Kestane ağaçları arasında kaybolmuş gibi görünen bir ev… bu evin büyük ahırı ve avlusunda oynayan iki çocuk; Hasan ve ağabeyi… At bakıcıları Dadaruh ile birlikte atlarla ilgilenip o ahırın avlusunda oynamak çocukların en çok sevdikleri şey. Annelerinin İstanbul’a gidişiyle birlikte bu iki çocuk Dadaruh’un yanından ayrılmaz olur. Atların yemini vermek, ahırı süpürmek, gübreleri temizlemek, bu iki çocuk için diğer bütün oyunlardan bile daha zevklidir. Ama bunlar içinde en fazla sevilen iş Dadaruh’un eline aldığı kaşağıyı eşsiz bir tınıyla atların üzerinde gezindirip onları tımar etmesidir. Özellikle Hasan’ın ağabeyi bu işe oldukça meraklıdır ancak tımar için yaşı henüz küçük olduğu için bu işi becerememektedir.
Bir gün Dadaruh ile Hasan’ın dere kenarında olduğu zamanda Hasan’ın ağabeyi, annesinin İstanbul’dan hediye olarak gönderdiği kaşağıyı arayarak bulur. Atları tımar etmek üzere Sarı Tosun’un yanına gelir ve kaşağıyı onun sırtına sürer. Ancak hayvan huysuzlanır. Hasan’ın ağabeyi atın canının yandığını düşünerek kaşağıya bir göz atar ve kaşağının sivri dişlerinin atın canını yaktığına karar verir. Kaşağıyı alıp taşlara sürterek ucunu köreltir, kaşağının dişleri bozulur. Yeniden atların sırtına sürer ancak bu kez atlar yerinde durmayarak daha çok tepki gösterince Hasan’ın ağabeyi sinirlenir. Dadaruh’un kullanmaya kıyamadığı, annesinden hediye gelen kaşağıyı alıp taşla ezerek kullanılmaz hale getirir.
Her sabah ahıra uğrayan babaları, o sabah ahıra girdiğinde kaşağının işe yaramaz hale geldiğini görünce öfkeyle Dadaruh’u çağırıp kaşağıya ne olduğunu sorar. Dadaruh şaşkınlık içinde bilmediğini söyleyince babasının bakışları Hasan’ın ağabeyine gelir. Babasından çok fazla korkan çocuk daha babası sormadan kaşağıyı Hasan’ın kırdığını söyler. Her şeyden habersiz olan Hasan, ahıra çağrılıp kaşağı kendisine gösterilerek doğruyu söylemesi istenince şaşırır ve durumdan habersiz olduğunu ve bunu kendisinin yapmadığını söyler. Babası, Hasan’ın yalan söylediğini düşünerek daha da öfkelenir ve ona bir tokat atıp ahıra girmesini yasaklar. Artık Hasan ahıra giremeyecek ve evde dadıları Pervin ile birlikte oturacaktır.
Annelerinin İstanbul’dan dönüşü de Hasan’ın affedilmesini sağlamaz. “Yalancı” Hasan’ın ikinci bir adı olur. Ne annesi ne de babası Hasan’ın değil de, Hasan’ın ağabeyinin yalancı olduğunu akıllarına getirmez.
Ertesi yıl anneleri yazın yine İstanbul’a gider. Halen ahıra girme yasağı bulunan Hasan, ağabeyine atların durumunu sorar. Bir gün aniden hastalanır Hasan. Çağrılan doktorlar Hasan’a kuşpalazı teşhisi koyarlar. Yapılan pek çok müdahaleye karşın Hasan’ın durumu kötü ve ölümcüldür.
Hasan’ın durumunu öğrenen ağabeyi vicdan azabı duyar. Doğruyu söylemekten de çekinir. Ancak her şeyi göze alıp anlatmaya karar vererek dadıları Pervin’in yanına gelerek Hasan’ın masum olduğunu, her şeyi kendisinin yaptığını anlatır. Pervin sabahı beklemeleri gerektiğini söyleyerek uyumasını ister. Sabahı zor eden ağabey, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte kardeşi Hasan’ın odasına girdiğinde babası ve çiftliğin imamının Hasan’ın başında ağlamakta olduklarını görür. Artık her şey için çok geçtir, Hasan ölmüştür.
Yazan: Hamide Eken
Kaşağı Konusu
Ömer Seyfettin’in en beğenilen öykülerinden bir tanesi olan Kaşağı okurlara dramatik bir hikaye sunuyor. Basitte olsa söylenen bir yaranın insan hayatında ne kadar derin yaralar oluşturabileceğini anlatan Kaşağı öyküsü Ömer adında bir çocuğun yalanı ile başlıyor. Ömer, işlediği bir suçu kardeşinin üzerine atar fakat kardeşinin ölümü ile yıllar sürecek olan ve tüm hayatını değiştirecek olan vicdan azabı ile yaşamak zorunda kalır.
Kaşağı Soruları ve Cevapları
Kaşağı kimin eseri?
Ömer Seyfettin
Kaşağı türü nedir?
Öykü/Hikaye, Çocuk Kitapları
Kaşağı kaç sayfa?
112
Kaşağı Yorumları
ömer seyfettinin en güzel öykülerinden bir tanesi fazla dramatik ama güzel
16-02-2017 19:12
ömer seyfettini çok seviyorum
22-02-2017 19:35
kaşağı özeti de paylaşabilir misiniz
28-02-2017 19:39
harika bir kitap
11-05-2017 23:57
okumamın üzerinden yıllar geçmesine rağmen bu kitabın bende etkisi büyüktür. özellikle ilkokul çağındaki çocuklara çok uygun bir hikaye kitabı. küçük bir çocuğun atın kaşağısını kırmasını ve suçu kardeşine atmasıyla olanları anlatıyor. yalan söylemenin ne kadar kötü bir davranış olduğunu keskince vurguluyor. hikayenin yazarı ömer seyfettin'in sadece bu hikayesinin değil başta falaka ve yalnız efe olmak üzere tüm kitaplarının okunmasını kesinlikle tavsiye ederim.