I. Adnan’la Karısı bu hikaye de Adnan adında baş kahramanın bir motosiklet alıp eve gelmesiyle başlamaktadır. Amca, yenge, anneanne, anne, baba, çocuklar hep beraber yaşamaktadırlar. Motosiklet almasına tüm aile karşı çıkar çünkü kaza yapmasından korkarlar. Cebeci’den Kayaş’a oradan da Baraj, Keçiören’e, oradan Etimesgut’a, Orman Çiftliğine, oradan Dikmen’e motosikletle gezer durur. Kaza da yapar. Aslında o kadar da serseri bir çocuk değildir. Fransızca bilir. Müzikten anlar. Hatta hukuk fakültesini kazanır ama okumaz. Bir gün evlenmeye karar verir. Terzi hanımın kardeşi Rüveyde adında bir kız ile. Esmer çakır gözlü, kara kıvırcık saçlı, orta boylu bir kız. Rüveyde düğün istemez. Gözlerine girmeye çalışır. Ev halkı Rüveyde’yi sevmez. Adnan’ı avucuna alacağından korkar. Bir gün Adnan kumar oynar karısı onu döver. Birbirlerini döverler. Rüveyde sayesinde Adnan fakülteyi bitirdi. Ufak tefek yazılar da yazıyor. İş sahibi de oldu. Hem Rüveyde’nin dedikodusunu yapıyorlar hem de seviyorlar.
II. Başarılar bu hikayede Hicri adındaki bir çocuğun ismini sınıf öğretmeni tarafından hep Süruri olarak çağrılmasını ve arkadaşları tarafından alay konusu olmasını anlatmaktadır. Büyüdüğünde ise kendisi de bir öğretmen olur.
III. Enaristan bu hikaye de ise Enaristan adında bir ülkeyi anlatmaktadır. Sessiz sakin bir ülkeymiş. Nahlistan adındaki ülkede sorunlar çıkmaya başlar. Bu ülkeyi de etkiler. Çinganlı bir kızın padişahın haremine girme yolculuğunu anlatmaktadır.
IV. Güllüce Bağları Yolunda kitabında ismini oluşturan bu hikayede iki arkadaşın yarım kalan bir yolculuğun gezisidir. Hikayeyi anlatan kahramanın arkadaşı bir hekimdir. Sanattan anlayan olgun bir insandır. Bir küçük kasabada çalışmaktalar. Doktorun bir de otomobili vardır. Pazar günleri dışında pek gezemiyorlardı. İki arkadaş sözleşip ilkyazın yıllık izinlerini kullanıp gezeceklerdi. Yol güzergahını belirlemeden neresi güzel gelirse orayı gezmektelerdi. Başlangıçta köy köy gezdiler. Bedipazarı denilen bir köyde çok meşhur kız memesi adıyla bir cins nar olduğunu öğrendiler. Daha sonra Güllüce denilen bir dere içinde dizilmiş biri ötekinden biraz yüksek beş köymüş. En üst köyde Balım Bülbül Sultan diye bir yatır varmış. Bu dereye bülbülleri de o getirmiş. Sağlında olduğu gibi bugün de köyün tepesindeki Kızılkaya üstünde gün doğana dek ötermiş. Daha sonra Güllüce köylerini sormaya başladılar. Bülbülleri dinlemek için taşın doruğuna çıkacaklardı. Yol kötüymüş ve çok uzakmış. Yolda kaza yaparlar. Mühendisler tarafından kurtarılırlar. Bu yarım kalmış geziden sonra bir daha otomobil ile yolculuğa tövbe ettiklerini sanıyorsanız aldanıyorsunuz. Yeni bir otomobil alıp doktor ile beraber yarım kalan gezilerini yani Güllüce’ye Balım Sultan’ın bülbüllerini dinlemeye gideceklerini söylerler.
Değerlendirme
Memduh Şevket Esendal tarafından 1992 yılında kaleme alınan bu eser on iki öyküden oluşmaktadır. Bunlar; Adnan’la Karısı, Başarılar, Enaristan, Güllüce Bağları Yolunda, Hayata Başlarken, Karşılama Töreni, Karşılık, Kayaş’ta, Seyit Battal, Sokakta, Tipide Yolculuk, Yol ve Işık Birliği. İşlediği tema ise kendi dünya bakış açısıyla insanı ve insan davranışlarını incelemiştir. Olayları ve kişileri gerçek olmasına karşın ironi bir dille kaleme almıştır. Yazar siyasi kimliğinin yanı sıra özellikle edebiyatımızda durum öykücülüğünün önemli temsilcilerindendir. Bu eserde de bu etkileri görmek mümkün. Ayrıca kitabın sonunda açıklama kısmı bulunmaktadır. Herkesin muhakkak okuması gereken bir eser olduğunu düşünüyorum. Keyifli okumalar dilerim.