi sımsıkıdır. Değil bir insanın bir pernin geçmesi bile mucizedir. Gün ağarır ama Muhsine’nin ağıtları durmaz. Kahyalarla birlikte hanımın odasına giderler ve geceyi burada hep birlikte geçirmeye karar verirler. Gulyabani adı verilen koca gövdeli canavar gecenin çökmesiyle ortaya çıkar. Kadınların hepsi bu gece boğulacağından emindir. Gulyabani tam onlara saldırırken bir silah sesi duyulur ve perilerin şahı gulyabanin vurulmasıyla herkes şok olur. Derken Hasan önde olmak üzere silahlara kuşanan köylüler çiftliği basar ve tüm peri kılıklıları yakalar. Hepsinin maskesi bir bir düşer. Bütün plan çiftliğin hanımını delirtip vasisi olup mal varlığını yemek isteyen beş para etmez iki yeğenin başının altından çıkmıştır. Köşkün akıbetini duyan Hasan olayları anlamak için çiftliğe çiftçi olarak girer ve her şeyi çözdükten sonra tüm foyalarını ortaya döker. O gece adamların elinden kaçıp köylüye durumu anlatır. Köylü bu eziyete sessiz kalmaz ve sahtekarların yakalanması için işbirliği yapar. Oyuna dahil olan çiftlik çalışanı adamlar ve hanımın yeğenleri hükümete teslim edilir. Hanım mal varlığını Hasan’a bağışlar, Muhsine ve Hasan üç gün üç gece düğün yapar. Hep birlikte çiftlikte pek güzel günler geçirirler. Muhsine Hanım ve Hasan saçları bembeyaz olana kadar ilk günkü aşkla birbirlerini severler.
İlk Türk korku romanı olması özelliğiyle edebiyatımızda büyük önem taşıyan eser, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın kaleminden çıkmıştır. Okuması oldukça keyifli, sürükleyici ve sade bir dile sahip olan eseri içtenlikle tavsiye ediyorum.
İnsanoğlu yüzyıllar boyunca bilinmeyenden, karanlıktan hep korkmuş aynı zamanda merak etmiştir. Bir anlamlandırma çabasında olmuştur her zaman. Hüseyin Rahmi Gürpınar bu kitabında tam olarak bu konuya değinmiştir. Dönemin efsanelerine, insanların batıl inanç ve hurafelere olan sevdasını mizahi bir şekilde eleştirmiştir. Osmanlı döneminde yazılan kitap bize o dönem bir yazara bu konuyla alakalı kitap yazdıracak kadar hurafelerin yoğun olduğunu gösteriyor.
Kitabın ana karakteri Muhsine Hanım'dır. Gençken yaşadığı bir olay anlatılır. Daha küçükken anne babası ölmüş ve komşunun sahip çıktığı sıkça hoppa olarak tasvir edilen Muhsine Hanım evlendirilmiş, kocasından memnun olmadığı için kaçmıştır. Geçimini hizmetçilik ile sağlarken eskiden tanıdığı olan Ayşe Hanım vasıtasıyla bir çiftliğe hizmetçi olarak gider. Ayşe Hanım çok para kazanacağını, namuslu, dürüst insanlara çalışacağını söyleyerek onu ikna eder. Nitekim bazı şartlar vardır. Bu konakta gördüklerini, duyduklarını merak etmeyecek ve kimselere bahsetmeyecektir. Bu durumdan şüphelenen Muhsine, çiftliğe vardığında burada tekin şeyler olmadığına kanaat getirir fakat Ayşe Hanım onu bırakıp gitmiştir ve Muhsine artık bu çiftlikte yaşamak zorundadır. Diğer çalışan iki kadının esrarengiz tavırları, konağın içindeki yaşadığı ve geceleri çıkan periler, cinler iyice Muhsine'yi delirtmeye başlamıştır. O sırada görüşmesi yasak olan deli gözüyle bakılan evin hanımıyla tanışır ve ona çok kanı ısınır. Ne olursa olsun ona bağlı olacağını söyler. Derken bir gün bir cin ona aşık olur, ve türküler söyleyerek odasında belirir. İnsan görünümünde olan bu cine aşık olur ve ona evlenme sözü verir fakat daha sonra onun cin olduğunu anlar ama çoktan aşık olmuştur. Olaylar böyle gelişirken insanların bir hurafeye çok çabuk inandıklarını ve nasıl korktukları için deli saçması şeyler yaptıklarına şahit oluyoruz.
