Tüm dünya altı parçaya bölünmüş. Altı parça altı ayrı krallık oluşturmuş. Yıllar yıllar evvel aralarındaki savaş sona ermiş, barış içerisinde yaşar giderlermiş. Bu altı ülke; Buz ülkesi, Kum ülkesi, Su ülkesi, Rüzgar ülkesi ve Dağ ülkesiymiş bir de Araf adı verilen bölge varmış ki bu bölge bağımsızmış. Bu beş ülkenin beş veliahdı varmış. Her ülkenin sadece bir tane veliahdı olmuş. Dünyanın ve krallıkların geleceği bu veliahtlara bağlıymış. Tabii ki de bu veliahtlar gerektiği gibi en iyi eğitimlerle yetişirler, tüm günlerini okulda, silah, ok derslerinde geçirirlermiş. Prenslerin beşi de birbirinden donanımlı, sorumluluk sahibi, üstlerindeki yükü bilip ona göre davranan olgun prenslermiş. Her şeyin böyle güllük gülistanlık devam ettiği zamanlardan birinde beş prens de aynı gece aynı rüyayı görmüş. Daha önce hiç görmemiş oldukları bir ülkedelermiş. Nerede olduklarını anlamak için dolanıp dururlarmış bilmedikleri şehrin sokaklarında. Derken karşılarında aşk tanrısının heykelini görmüş, gördükleri gibi büyülenmişler. O güzellik, zariflik, dişilik onları çok etkilemiş. Heykelin parmaklarından akan sudan içmişler. içtikten sonra karşılarına bir kız çıkmış ki... beş prens de aşık olmuş. O kadar güzel, o kadar zarifmiş ki. Onlar kovaladıkça kaçmış kız. Bizim prensler yakalamaya çalışsa da nafile, başarılı olamamışlar. Derken uyanmış hepsi aynı anda.
Bu rüyanın etkisi ile kahine gitmişler. Kahin bunun tanrıların bir işareti olduğunu kızı bulup prensesleri yapmaları gerektiğini söylemiş. Bunu duyan krallar en başta celallenmiş. Ülkelerinin geleceği olan prensler ne boş işlerle uğraşır, bunlar uğruna derslerini ihmal ederlermiş. Ancak prensler krallarla konuşarak onları yumuşatır. Soylarının yürümesi için prensese ihtiyaçları olduğunu söylerler. Kahinler yeniden çağırılır. Kızın yerinin bulunması istenir. Kahinler prenslerle birlikte üç gün üç gece uğraşır ve sonunda aşk tanrıçası ile birlikte beş prense beş ayrı görev yeri söylenir. Bu görevlere giderken prenslerin kendileri dahil olmak üzere yanlarına sadece beş kişi almaları çünkü aşkın beş sayısından ileri geldiği kulaklarına küpe edilir. Dişil 2’dir sayılardan. Eril ise 3. 3+2 = 5 olur. Bu açıklamayı kral babalarına yapan prensler ülkenin en iyi dört adamını alarak yola koyulurlar. Her prens kendi kaderi için savaşacaktır. Birbirinden habersiz aynı rüyayı gören beş prens farklı görevleri tamamlamak üzere adamlarıyla beraber yola koyulur.
Buz ülkesi prensi dört adamını da alarak Öfke mağarasına gidecektir. Onun prensesi’ nin oradaki Beyaz Dev tarafından esir tutulduğu ancak kurtarırsa onunla evlenebileceği söylenmiştir. Öfke mağarası ülkenin en korkutucu mağarasıdır. Beyaz Dev ise tüm ülkenin korkulu rüyası. Beş kişi kızaklarını alıp yola koyulurlar. Bir süre sonra yorulur, dinlenmek isterler. Ancak sabah uyandıklarında buzların parçalandığını kendilerinin ise birbirlerinden koptuğunu görürler. Prens'in cesareti tüm adamları cesaretlendirir ve bir kutup ayısına tutunarak karaya çıkmayı başarırlar. Ardından bir kötüye geçip, köylüyle dertleşip, azıklarını yeniden alıp yola koyulurlar. Biraz daha yol aldıktan sonra ise Öfke mağarası görülür. Sabah Beyaz Dev’ i nasıl öldüreceklerini planlayıp uyurlar. Sabah uyandıklarında prens başlarında olmak üzere yola koyulurlar. Prens, Beyaz Dev’ e ilk oku atar ve peşine takar. Zorla da olsa haklarlar. Prens buldukları kıza baktığında büyük bir hayal kırıklığına uğrar çünkü bu kız rüyasındaki kız değildir. Tam vazgeçmiş halde sarayına dönmek için karar alacaktır ki Aşk tanrısı rüyalarındaki kızı bulması için onu ikna eder. Böylece Buz ülkesi prensi aradığını bulmak için yenden yollara düşer.
