Ahmet Vefik Paşa II. Abdülhamit’in başvekilliğini yaptıktan kısa bir süre sonra görevinden azledilir ve Hüdavendigar (Bursa) Valiliğine atanır. Bu sayede tercüme ve/veya adapte ettiği Molière'in eserlerini kurmak istediği tiyatroda kendi nezaretinde oynatma imkanını yakalamış olur. Bu yönde ilk icraatı daha önce II. Abdülhamit’in yıktırması sonucu dağılan Gedikpaşa Tiyatrosu ekibinden olan ve Güllü Agop’la bozuşan Thomas Fasülyeciyan’ın Bursa’da Melekzad Bahçesindeki temsillerini izledikten hemen sonra onlarla anlaşmasıdır. Onlara tiyatro binası yaptıracak, maaş bağlayacak; onlar da yılda iki defa iki oyunun gelirini Gureba Hastanesine bağışlayacaklardır. Böylece iki ay gibi kısa bir sürede Bursa Osmanlı Tiyatrosunun yapımı tamamlanır. 15 Eylül 1879’da da perdelerini Paşanın, Molière'in Hastalık Hastası oyunundan uyarladığı Meraki ile açar. Paşa, Fasülyeciyan ve ekibini idare etmeyi de bizzat üstüne alır. Oyunculara edebiyat ve diksiyon dersi verdirir. Tiyatroyu himaye etmek üzere Fransız ve Avusturya Konsoloslarından, ilin yüksek memurlarından ve önemli şahsiyetlerinden oluşan fahri bir komite kurar. Kurduğu bu Tiyatro Muhipleri Encümeni üç yıl sonra valiliğinden azledilmesinde önemli bir gerekçe sayılacaktır. Tiyatro seyircisinin eğitimini de unutmaz. Program broşürleri bastırarak seyircilere tiyatroda uyması gereken adab-ı muaşeret kurallarını öğretir. Gerektiği durumlarda kapı kapı dolaşıp bilet satar. Hatta tiyatroya gelmek istemeyenlere kimi zaman bazı yaptırımlar uygular.
Bu tiyatro sevdalısı Paşa ölümünden 82 yıl sonra Haldun Taner’in bu usta oyununda yeniden hayat bulur. Taner, Sersem Kocanın Kurnaz Karısı’nda Molière'in George Dandin oyununu Ahmet Vefik Paşayı, tiyatro yaptığı hizmetleri, dönemin sosyal ve siyasal hayatını merkeze alarak üç farklı üslupla üç perdede kaleme alır.
İlk oyun Thomas Fasülyeciyan, Hıranuş, Holas, Satenik, Ahmet Fehim, Virjinia Zagakyan, Küçük İsmail ve Suflör Kazım’dan oluşan Fasülyeciyan trupunun Melekzad Bahçesindeki provasıyla başlar. Kıskanç Herif adıyla oynanacak bu oyunda Mardiros Mınakyan tarzında Batılı bir üslup tercih edilmiştir. Prova esansında oyuncular arasında kimi zaman seçilen üslup, kimi zaman dönemin ünlü oyuncuları hakkında sürtüşmeler yaşanır. Oyun, provayı baştan sona izleyen Ahmet Vefik Paşanın kumpanyaya tiyatro yaptırma sözüyle sona erer.
İkinci oyunda bu sefer George Dandin, Yorgaki Dandini adıyla işlediği konu neticesiyle dönemin ruhuna uygun olarak azınlıklara, Fenerli Rumlar ortamına uyarlanır. Bursa Osmanlı Tiyatrosu kurulmuş, Paşa oyunun yönetimini bizzat üstlenmiştir. Oyuncuları, Molière'in bu oyununu commedia dell’arteden aldığını, sonrasında da kalıplaşmış tipleri birer karakter haline getirdiği konusunda bilgilendirir. Konusunun da aşk ve zinadan öte aristokrasi ile küçük burjuvazinin çatışması olduğunu kalın harflerle çizer. Bu sınıf çatışması Osmanlı toplumunda kendine yer bulmasa da Paşa bu konumlamayı başka çare bulamadığı için muhafaza etmek durumunda kalmıştır. Prova, Mahkeme-i Şeriye Vekili Asım Beyin tiyatroya üye olmadığından ahırına duvar ördürdüğü için Paşayı Dersaadet’e şikâyet edeceğini söyleyerek gitmesiyle sekteye uğrasa da Paşa “Temaşa devam etmeli” anlayışıyla oyunculara devam etmesini söyler. Oyun, ikinci perde on üçüncü sahnede Sadrazam Mehmet Said Paşanın telgrafını almasıyla biter.
Son oyunda Ahmet Vefik Paşa asılsız jurnallerle Bursa Valiliğinden alınmış, Rumelihisarı’ndaki köşkünde hatıralarıyla inzivaya çekilmiştir. Kumpanya dağılmış, Fasülyeciyan bir tiyatro kurmuş, Küçük İsmail de Handehanei Osmani Tuluat Kumpanyasını işletmektedir. Kumpanya o akşam Göksu Gazinosunda tuluat oyunu haline getirdiği George Dandin’iyi Sersem Kocanın Kurnaz Karısı adıyla seyirci karşısına çıkaracaktır. Çok duygulanan Ahmet Vefik Paşa oyunu seyretmek ister. Fasülyeciyan da oyuna Paşanın geleceğini öğrenince Küçük İsmail’den oyunda rol almak için izin ister ve Himmet Ağa rolüne çabucak hazırlanır. Oyunu çok beğenen Paşa altı ay sonra vefat eder, diğerleri de sırasıyla onu takip eder. Geriye Türk tiyatrosunu geleceğe taşıyacak gençler kalmıştır. Ne demiştir Ahmet Vefik Paşa:
“Doğru yol, garbi ne taklit, ne de adapte. Doğru yol, galiba, Türk insanından, Türk şartlarından, Türk mevzularından hareket edip hem öz, hem biçim bakımından bir Türk tiyatrosuna varmak. Biz ancak bu kadarını yaptık. Bundan ötesini de gelecek nesiller başarsın artık...”