Refik Halid Karay Türkiye’nin bin dokuz yüzlü yıllarda ki portresini başarıyla sunuyor, insanlara. Yer yer kitabın içerisinde de düşünceleriyle karşımıza çıksa da yaşamın içerisinde yobazlar, nefret dolu insanlar hep kazanır gibi görünürken, iyi karakterlerinse zaferi ya bir kaçış ya da bir ölüm manzaralarıyla ödüllendirilmeleriyle karşılaşıyoruz, insandan insana bir sürgünde.
Pek çok hikâyelerinin yer aldığı bu kitap okuyucuya keskin bir ziyafete davet ediyor. 1900’lü yıllarda sütçülerin, katırların, harman zamanı çiftçilerin aralarında dolaştığı bir tür fotoroman türünde yazılmış diyebiliriz. Yatık Emine adlı hikâyesiyse filmi çekilmiş dönemini aşmış ününü kitabın daha da katlamış bir öyküsüdür. Damgalanmış veya iftiraya uğramış insanların kaçacak sığınacak bir yer bulamadığı şahlık ve yobaz hocalarla tarif edilmiş, ayrıntıları çizilmiş bir dünyanın insanları... Çok az da olsa temiz kalan tarif edildiği insanların hep dedikodu konusu olduğu bir hayatın tasviri öyküler… Kaçmak ve çaresizlik içerisinde hayat boyu sürgün ve kaçak hayatıyla kaybeden insanların yer aldığı bu öyküler insanları derinden yaralıyor.
Refik Halid Karay kusursuz dil işçiliğine sahip olsa da dilin canlılığı karşısında tensikata çıkarılmış bir sözcük dağarcığıyla okuyucunun karşısına çıkıyor. Aynı "tensikat" kelimesi gibi hala yaşayan insan manzaralarına sahip olsa da kullandığı dilin zaman karşısında insan manzaraları kadar zafer kazandığını söylememiz pek mümkün değil.
Refik Halid Karay öykülerinde okuyucuyla birlikte hikâyelerin içerisinde okuru yalnız bırakmıyor. Benzersiz ve döneminden sıyrılarak Çorum, Sinop, Erenköy ve Bilecik imzalı öyküleri büyük avlulu tek katlı evlerin çeşme başı kadınların manzaralarını sunması açısından önemli bir yapıt. Öykülerinde farklı meslek grupları yer alırken pek çoğuysa günümüzde yaşamayan meslekler; sütçüler, değirmenciler, muhallebiciler ve pek çok daha… Sadece meslekler değil yok olan. Komşuluk ve toplumsal "El âlem ne der?" baskısı! Kötü olarak tasvir edilse de komşuların insanların tanıştığı oturup kalktığı o çok uluslu Rum, Ermeni mahallerinin yerlerindeyse çok uzaklardayız.
Kitapta bir diğer öne çıkan unsursa yaşayan şehirlerin, mekânların Refik Halid Karay tarafından yer bulmasıdır. Leblebiciler, muhallebiciler ve deniz kentlerindeyse gemiciler… Kahramanların oturup kalktığı zaman geçirildikleri yerlerdir buralar.
Yazar aslında kötülerin kazandığını bilse de kahramanlar ölüm karşısında cennetle onurlandırdığını ve bir tür adalet duygusuna inandığını okura yansıtıyor, hasretle! "Bu aşk bazı güzel geceler tatlı bir rüya gibi onun hasretle, iştiyakla yanan göz kapaklarını dinlendirir, bazı zamanlar ise bir sancı gibi uykularını kaçırırdı."(Sy.143)
Dönemin mükemmele yakın mekân ve kılık kıyafet tasvirleri insanların bu değişimde ki farkı fark etmelerini sağlıyor. Bu tasvirler adeta insanın gözünde canlanmasını sağlıyor. "Her hafta, mesela değişmiş bir şapkası, rutubetten kurtulmuş rugan iskarpinli ayakları, işçi ellerini örten maşonları, çürük boyunlarına sarılan boalarıyla yenileşen, kibarlaşmaya başlayan Rum kızları,..."(Syf. 152)
1900’lü yılların havasını solumanızı sağlayacak kahramanların pek çoğunun evlerinin içerlerine dahi sığdırılmadıkları düşen ve damgalanan insanları bu geçmişleri alınlarının ortasında taşıdıkları bir çağın post modern bir seyahati ne kadar uzaklaştık sansak da o kadar da içimiz de yaşayan, anılarımız da, geçmişimiz de bizi sarsabilen bir dönemin öyküleri...