Kum ülkesi prensinin görevi ise Yenilmez Savaşçı kızla dövüşmektir. Rüyasındaki kızın o olduğunu söyleyen kahinler kızın evlenmek için böyle bir şart koyduğunu da söylemişlerdir. Savaşçı kız ülkenin dört bir yanına nam salmış, güçlü, kuvvetli ve yenilmez biridir. Prens bütün bunları bilerek yola koyulur. Dinlenmek üzere bir köye geldiklerinde bir haksızlık olduğunu gören prens duruma da el atmak ister. Kendi halkından hiç kimse hiç kimseye adaletsizlik yapamaz, kralın emirlerine itaatsizlik edemez olduğunu hatırlatmak ister. Boz develiler ad verilen bir boy bir su kaynağı olan Çöl Gözüne el koymuş, kimseyi oraya sığmaz hale getirmiştir. Bunu duyan prens Boz develilerin reisinin yanına gider ve savaşırlar. Savaşı kazanan prens, kahraman olmuştur. Savaşçı kız hakkında biraz bilgi topladıktan sonra yeniden yola koyulur. Kızın ülkesine geldiğinde yemeğini yer ve dinlenmeye çekilir. Gece olduğunda Savaşçı Kız hizmetli rolünde prens’ in yanına gelir. Amacı rakibini gözlemektir ama Prens’in kendisini rüyasında gördüğünü ve gerçek aşkın peşinde olduğunu duyunca Prens’e aşık olur. Sabah olup savaş zamanı geldiğinde Savaşçı kız bile isteye yenilir Prens’e ancak prens aradığı kızın o olmadığını anlayınca sarayına dönmek ister. Aşk tanrıçası ortaya çıkarak onu rüyasının peşinden gitmesi için ikna eder ve Kum ülkesinin prensi de kızın peşinden onu aramaya başlar.
Su ülkesi Prensi’nin görevi ise Yalnızlık körfezinde bulunan denizkızlarının yanına gitmektir. Kahinler onun bir denizkızına aşık olduğunu söylemişlerdir. Ancak asla deniz kızının gözlerine bakmamaları gerekir. Eğer bakarlarsa denizkızları onları etkisi altına alarak boğabilir. Bütün bunları duyduktan sonra prens dört adamını da yanına alarak teknesi ile yola koyulur. Deniz de ilerlerken Balina avcılarını görürler. Ancak Su ülkesinde balina avlamak yasaktır. Prens ilk başta onları uyarsa da avcılar, onun prens olduğunu bilmediklerinden karşı koyarlar. Bunun üzerine prens avcılar ile savaşarak babasının yasalarını yeniden hatırlatır ve avlamış oldukları balinaları serbest bırakır. Bu olaydan sonra sakince denizde ilerlerken kuvvetli dalgalar boy gösterir. Tekneleri parçalanır. karaya nasıl çıkacaklarını bilemezlerken ileride boş bir kayık görür ve beşi birden ona doğru yüzmeye başlarlar. Ancak şimdi de nerede olduklarını bilmediklerinden yönlerini kaybetmişlerdir. Aniden serbest bıraktıkları balina gelip onları yalnızlık körfezine doğru götürmeye başlar. Bu prensin iyiliğinin karşılığıdır. Bu felaketi de balina sayesinde atlattıktan sonra nihayet denizkızlarının yanına varırlar. Denizkızlarının prensesi prense aşık da olur ancak bu kız da su ülkesinin aradığı kız değildir. Tam vazgeçip ülkesine dönme emri vermek üzereyken Aşk tanrısı ortaya çıkarak bu prensi de prensesini aramak için ikna eder ve su ülkesinin prensi de prensesini aramak için yola koyulur.
Rüzgar ülkesinin prensi asalet şatosuna gitmelidir. Dört adamını da alarak yola koyulur. Bir kervansaray da dinlemek isterler. Orada da yarın olacak olan Asalet şatosu prensesinin kendisine eş seçimi yapacağı balo konuşulmaktadır ki iki genç arasında tartışma çıkar. Bu kavgayı durduran prens Asalet şatosu hakkında bilgi edinir. O geceyi orada geçirirler. Sabah olunca Asalet şatosuna giderler. Prensle birlikte toplam on üç kişi seçilmiştir baloya. Balonun sonunda prenses ölen anne ve babasının katilini aramakta olduğunu söyleyerek adaylardan birini yakalar. Bu sırada yakaladığı katil prensesi esir alır. Bizim cesur Rüzgar ülkesinin Prensi hemen prensesi kurtarır. Rüyasının peşinden geldiğini duyan prenses, prense evlilik teklif etse de bu kız da prensin rüyasındaki kız değildir. Prens tam vazgeçip eve dönme emri verecekken Aşk tanrıçası ortaya çıkarak buna engel olur. Rüzgar ülkesinin prensi de aynı şekilde rüyasının peşinden gitmeye başlar.
