Takdir edersiniz ki Zweig, insanların ruh dünyalarını ve duygu durumlarını çok iyi tahlil eden bir yazardır. Ay Işığı Sokağı’nda bulunan beş öyküde de bu tahlillerin örneklerini görebiliyoruz. Karakterler, her insanın içinde bulundurduğu duygu ve dürtülere sahiptir; fakat bu duygu ve dürtüleri bastıramamakta hatta bu duygu ve dürtülerin pençesinde can vermektedir. Karakterler bütün zayıflıklarıyla işlenmiştir. Ay Işığı Sokağı’nda, üstün olma duygusuna yenik düşüp hayatının aşkını kaçıran bir adamdan; Leporella’da, bilinçsizce patronuna bağlanan taşralı kadından; Nişan’da bir adamın hayatta kalma dürtüsü uğruna yaptıklarından; Leman Gölü Kıyısında Olay’da, memleket hasretine dayanamayan bir esirin kendi sonunu hazırlamasından, Avare’de, otorite karşısında direnç gösteren bir gencin hayatına son vermesinden bahsedilmektedir. Zweig, öykülerini oldukça karamsar ve boğucu işlemiştir. Ay Işığı Sokağı’nın Zweig’ın en iyi eseri olduğunu söyleyemeyeceğim. Zweig’ın roman türünde daha başarılı olduğunu düşünsem de bu eserin Zweig severlerin kitaplığında bulunması gerektiğini düşünüyorum.
AY IŞIĞI SOKAĞI
Almanya’ya doğru giderken limana geminin geç yanaşması sonucu Fransa’nın denizci kentinde bir gece kalmak zorunda kalan genç bir adamın dâhil olduğu garip hayatların hikâyesi anlatılmaktadır. Oteline yerleşen gezgin, bu garip şehrin sokaklarını keşfetmek için kendini dışarı attı. Denizcilerin bir gecelik uğrayıp bedensel ihtiyaçlarını giderdiği bu garip ışıklı sokaklardan geçerken bir kapının ardından Almanca bir beste duymuş ve aynı dili konuşuyor olmanın verdiği mutlulukla kapıdan içeriye girdi. İçeride üç kadın vardı ve kadınlardan biri adamın yanına gelerek onunla ilgilenmeye başladı. Tam o sırada içeriye zavallı görünümlü, bitkin bir adam girmişti. Kadın bu adama hoş olmayan sözler söylemeye başladı. Adamı delirtmek için genç gezgine daha çok yaklaşmaktaydı. Zavallı adam ise hiçbir söz etmeden öylece oturmaktaydı. Onun bu hallerine acıyan genç gezgin hem kadından uzak durmaya çalışmakta hem de içinde bulunduğu durumun tiksindiriciliği ile irkilmekteydi. Adama cimri olduğu konusunda yakıştırmalar yapıldığı sırada adam cebinden çıkardığı para kesesini fırlatarak dışarı çıktı. Yaşanan olaylardan rahatsız olan gezgin oradan ayrılarak otelinin yolunu tuttu. Otel yolunda gölgeye benzeyen bir siluet usulca ona doğru yaklaştı. Gezgin ona dikkatlice baktığında, kadın tarafından aşağılanan zavallı adam olduğunu fark etti. Adam, ona yaklaşarak hikâyesini açtı; o kadının aslında karısı olduğunu, onun bu durumda olmasının tek sebebinin kendisi olduğunu, onu elleriyle dışarıya ittiğini söyledi. Hikâyesi ise şöyleydi; yoksulluk içindeki bu genç ve gururlu kadın bir zamanlar varlıklı olan bu adam ile evlenir. Adama onu yoksulluktan kurtardığı için o kadar minnettardır ki bunu sürekli dile getirir. Adam bu durumdan garip bir haz duymaktadır ve kadını her aldığı para için yalvarttırmaya başlar. Günün birinde annesi için az miktarda para isteyen genç kadın adamın onu geri çevirmesi üzerine adamı terk etmiştir. Adam, bütün servetini geride bırakarak günlerce onu aramıştır. Kadına duyduğu aşkı daha iyi anlamıştır. Derken bir gün kadını bulmuştur da. Barışmaya ikna etmiştir. Bir otelde yedikleri yemek sırasında gayet mutlularken adamın garsonla yaptığı para kavgası sonucu kadın onu tekrar terk etmiştir. Hem de ondan tiksindiği notunu bırakarak. Adam, onu yıllarca yine aramıştır. Sonunda burada bulmuştur; fakat kadın ona oldukça kötü davranmakta ve barışmamaya yanaşmamaktadır. Adam bu gece tanıdığı bu yabancıdan yardım dilenmektedir. Adam, gezginden karısıyla konuşup onunla gitmeye ikna etmesini yoksa satın aldığı bıçak ile onu öldüreceğini, onu burada böyle bırakamayacağını söyledi. Gezgin yaşadığı şokun etkisi ile bu adamdan kurtulup oteline gitti. Ertesi gün, önceki gece rastgele bulmuş olduğu eve bakınsa da orayı bulamadı. Gece gemiye yetişmek üzereyken o yeri ışıklarından tanıdı. Tanıdığı diğer şey ise kapının önünde oturan adamdı. Adam ona eliyle git işareti yaptı. Gemiye yetişme telaşı içindeki gezgin adamı içeriye elinde parlak bir madde ile girerken gördü.
