Şehrin bütün sokaklarından eğlence sesleri, naralar duyulmakta, insanlar en güzel kıyafetlerini giymiş, sunulan şarapların tadını çıkarmaktadır. Herkes sarayın bahçesine akın etmektedir.
Türk Sancakbeyi Mehmet’in hakimiyetini kabul etmeyip başkaldıran ve bağımsızlığını ilan ederek tahta çıkan prense Türkler tarafından gönderilen elçi heyetinin gelişini herkes bir bayram havasıyla beklemektedir. Kumandan içtiği şarabın da etkisiyle atının üstünde zafer gösterisi yapmaktadır. Yalnız bir subay bütün bu yaşananlardan duyduğu huzursuzluğu kumandanı ile paylaşır. Türklerin bu durumu sanılanın aksine bu kadar çabuk kabul etmeyeceğini düşünmektedir. Üç yüz kişilik heyet göndermenin altında başka bir oyun olabileceğini dile getirir. Fakat kumandan sarhoşluğun verdiği fazla cesaretle gerekirse üç yüz kişiyi tükürüklerinde boğacaklarını söyler.
Nihayet sarayın bahçesindeki kalabalık açılır ve heyetin önünde, başında uzun kavuğu ve ayaklarına kadar uzanan ipek kaftanıyla elçi, atının üstünde bütün heybetiyle görünür. Kumandan atıyla onları karşılar ve elçiye atından inip yürüyerek tek başına içeri girmesini söyler. Elçi, padişahın gönderdiği hediyeleri yalnız taşıyamayacağını söyler. Böylece elçiyle beraber meşin kılıflı bir davul, kırmızı torbaya konulmuş bir sancak ve ağır bir topuz taşıyan üç asker de içeri prensin huzuruna alınır. Tahtın etrafı Eflak boylarının beyleri ve önemli savaşçılarla doludur. Herkes meraklı gözlerle Türk elçileri izlemektedir. Baş elçi prensi selamlar, kafası yerde gülümseyerek koynundan çıkardığı kağıdı, tahtında kıpırdamadan oturan prense uzatır. Prens umursamaz bir tavırla kağıdı yanındaki adamına verir. Ardından elçi yanındaki askerin omzundan aldığı topuzu yine kafası yere eğik bir şekilde yavaş yavaş tahta doğru getirir ve prensin önüne gelince bütün gücüyle kaldırıp prensin taç takılı kafasına indirip prensi oracıkta öldürür.
“İşte gördünüz ya! Bağımsızlık sevdasına düşen asi cezasını buldu!” diye bağırır.
Salonun içinde herkes donakalmıştır. Elçi arkasındaki askerlere hemen zaferi duyurmak için davul çalınmasını ve askerlerin silah bırakıp teslim olmasını söylemelerini, beraberinde getirdikleri sancağın sarayın meydanına dikilmesini emreder. Öldürdüğü prensin bedenini tahttan indirip kendisi yerine oturur ve içeride bulunan, korkudan tirtir titreyen beylere kendisine padişah adına itaat etmelerini söyler. Biraz önce prense boyun eğen boy beyleri şimdi bu cesur Türk elçisinin elini öpmek için sıraya girerler.
Bütün bu olaylar sonunda sarhoş kumandan ve korkudan kaçmaya çalışan subay olmak üzere iki kişinin kellesi uçurulur.