Eski sadrazamlardan Ahmet Şükrü Paşanın torunu Doktor Fahri Bey, 1949 Ağustos’unda Büyükada Anadolu Kulübünde düzenlenen yaza veda balosunda uzaktan görüp âşık olduğu Müteahhit Nuri Kaplangil’in kızı Güldal’ı, dayısı Ressam Besim Sidel’in yardımıyla önce İstanbul’da ardından İsviçre’de arasa da amacına ulaşamaz. Bunalıma girerek Sudan ve Mısır’da dokuz ay gezdikten sonra Beyrut Limanında gördüğü bir vapura binerek İskenderun’a gelir. İskenderun Garından Ankara-İstanbul trenine binecek olan bir başkası daha vardır: Amcasının kızı Gülnuş’un düğününden evine dönmekte olan Güldal. Tüm umudunu yitirmişken vurulduğu kadına yeniden rastlayan Fahri Bey’in önünde onu etkilemek için üç buçuk gün vardır. Ancak sosyetede kendini beğenmiş, burnu havada tanınan Güldal’ı etkilemek kolay değildir. Fahri Bey henüz yirmi ikisindeki bu genç kadınla daha fazla vakit geçirmek, onun sevgisini kazanmak için ikisinin başrolünde, Milattan Önce 63 yılında Side’nin Gnaeus Pompeius Magnus öncülüğünde Roma hâkimiyetine girmeden önceki sürecinde ve 1222’de I. Alâeddin Keykubad’ın Kalanoros’u (Alanya) fetih döneminde yaşandığını iddia ettiği iki aşk hikâyesi anlatır. Fahri Bey, namı diğer Sideli Korsan Reisi Parmis, esir tüccarı Agama’nın evinde görüp âşık olduğu Güldal’ı, namı diğer Hiberuslu Tamara’yı, Side Diktatörü Tarsos İzopar’ın haremine kattığını öğrenince ondan tüm malvarlığı karşılığında bu olağanüstü güzellikteki cybeleyi vermesini ister. Selefi Silpius’un oğlunun bu teklifini başta kabul eden İzopar, Parmis’in akıl hocası Hakkâk Bambius’la Side’den ayrılan çiftin arkasına adamlarını takar. Tüm bunlar yaşanırken Side halkı Parmis ve Tamara’yı tahtta görmek için ayaklanmıştır. Armatör Panos’un da desteğiyle İzopar’ı deviren Parmis tahta geçer. Üç yıl masal geçen bir hayattan sonra Romalı General Pompeius’un şehre yaklaşmakta olduğunu öğrenen halkın savaş istememesi ve topraklarını korumak isteyen Parmis’i tahttan indirmek için saraya kadar girmeleri üzerine Tamara, Parmis ve Bambius zehirle intihar eder. Ancak Tamara’nın dışında hiç kimsenin bilmediği şeyler vardır. Pompeius’un kumandanı Prekonsül Septum Kaserus, Tamara’nın, gerçek adıyla Pomona’nın, kardeşidir ve üçlünün içtiği zehir onları öldürmemiş, sadece kısa bir süre uyumalarına sebep olmuştur. Tamara’nın Pompeius’un anne tarafından akraba olması ve Büyük Konsülün savaş değil asayiş istemesi nedeniyle Side savaştan kurtulur ve çift, kızları Fillis’le mutlu hayatlarına devam ederler. Doktor, ikinci hikâyede ise Alara Prensi Kiriyos Kostas’ın kızı Amorfia (sonraki adıyla Zerrintaç) ile Şövalye Aleksi Paros adıyla bildiği Alaaddin Keykubat’ın sır kâtibi, Kayı soyundan bir beyzade olan Ali Pars’ın aşkı merkezinde Anadolu Selçuklu Sultanının Alanya’yı fethini; Amorfia’nın amcasının kızı, Kalanoros Tekfuru Kiryos Fort’un kızı Prenses İrena’nın I. Alaaddin Keykubat’la olan evliliği neticesinde Mahperi Sultan (Hunat Hatun) adını alarak yaptığı iyilikleri ve eşinin Gaziye Hatunla yaptığı evliliğin meyvesi olan İzeddin Kılıçarslan’ı veliaht atamasıyla zehirleyerek oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev’i nasıl tahta geçirdiğini anlatır. İki hikâyede de hem güzel hem akıllı olarak anlatılan kadınlarla özdeşleşmekten mutluluk duyan Güldal, görür görmez etkilendiği Fahri Bey’in evlenme teklifini kabul eder. Üstelik bu izdivaçta babası Nuri Bey’in ve annesi Mediha Hanım’ın da onayı vardır.
Nitelikli bir okuma ve araştırma sürecinden geçerek oluşturulduğu belli olan, ruh göçü/reenkarnasyon üzerinden şekillenen, tarihi bir roman niteliğindeki 2000 Yılın Sevgilisi; önce 21 Ekim 1951-28 Ocak 1952 tarihleri arasında Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilmiş, 1954’te de Çağlayan Yayınevi tarafından basılmıştır. 1973’te ise Hülya Koçyiğit ve Serdar Gökhan'ın başrollerini paylaştığı aynı adla filmle beyazperdede yer almıştır.