Kitabın yaklaşık 200 sayfa olması ve sürükleyici olması sebebiyle hızlıca okunabilecek bir eser. Türk klasiklerini seviyorsanız kesinlikle okumalısınız. Ben kitaba on üzerinden dokuz veriyorum. Yazarın okuduğum ilk kitabı ve yazım tarzının sade ve anlaşılır olmasını beğendim. Sadece dram veya aşk konulu kitapların aksine bu tarz korku unsurunu da içinde barındıran bir Türk klasiği olması hoşuma gitti. Kitabı okurken zaman zaman tebessüm ettim ve bazen de heyecanla irkildim. Açıkçası cinlerin okudukları maniler hoşuma gitti ve beni güldürdü. Karakterlerin kendi hayatlarının çoğu senelerini bu tarz bir olaya inandırarak kendilerini bir köşke kapatmaları ise üzdü. Ve kitabın sonunda yine insanların bilinmeyenden daha da ürkütücü olduğunu anladım.
İlk Türk korku romanı olan bu roman yazarın başından geçen bir anıdır. Kendisi henüz bir çocuk iken; Cuma ve pazartesi geceleri kış aylarında boza partileri verilirmiş. Bu partilerin merakla beklenen ve en çok sevilen konuşmacısı Muhsine Hanım imiş. O geldiğinde herkes onun etrafına toplanır ve dinlemeye başlarmış. O , gelirken yanında Kocası Hacı Efendi’yi de getirir,yaşlıca bir kadın olmasına karşın bu süslü hali herkesi hayrete düşürürmüş.işte onun böylesine süslü ve kocasına aşkla bağlı olmasının sebebi de geçmişte başına gelen son derece tatsız bir olay olup tekrar tekrar anlatmasına karşın kimse bıkmadan dinlermiş. İşte o olay:
Muhsine Hanım çok genç yaşta babasını ve annesini kaybeder. O dönemlerde oldukça kendi deyimiyle hoppa bir kız olup ,kimseyi dinlemez. Lakin bekar ve fakir bir kız olduğu için evlenmek zorunda kalır. Komşuları onu sarhoş bir adamla evlendirir. Çok geçmeden dayak yemeye ve adamdan usanmaya başlar. Evliliğin üzerinden bir yıl geçmeden adam ölür ve dul kalır. Geçinmek için türlü türlü işlere girer. Gençliğinde oldukça güzel olduğundan hizmetçi olarak çalışsa dahi, evin beyi tarafından sıkıştırılır. O da tası tarağı toplayıp evden kaçar. Bu olay sürekli devam ederken bir gün ana dostu olan Ayşe Hanım ile rastgelir. Ayşe Hanım onun için uygun, çalışabileceği bir yer bulduğunu söyler, Muhsine Hanım da gidecek bir yeri olmadığından kabul eder. Bir at arabası ile yola çıkarlar. Yol gitmekle bilmez, Muhsine Hanım artık Ayşe Hanım’ın onu götürdüğü evin kötü bir yer olduğundan korkar şüphe eder. Gittikleri yer son derece zengin birine ait gibi görünen çiftlik evidir. Adı da “Yedi Çobanlar Çiftliğidir”
Muhsine Hanım çiftliğin son derece sessiz ve sakin olmasına şaşar. içeri girdiklerinde onları Çeşmifelek ve Ruşen adlarında iki kalfa karşılar. Ayşe Hanım, “Muhsine ağzını asla açmaz “ dedikten sonra ellerini yıkama bahanesi ile at arabasına bindiği gibi geri döner. Böylece Muhsine Hanım orada çaresiz ve yalnız kalır. Ve evin gerçek hikayesini öğrenir. Üstelik oradan kaçış yolu da yoktur. Kaçmak için çok uğraşır ama yapamaz. Şöyle ki ev perilidir. Gündüz bu iki kalfa onlara hizmet eder, cinler perilerde geceleyin evde dolanır. Kimi zamanda eve gelen hizmetçileri boğar ya da rahatsız ederler. Çeşmifelek ve Ruşen kalfa , cinlerin onu boğmaması için gerekli şeyleri öğretir ve odasına gönderirler. Herkes kendi odasına çekilince Muhsine Hanım, ona serenat yapan cinleri, perileri duyar ve korkar. Ama gel zaman git zaman onlara hizmet etmeyi öğrenir. Hiç görmediği bu yaratıklara hizmet eder ancak gece olunca başlar onların sesini duymaya…
Aradan aylar geçer ve nihayet evde bir hanım olduğunu ve kardeşleri tarafından deli olduğu için odaya kapatıldığını öğrenir. Hanımı gizlice dinler ve arka arkaya hızla bir şeyler söylediğini duyar, Onu bir müddet bu şekilde dinledikten sonra aslında onun akıllı olduğunu düşünür ama yinede anlam veremez. Ne zaman onun yanına yani odasına çıksa, perilerin onu uyaran seslerini duyar ve vazgeçer. Yine böyle bir gün odasına girdiğinde aniden ince, uzun bir peri adam içeride beliriverir. Ve ona ilan-ı aşk eder. Bu sırada başka bir genç adam ortaya çıkar ve onların ev halkına bir oyun oynadığını ve Muhsine’ ye de dokunamayacaklarını dile getirerek onu durdurur. Muhsine Hanım korkudan ne yapacağını bilemez. Ertesi gün, gece onu koruyan adamın çiftlik çalışanı olduğunu görür ama olayları bir türlü anlamaz.