Aslında Refik Halid Karay’ın sığdırılamamış hep bir çıkıntı olarak kalmış yaşamı kahramanların da oradan oraya koşuşturdukları, dedikoduları alkol masalarına meze oldukları birer yaşamları vardır. İyilerin hep kaybettiği rüşvetin, sus payının güçlünün ezdiği bir dünyada! Ve bir hikâyesinde şu satırlara yer vererek bir hırsızla yaşamının gölgeleri arasında pek çok yansıma olduğu söylenebilir.
"Bundan kırk sene evvel, kim bilir nasıl bir eğlence fikrine hizmet için yapılmış, fakat o zamandan beri metruk, kalmış bu ev yıkık duvarları, çökmüş çatısı, dökülmüş kafesleri her taraftan ayrılmış sıvalarıyla eski bir mezar gibi ölümü düşündüren bir hal almıştı."(Sy.185)
Yazan: Şeyhzade Bilgin
Memleket Hikayeleri Kitap Özeti
Kitabımızın türü öyküdür. Kitabın içerisinde on sekiz adet öykü bulunmaktadır. Bu öykülerin içerisinden hoşuma giden, beni etkileyen öykülerin özetinden bahsedeceğim.
Şeftali Bahçeleri
Anadolu’nun bağrında bir kasaba varmış. Bu kasabaya gelen memurlar kasabanın keyfe keder ortamından etkilenip devletin işlerini yapmak yerine şeftali bahçelerine gidip burada âlem yaparlarmış. Bu şeftali bahçelerinin namı uzak diyarlara bile duyulmuştur. Kasabaya yeni gelen Tahrirat memuru Agâh Bey, devlet dairelerindeki kalemlerin boş olduğunu görünce şaşırıp kalmıştır. Kasabaya girdiğinden beri aslında aklı buraya dair birçok güzel düşüncelerle doludur. Kalemlerin bu denli boş olduğunu görünce bu güzel düşünceleri suya düşer. Memurların mesai saatleri içerisinde kalemlerini neden boş bıraktığını muhasebecinin kendisini şeftali bahçelerine çağırmasıyla öğrenir. Bu durum onu hayal kırıklığına uğratmıştır. Agâh Bey dairesinde sakinlik ve iş olmaması dolayısıyla sıkılır. Bir gün muhasebeci ona yine Şeftali bahçelerine gitme teklifinde bulunur. Bu kez Agâh Bey, muhasebeciyi kırmaz, diğer memurlarla beraber kır gezintisi yaparlar. Agâh Bey’in bu kır gezintisine çıkmasıyla birlikte alışkanlıkları değişmiştir artık o da memurların yaptığı gibi şeftali bahçelerine gidip rakı içip keyfine bakar hale gelmişti…
HAKKI SÜKÛT
Saatçizadelere ait bir ipek fabrikası vardır. Bu ipek fabrikasının insanı zehirleyen, hastalaştıran bir ortamı varmış. Fabrikanın amele kâtibi olan Hasip Efendi de bu fabrikada çalışan Fotika isminde bir kıza âşıktır. Kızın fabrikada çalıştığı zamanlarda devamlı onu izlermiş. Fabrikanın pis ortamından etkilenip Fotika’da hasta olmuştur. Hasip Efendi bu duruma çok üzülür, kız için elinden geleni yapar. Tüm çabalara rağmen fabrikada çalışan diğer işçilerin kaderinde olduğu gibi Fotika’nın narin vücudu bu hastalığa dayanamayıp ölmüştür. Bu ölüm haberi Hasip Efendi’yi derinden üzer. Kızı mezara gömdükten sonra dua eden papaz, Hasip Efendi’nin acıklı halini görüp ona fabrikanın ortamının ve patronların kalıp düşüncelerinin değiştirilmesi gerektiği konusunda uyarılarda bulunur. Bu ikazlar Hasip Efendi’yi etkiler, patronlarla görüşür ama nafile aynı düzen devam ettirilir. Hasip Efendi amele kâtibi olarak görevini iyi yaptığı için ona daha yüksek maaş teklifinde bulunur, önce kabul etmez ama daha sonrasında kabul edip fabrikada çalışmaya devam eder.