Dağ ülkesi prensini aşık olduğu kız ise Cüzam hastasıdır. Tek devası Umut dağındaki alaca karga yumurtası ile siyah gül karışımını içmektir. Ancak umut dağına çıkmasının tek yolu ise Kaf dağındaki Zümrüdüanka kuşunu ikna ederek onun kanatları ile oraya varmaktır. Kaf dağına karşı yola çıkan prens ve adamları birkaç günün sonunda oraya en yakın köye varırlar ancak güneş yavaş yavaş yok olmuş içecek su dahi bulunmaz olmuştur. Bunun nedeni ise Zümrüdüanka kuşunun kendini yakamamasıdır. Onu yakacak ateş ise masum prensimizin aşkla yanan gönlünde mevcuttur. Prens ülkesini kurtarmak ve Zümrüdüanka kuşunu ikna etmek için Kaf dağının tepesine çıkar ve söylendiği gibi ateşi yakar. Bundan ziyadesi ile memnun olan Zümrüdüanka kuşu prensi ve adamlarını alarak umut dağına götürür. Alaca karga ile bizzat Zümrüdüanka kuşu konuşur. Aşk için olduğunu söyler ve yumurtalarını alarak prens ve arkadaşlarını kızın köyüne bırakır. Cüzam hastası kız iksiri içerek iyileşir ancak bu kız da prensin rüyalarını süsleyen kız değildir. O da tam vazgeçip saraya dönecekken aşk tanrıçası karşısına çıkar ve ikna eder. Bunun üzerine beş prens de aynı prensesi aramaya devam eder.
Beş prenste sayılı günler ararlar kızı ancak böyle ömürlerinin yetmeyeceğini fark ederler. Bir gece rüyalarına giren aşk tanrıçası o kenti bulurlarsa kızı da bulacaklarını söyler. Bunun üzerine adamlarına danışan beş prens rüyalarındaki şehre benzeyen kendi ülkelerindeki şehre gitmeye karar verirler. Bu ülkelere gider hepsi ancak o kentler rüyalarındaki kentler değildir. böylece başka ülkelere girmeye karar veren prenslerin yolu Araf’a düşer burada diğer prenslerle karşılaşırlar. ilk başta biraz hır gür çıksa da kervansarayın sahibinin araya girmesi ile Araf’a rüyalarındaki şehri yapmaya böylece kızın geleceğini düşünür karar verirler. Krallar b işe pek memnun olur. En azından artık prenslerinin nerede olduğu bellidir. Sayısız usta gelir şehrin yapımı için tam 5 yıl çaba gösterirler. Ancak sonunda şehir tamamlanır. O gece dolunay da kızın geleceği umudunda olan prensler, 1 prenses 5 prens olunca birbirleri ile kavga edeceklerini tahmin ederler. Kız dolunay çıktığında gelir ancak prensler rüyalarında kızın özgürce girdiği kapıları kilitlemişlerdir. bunun üzerine prenses kaçmaya başlar bizim beş prens de eşinden onu kovalar ancak birbirlerine çelme takarak, eziyet ederek ilerlemeye çalışmaktadırlar. Kızın haline üzülen aşk tanrıçası özgürlüğün aşk için en önemli unsur olduğunu hatırlatarak hepsini kilitlediği kapılara hapseder. Böylece insanoğlu bir kez daha aşkı ve aşka olan inancı yok eder.
Değerlendirme: Aşkı tutku ile isterken yok edişin masalını yazan Ahmet Ümit bu defa da bir masal ile okuyucunun karşısında yerini alıyor. Kitap okuma alışkanlığı kazanma için gayet iyi bir tercih olabilecek eser, bazı yerlerinde sürekli tekrar edişlerle sıkmaya başlıyor. Yine de tüm güzel duyguların katili olan insanoğlunun aşk gibi yüce bir duyguyu da nasıl yerle bir edip yok ettiğini gözler önüne seriyor.
Yazan: Senanur KARAKUZULU
Bir Aşk Masalı Soruları ve Cevapları
Bir Aşk Masalı kimin eseri?
Ahmet Ümit
Bir Aşk Masalı türü nedir?
Yerli Romanlar
Bir Aşk Masalı kaç sayfa?
256
Bir Aşk Masalı Yorumları
ahmet ümit hocam yine süper yazmış
10-12-2022 21:16
ahmet ümit hocam yine döktürmüş harika bir roman
24-05-2023 14:32
bu kitabın pdfi daha çıkmadı mı
11-06-2023 20:32
kitaplar çok pahalı oldu okuyamıyorum ahmet ümitin kitapları da bu kadar pahalı olmasın
23-07-2023 19:25
bu adamın kitaplarını pdf ya da epub bulamazsınız teliften hemen engelleniyor
11-09-2023 21:48
bana yeni yıl hediye gelmişti hemen okuyup bitirdim çok güzeldi
07-01-2024 21:47
bunun filmini yada dizisini görmek isterim konusu çok güzel