Kitap temel olarak beş bölüme ayrılmış: Giriş, toprak, su, hava ve ateş. Her bölüm kendi içinde de bölümlere ayrılıyor. Kitapta en çok "su"ya yer verilmiş. Buna rağmen ben en dikkat çekici ve güzel bölümün "ateş"e ait olduğunu düşünüyorum. Şimdi size her bölümün özetini sunacağım ve sonda sizin dikkatinizi en çok hangi bölümün çektiğini soracağım ama ilk olarak elemetlerden genel olarak bahsetmek istiyorum:
Anasır-ı Erbaa olarak da bilinen ateş, hava, su ve toprak; bu kitapta "Dört Güzeller" olarak adlandırılmış. Bu elementler Antik Çağ'dan beri ilk madde olarak kabul edildi. Zamanla bilim ilerledikçe bu teori zayıfladı. En sonunda da ne yazik ki günlük koşturmaca içinde insanlar dört elementi fark etmeyi bıraktı.
Bizlerse bu kitabı okuyanlar olarak bu "güzeller"in geçmişini, mitolojideki ve dindeki yerini, hayatımızı nasıl etkilediğini öğreneceğiz. Hazırsanız başlıyoruz. İlk durağımız toprak:
Toprak; annedir, ilaçtır, ilk durak ve son duraktır. Dağlarıyla, ovalarıyla, yaylalarıyla hayatımızın vazgeçilmezidir. Bazen ateş tarafından hareket etmeye mecbur bırakılır, bu bize büyük acılar getirir. Toprak ana kendi hatası olmamasına rağmen yine sarar yaralarımızı, saklar ölülerimizi.
Su, yaşamın kendisidir. İçindeki ve etrafındaki canlı çeşitliliği başka hiçbir elementte yoktur. Su, diğer canlıların kendisine saygı duymasını bekler. Eğer umduğunu bulamazsa felaketlerini gönderir. Yaşamın kendisi olduğu gibi ölümün kendisi olmaya da hazırdır.
Su, dinler için de önemlidir. Hemen hemen her dinde su ile ilgili mucizeler vardır. Bunların en bilindikleri arasında Hz. Musa'nın Kızıldeniz'i yarması ve Hz. Nuh'un tufanı yer alır. Bunun dışında "Abıhayat" da önemlidir. Diğer adı "bengisu" olan bu sudan içen kişi gençleşir. İskender, Hızır ve İlyas bu suyu aramaya çıkmıştır. Daha hızlı bulmak için ayrılmaya karar verirler. Hızır ve İlyas bir yöne giderken İskender de diğer yöne gider. Yolun sonunda Hızır ve İlyas suyu bulup genç ve sağlıklı olurken İskender geldiğinde su kaybolmuştur.
Müslümanların "zemzem"i de büyük önem taşıyan sular arasındadır. Ondan içmek sadece susuzluğu gidermekle kalmaz bunun üstüne bir de tokluk hissi yaratır.
Hava kokuların ve seslerin dünyasıdır. Ona sahip olmasaydık bunları hissedemez veya algılayamazdık. Eğer hava olmasaydı ne harika bir çiçeğin kokusunun ne de mükemmel bir şarkının önemi kalırdı. Üstelik havanın görevleri bununla da sınırlı değil. Üstümüzdeki bu koca katman bizi radyasyon, gök taşı gibi ölümcül şeylerden koruyor; enerji üretmemize, serinlememize veya ısınmamıza da yardım ediyor.
Ateş her şeydir. Hem toprak, hem su hem de havadır. Dünya ilk oluştuğu anda bir ateş küresidir. Zamanla dışı soğuyunca diğer elementlerin var olması için yer açılmış olur. Ateş hem korur hem de zarar verir. Ona ne çok yakın ne de çok uzak olmak gerekir. Eğer orta nokta bulunamazsa bu insanın öleceği anlamına gelir. Ateş insanlara yardım eder ama kendisine dokunulmasını istemez. Bir canlı ona dokunmaya kalkarsa bedelini en ağır şekilde ödetir. O, diğer elementler gibi değildir. Asla ama asla tam olarak kontrol edilemez. O özgürdür, diğerleri gibi insanın esiri değildir.
Ateş dans etmeyi çok sever. En güzel gösterilerini yaptığında arkasında tamiri mümkün olmayan yıkıntılar bırakır. Bu onun imzasıdır ama o, kesinlikle kötü bir element değildir. Yok ettiği yerlerde zamanla yeni canlılar ve bunun sonucunda yeni bi ekosistem oluşturur. Ateş yok eder ama yerine yenisini her zaman bırakır.
Ateş mitolojide ve dinde de önemli bir elementtir. Mitolojide Prometheus'un ceza alma sebebi olurken dinde Hz. İbrahim'in bir mucizesi olarak değerlendirilir. Kısacası ateş, Dünya'nın oluşumundan beri üstün bir yere sahiptir ve bunun değiştirilmesi imkânsız denecek kadar zordur.
Artık onların hikâyesini biliyorsunuz. Söz artık sizde: En çok hangi element dikkatinizi çekti?