CER HOCASI
Asım isminde bir genç Siyasal Bilimler Fakültesinden mezun olur. Mezun olur olmaz Maarif dairesinde bir kalemde memurluğa başlar. Meşrutiyetin ilanıyla birlikte Asım çalıştığı memurluktan açığa alınır. Bu yaşanan üzücü durumdan dolayı Asım çok zor durumda kalır. Öncesinde parasızlıktan serseri olur. Daha sonra ise cer mollası olur. Asım, beş vakit namazını düzenli kılar, vaazlar veren bir molla haline gelir. Arkadaşlarıyla kasaba kasaba gezip vaazlar verir. Bir gün kasabanın birinde konaklarken Asım, çok fena hastalanır uzun süre yerinden kalkamaz hale gelir. Arkadaşları da onu bu halde bırakıp giderler. Asım’ın hastalığı uzun süre geçmez. Kasabanın imamı da bu durumdan rahatsızlığını bildirip, biran önce bu kasabayı terk etmesini söyler. Asım da bu söylenenlerden sonra daha fazla duramaz kasabayı terk edip yakın bir kasabaya uğrar. Bu kasabanın kahvesine uğrayıp köylülere selam verir. Onlar da nereli olduğunu sorarak muhabbete başlarlar. Kasaba kasaba gezip vaaz verdiğini söyleyince ona bugün imamlarının başka kasabaya gideceğini bize sen vaaz ver diye teklifte bulunurlar. Bu teklif Asım’ı memnun eder. Asım’ın vaaz verişi, Lazoğlu isimli birinin hoşuna gider ve ramazanda da benim evimde kal teklifi almasına neden olur. Günler geçer kasabaya nahiye müdürü gelir Asım’ın kasabada daimi hocalık yapacağı müjdesini verir. Bu durum üzerine kasabanın asıl imamı Asım’ı çağırıp bu işe ihtiyacı olduğunu söyleyip onun kasabanın imamı olmamasını söyler. İmamın konuşmaları Asım’ı etkiler. Asım da İstanbul’a döner.
GARİP BİR HEDİYE
Feridun isimli bir genç, kuyumcu dükkânlarının olduğu yerde gezip durur. Bir türlü dükkânlardan birine girmeye cesaret edemez. Gencin maddi durumu kötüleştiği için cebinde bir tıraş makinası vardır onu satmak ister. Zamanında birine yardım ettiği için karşılığında bu tıraş fırçası verilir, veren kişiyse kendine bu fırçanın kıymetini bil, zamanı geldiğinde işine yarar der. Fırça hakkında bunlar söylendiği için Feridun fırçanın değerli olduğu kanaatine varıp zor zamanında faydalanmak ister. Bir dükkâna girer, fırçanın değerini sorar, dükkân sahibi de değersiz, beş para etmeyeceğini söyler. Bu söylenenleri duyan genç, hayal kırıklığına uğrar. Fırçayı hediye eden adama çok sinirlenir ve onu yere atar. Fırçayı attığı yerde parlayan iki nokta dikkatini çeker. Bu dikkatini çeken parlak şeyin iki tane taş olduğunu fark eder. Bu taşların değerli olduğunu düşünüp kuyumcuya gider. Kuyumcuya taşların değerini sorar. Taşın iyi değer edeceği cevabını alır ve onları satar.
BİR TAARRUZ
Anadolu’nun bir köyünde Hayrullah Efendi isminde bir adam vardır. Bu adam bir akşam vakti bayırı çıkarken bir anda başına tabanca uzatılır. Tabancayı tutan adam cüzdanını çıkarmasını ister. Hırsız cüzdanın içindeki paraları alıp cüzdanı sahibine verir, koşarak oradan kaçar. Hayrullah Efendi adamı merak eder, arkasından koşup takip eder. Hırsız bir bakkalın içine girer. Hırsız bakkalın sahibine ekmek, kahvaltılık ürünler istediğini söyler. Buna şahit olan Hayrullah Efendi adamın aç ve zavallı olduğunu düşünerek üzülür. Bakkal sahibine adamın kim olduğunu sorar, harp meydanında kendisini vatanı için siper eden fakir kalmış biri olduğunu öğrenir. Bu durum Hayrullah Efendi’yi derinden etkiler. Etkilendiği bu durum üzerine adam için bir parça erzak hazırlatıp evine gönderir. Ev sahibi bu erzağı kimin gönderdiğini sorar, cevap alamaz.
DEĞERLENDİRME
Refik Halit Karay, hikâyecilik alanında ön plana çıkan bir yazarımızdır. Özellikle Milli Edebiyat döneminde yazdığı eserleri ile ön plana çıkmıştır. Özetini yazdığım Memleket Hikâyeleri eserinde sürgüne gönderildiği döneme dair gözlemlerinin çıktısıdır. Bu eserinde sade bir dil kullanmıştır. Anadolu’ya dair tasvirleri ve realist gözlemleriyle dikkat çekici bir üslubu vardır. Anadolu insanının hayatına eleştirel bir bakış açısıyla eserinden kesitlere yer vermiştir.