Böylece tüm ev çalışanlarının korktuğu şeyi yapmaya cesaret eder ve “onun” geldiği gece evin hanımının odasına girer. Ruşen ve Çeşmifelek Kalfalarda onun yanındadırlar. Saat on ikiyi vurduğunda, evin en üst katında olmalarına rağmen camlarla aynı hizada bir kafa görürler. Bu canavarın yine dev gibi bir cüssesi vardır. Bu yaratığın adı Gulyabani’dir. Muhsine Hanım tam öleceklerinden endişe etmektedir ki Gulyabaniyi saran giysi yığınları açılmaya, ve çökmeye başlar. Gürültüye toplanan köy sakinleri ve Muhsine Hanım da dahil; herkes aslında onun uzun bir kostüm olduğunu ve o kumaşların arasında bir adamın durduğunu görür. Bunları ortaya çıkaran kişi ise; onu o gece kurtaran ve aynı zamanda çiftlik çalışanı olarak gördüğü yakışıklı gençtir.
Meğer ki evin hanımı çok zengin bir kadınmış. Ama iki tembel kardeşine para vermediği için kardeşleri onu bu köşke kapatıp deli raporu almışlar. Bütün bu peri ve cin olayı için evin her yerine ses ve efekt sistemleri kurulmuş. Amaçları da evin hanımına ,gerçekten bu tür şeylerin olduğunu; eve muayene için gelen doktorlara saçmalasın diye imiş. Böylece kadın deli raporunu kaybetmiyor ve iki kardeşte kadının parası üzerinden geçiniyormuş.Bunun üzerine evin hanımı bütün parasını kendini kurtaran o yakışıklı delikanlıya yani Hacı Efendi ye bırakır. Hacı Efendi ise ; Muhsine Hanım’ dan hoşlandığını itiraf eder ve çok geçmeden evlenirler. İşte aradan yıllar geçmesine rağmen Muhsine Hanım’ın böyle süslenmesinin ve kocası Hacı Efendi ye bu kadar düşkün olmasının sebebi budur.
Yazarımız ise bu hikayeyi Muhsine Hanım her anlattığında çoşku ile dinler ve her gece yatmadan önce, Gulyabani’nin heybetli boyunu unutmaya çalışarak uykuya dalar.
Gulyabani Soruları ve Cevapları
Gulyabani kimin eseri?
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Gulyabani türü nedir?
Yerli Romanlar, Gizem, Korku
Gulyabani kaç sayfa?
274
Gulyabani Yorumları
farklı güzel bir kitap tavsiye ederim
08-02-2014 22:01
çok beğendiğim bir kitap tavsiye ederim
10-02-2014 02:35
çok güzel ve özel bir kitaba benziyor
17-03-2014 15:16
kitap çok güzel tiyatrosunu da izledim çok komik ve eğlenceliydi :))
30-04-2014 23:57
ÇOK GÜZEL BİR HİKAYE AMA MUHSİNE HANIMIN YERİNDE OLMAK İSTEMEZDİM
17-05-2014 12:38
sonunu hiç beğenmediiiiiiiii...m
30-11-2014 21:27
super kitap...mutlaka okuyun......
08-02-2015 12:13
eh guzel iste
cok guzel
22-02-2015 09:25
harika bir kitap
özün doğru
sözün doğru
korkutma bizi
gözümün nuru
23-02-2016 20:31
çok sıkıcı bir kitap
24-02-2016 20:24
bana gulyabani kitabı özeti lazım ama bu doğru kitap mı bilemedim kitabın yazarı hüseyin rahmi gürpınar sanırım bu olması lazım gönül ticareti kısmı ek mi oluyor? yazarın başka bu isimde kitabı yok yanlış kitabı almayalım
07-11-2019 22:13
öğretmen gulyabani romanı kahramanları kimlerdir diye bir ödev verdi film ile aynı mı bu yoksa roman farklı mı ona göre yazacağım yardımcı olun
05-04-2022 15:40
hüseyin rahmi gürpınar'ın gulyabani adlı bu eserimizin baş kahramanı muhsine hanım. muhsine hanım genç yaşta anne ve babasını kaybetmiştir. genç ve güzel bir kız olan muhsine hanım'ın başından bir evlilik geçer. eşini bir yıl gibi kısa bir sürede kaybeder. daha sonra para kazanmak için bir işe girer. ancak genç ve güzel olduğundan tacize uğrar. kendisine başka bir iş arar ve hikayenin konusu olan gulyabani olduğu söylenen perili eve hizmetçi olarak gider. olaylar bu evde devam eder.