1957 yılından 1983 yılına dek çeşitli dergiler için kaleme alınmış denemelerin derlemesinden oluşan bu kitap, Sezai Karakoç’un Türk edebiyatına ve bu edebiyatın Cumhuriyet döneminin başından 1980’lere dek olan serüvenine dair fikirlerini yalın bir şekilde ortaya koymaktadır.
Sezai Karakoç’a göre yeni şiir, eskiye sırt çevirip yönünü Batı’ya çevirmekle inşa edilemez. Bunun gibi, eski şiiri, yani divan şiirini devam ettirerek de bu iş olmaz; çünkü bir kez medeniyet değişmiştir. Yeni şiir için asıl gerekli olan, eski şiirin ruhunun devam ettirilmesidir. Tabi ki eski şiirin biçimlerini devam ettirmek modern dönemde gereksizdir. Hatta, modern dönemin serbest şiiri gerekli bir unsurdur. Yine de, bu modern şiirde geleneğin ruhunu yaşatmak, eski mazmunların bugünkü şartlara göre değiştirilerek şiire alınması, aruzu tekrarlamadan aruz ruhunun yeni şiire yansıtılması son derece önemlidir. İşte böylece yeni şiir, kendi kültür ve medeniyetimizin üzerinde yükselecektir ve başka medeniyetlerin basit bir taklidi olmayacaktır.
Sezai Karakoç, Osmanlı medeniyetini Türkçeyi yozlaştıran, Arapça ve Farsça içinde eriten bir medeniyet olarak görmez. Tam tersine Osmanlılar, ona göre, Türkçeyi Arapça, Farsça ve Rumca gibi diller içinde erimekten kurtarmış, onu hem halkın dili hem de bir edebiyat dili olarak yaşatmasını bilmişlerdir. Ayrıca, Osmanlı milleti, ırk temeline dayanan modern millet anlayışından oldukça yüksektir; çünkü asıl millet, aynı ideale sahip insanların meydana getirdiği toplumdan oluşur.
Kitapta en çok bahsi geçen konulardan biri İkinci Yeni şiiridir. Sezai Karakoç’un da dahil olduğu bu akım, Garip Hareketi’ni müteakiben, II. Dünya Savaşı sonrası Türk şiirinde yeni bir gerçekçiliğin temsilcisidir. Karakoç’a göre İkinci Yeni, “salt yaşama şiiri”dir. Hiçbir şeye aldırış etmeyen, kutsal tanımayan, gücünü yalnızca yaşamdan alan bir gerçekçiliktir bu. İkinci Yeni şiirinin özeti “evrende insan”dır. İkinci Yeni şairleri, kainatta insanın yerini arayan bir zümredir. Onların anlayışına göre yaşamı yine yaşam açıklar. Yaşam, kendi kendine yeten bir olgudur. Akıl ve düşünce, yaşamı yeterince içermez. Akıl ve düşünce tarihseldir. Şimdiki zamanda, yaşamın gerçekten aktığı tek gerçek anda ise ne akıl vardır ne de düşünce. Bu nedenle İkinci Yeni şiirinde akıl ve düşüncenin yeri yoktur. Dolayısıyla bu akımın temelinde anlam yoktur; tıpkı anlamsızlığın da olmadığı gibi.
Bu kitapta en ağır basan konu, şüphesiz ki Necip Fazıl ve onun şiiridir. Kendi öz medeniyetimizin temellerini Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal ve Necip Fazıl Kısakürek üçlüsüne dayandıran Sezai Karakoç, bu kitaptaki pek çok yazısını Necip Fazıl’a ayırmıştır. “Elinizdeki Fener” adlı yazı, Necip Fazıl Kısakürek’in toplu şiirlerini içeren Çile adlı kitaba adeta bir medhiyedir. Karakoç, Necip Fazıl’ın bu kitabını öve öve bitiremez. Ardından, yeteri kadar bu kitabı övemediğini, kendi konumunun, İstanbul Boğazı’nın karşısında, yanındakine Boğaz’ı anlatan bir turistin garip durumuna düştüğünü ifade ederek anlatır. Öyle ki, yazının sonunda okuyucuya “Ben niçin konuşuyorum, kitap ki elinizde.” diyerek medhiyesine son verir. Sezai Karakoç’a göre Mehmet Akif Ersoy’un şiiri geleneksel Türk toplumunun ölüm-kalım savaşıdır. Yahya Kemal’in şiiri ise, geçmişi bütün nostaljikliği içinde toplar, onu dondurur ve anıtlaştırır. Necip Fazıl’a gelince… Onun şiiri, ölümden sonra dirilmek misali, her şeyin bittiği ve kendi dünyamızın son bulduğu bir dönemde adeta “Yaşamaya ve var olmaya devam edecek miyiz, yoksa yok mu olacağız?” sorusunun cevabını verir mahiyettedir.
Kitap, bahsettiklerimizin dışında kasaba edebiyatı, öykü ve roman üzerine düşünceler, egzistansiyalist filozoflar, Batı edebiyatının ünlü simaları, devrim ve edebiyat gibi konulara da değinir.
Bu kitap hem Türk edebiyatının Cumhuriyetin kuruluşundan 1980’li yıllara kadar serüvenini hem de Sezai Karakoç’un bu serüveni nasıl anlamlandırdığı üzerine dikkate değer bir eserdir. Karakoç’un zorlama olmayan doğal üslubu, onun bahsettiği önemli konuları herkes için anlaşılır kılarken bir yandan da okuyucuyu böylesine etkileyici bir eserin ortaya konulması bakımından hayrette bırakmaktadır.