Yazan: Fatma Özdemir
Memleket Hikayeleri Konusu
Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden bir tanesi olan Refik Halit Karay’ın 1919 tarihinde kaleme aldığı Memleket Hikayeleri adından da anlaşılacağı gibi bir dönemin Anadolu hikayelerini okurlarına sunmaktadır.
Refik Halit Karay’ın sürgün edilmesinden sonra Anadolu’nun bir çok farklı şehrinde görev aldığı zamandaki hikayelerini bir araya getiren kitap yayınlandığı dönemde bir ilk olma özelliğini de taşımaktadır. Hikayelerin İstanbul ile sınırlı olduğu bir dönemde Anadolu’ya açılmasını sağlayan eser o dönemin kasaba ve köylerini mükemmel bir şekilde hikayeler ile yansıtmıştır. Kitapta dönemin memurları, yöneticiler, esnafı, din adamları, köylüleri, çingeneleri ve daha bir çok meslek ve insan grubunu bir araya getirilerek yer verilmektedir.
Memleket Hikayeleri Soruları ve Cevapları
Memleket Hikayeleri kimin eseri?
Refik Halid Karay
Memleket Hikayeleri türü nedir?
Öykü/Hikaye
Memleket Hikayeleri kaç sayfa?
198
Memleket Hikayeleri Yorumları
memleket hikayeleri kitabını hocamız ödev olarak verdi o yüzden okudum anadolu insanını tanımak için güzel bir kitap
21-08-2015 01:31
okuduğum en güzel romanlardan bir tanesiydi editör neden bu kadar düşük puan vermiş anlamıyorum bence aynada kendisine baksın klask olmuş bir esere bu kadar düşük puan verilmez edebiyattan anlamadığı belli
26-12-2015 21:04
refik halit karay mükemmel yazmış çevresindeki insanları bu kadar güzel tahlil edip anlatabilirdi güzel bir eser
16-11-2016 18:51
hikayelerden bir kaçını paylaşsaymıssınız iyi olacakmış
20-11-2016 21:10
okurken sıkıldığım kitaplardan bir tanesi bence devrini tamamlamış
24-11-2016 22:42
çok teşekkür ederim memleket hikayeleri kitap özeti gerekliydi burada buldum kitap çok sıkıcı okumak isteyenlere duyrulur
14-02-2017 19:49
okurken çok sıkıldım biraz zoraki okudum diyebilirim
15-03-2017 18:27
zorla okudum hocamız memleket hikayeleri özeti ödevi verdi zorla okutulacak kalitede bir kitap değil normalde kitap okumayı severim ama bu kitabı beğenmedim
24-05-2017 21:01
pek hoşuma gitmedi kısa kitap olmasına rağmen sıkıcı olduğu için zor bitirdim
31-07-2017 20:41
kitabın ana fikrini paylaşabilir misiniz?
07-11-2018 15:54
roman çok sıkıcı okuyamadım bir türlü uykumu getiriyor konu yok aksiyon yok kendince birşeyler anlatmış
06-12-2018 18:42
en sevdiğim yazarlardan bir tanesi refik halit karay memleket hikayeleri özet ödevi için okudum ve çok beğendim severek yaptığım ödevlerden bir tanesi oldu umarım benzer kitapları okuyabiliriz kitabın konusu çok güzeldi benzer kitap tavsiyesinde bulunabilir misiniz
20-05-2019 20:35
özet çıkartmak için alıp okudum ama böyle saçma bir kitap olmaz ki yaa şiir mi roman mı öykü kitabı mı belli değil günümüzün köşe yazarları gibi yazmış sanki şiir gibi öykü okuyorsunuz ama akmıyor bilinmez kalıyor çoğu şey şiir yapıcam diye öyküyü iyice anlaşılmaz hale getirmiş nesini beğeniyorlar anlamıyorum
03-12-2019 11:03
memleket hikayeleri kahramanları ve özellikleri hakkında detay yazabilir misiniz bizim öğretmen onları istiyor
09-03-2020 21:37
iyiki pdf halini bulup okumuşum sıkıcı bir kitap o kadar para vermeye değmez pdf için harcadığım zamana bile acıdım bir de oturup bunun özetini çıkartacağız keşke pdf aramadan önce buradaki özeti bulsaydım da yazıp verseydim belki o dönem için iyi olabilir ama günümüze hiç hitap etmiyor
28-03-2022 16:54
bu inkılap yayınları baskısının özeti mi?
13-10-2022 16:07
içinde kaç adet hikaye var?
05-04-2023 20:57
baskı önemli arkadaşlar inkilap yayınlarının baskısını okuyun
11-09-2023 21:59
hakkı sükut özeti nerede
10-03-2024 20:18
özetinde içinde hikayenin özeti var hiç mi bakmadın