Leporella
Crescentia, Zillertal’ın küçük bir dağ köyünde evlilik dışı dünyaya gelmiştir. Şu anda 39 yaşındadır. 12 yaşından beri hizmetçilik yapmaktadır. İnsani duygulardan yoksun, kadınsı kıvrımlardan uzak, yıpranmış ve donuk; tam anlamıyla hayvani bir hali vardı bu garip kadının. Sahip olduğu özelliklerin en büyük katkısı işini iyi yapmasınaydı. İdeal bir hizmetçiydi. Zengin bir kadın burada aldığı paranın iki katını vereceğini Viyana’ya gelip onun yanında çalışmasını teklif etti. Crescentia’nın çalışmaktaki yegâne amacı yaşlılığı için para biriktirip küçüklüğünde olduğu gibi bu insanlara muhtaç olmadan yaşamını sürdürmekti. Amacını da dikkate aldığında bu teklif onun için bulunmaz bir ganimetti. Viyana’ya gittikten sonra günleri olağanca sakinliğinde sürüp gitmekteydi. Pazar sabahları kiliseye gitmek dışında zamanını evde geçirmekte, bütün dikkatini işine vermektedir; öyle ki evde olup biten öfke nöbetlerinin, krizlerin, bağırıp çağırmaların, sürekli değişen hizmetçilerin farkına bile varmamaktadır. Evin hanımı, kocasının başıboşluğu ve umursamazlığı yüzünden sürekli sinirlidir. Kocası ise karısına göre genç ve yakışıklı bir barondur. Günler Crescentia için tüm tekdüzeliği ile akıp giderken hiç hesapta olmayan bir şey gerçekleşti. Nüfus sayımı için gerekli bilgileri almak üzere baron tek tek hizmetçiler ile görüşmekteydi. Crescentia ve Baron beklenmedik bir şekilde sohbete başladı. Baron av için Crescentia’nın memleketinde bulunmuş, bir otelde Crescentia tarafından pişirilen geyiği tesadüf eseri yemişti. Bu garip tesadüfler onları yakınlaştırdı. Baron, bu sıcak sohbetin ardından Crescentia’nın poposuna bir şaplak attı. Crescentia, işte bu ilginç andan sonra Baron’a garip bir bağlılık gösterdi. Hayvani özelliklerle tanımlanan bu kadının içinde garip duygular oluşmaya başladı. İşini daha severek yapıyor, sürekli Baron’un çevresinde dolanıyor, kendine dikkat ediyor ve Baron’a kötü davrandığını düşündüğü evin hanımından nefret ediyordu. Sinirleri iyice bozulan kadın 2 haftalığına doktorunun tavsiyesi ile sanatoryuma yatırıldı. Crescentia, kendini oldukça mutlu hissediyor ve hayata karışıyordu. Baronun eve kaçamak için getirdiği kadınlara oldukça iyi hizmet ediyor ve bu kadınların varlığından haz duyuyordu. Kadınlara hanımın kıyafetlerini, sabahlığını veriyor ve ondan kendince intikamını alıyordu. Baron’un getirdiği operacı genç kızlardan biri ona bu ismi Leporella ismini takmıştı. Evin hanımı döndükten sonra adam daha fazla katlanamamış ve 1 haftalığına ava gitmeye karar vermişti. Leporella, adama kadının artık ortadan kalkması gerektiğini söylese de adam bu sözlere pek anlam verememişti. Gittikten üç gün sonra Baron karısının intihar haberi ile avdan döndü. Hazin olayın ardından gazdan zehirlenerek öldürülen karısının katiliyle karşılaşmamak için evden kaçtı. Aylar sonra miras işleri için eve döndüğünde suç ortağı ile karşılaşmamak için bir uşak tuttu ve ona emirlerini böyle iletmeye başladı. Bir gün uşak Leporella’yı işinden kovdu. Beyefendinin böyle istediğini söylemesi üzerine Leporella; Baron’un ona hediyelerini ve yıllardır biriktirdiği parasını Baronun masasına bırakarak ortadan kayboldu. Sonra ki günlerde gazetede 40 yaşlarında bir kadının köprüden atlayarak intihar ettiği haberi yayınlandı.
Nişan
1810 yılında İspanya ve Fransa arasındaki savaşta uğradıkları bir saldırı sonucunda düşman topraklarında bir başına kalan albayın hayatta kalma savaşı anlatılmaktadır.
Albay ve askerlerinin denetimindeki erzak konvoyu Hostalric’e doğru ilerlerken İspanyollar tarafından saldırıya uğradı. Albay ve askerleri beklenmedik saldırı sonucunda büyük bir bozguna uğradı. Albay, bu amansız çatışma sırasında şans eseri bir çalının dibinde kendinden geçmiş bir şekilde hayatta kalmayı başardı. Kendine geldiğinde çatışmadan eser yoktu fakat savaş ganimetlerini bölgeden uzaklaştıran İspanyolların sesi duyuluyordu. Albay, onların uzaklaştığından emin olup ormanın içinde ilerlemeye başlamıştı, ormanın sessizliği onu ürkütüyordu fakat onu karşılaştığı manzara kin ve öfkeye bürümüştü. Askerleri ağaçlarda asılıydı ve korkunç muameleler görmüşlerdi. Albay, sinirinden gözü döndüğü sırada ormanda birinin varlığını fark etti. Gelen kişinin bir İspanyol olduğunu fark etti ve intikam duygusuyla kılıcını yabancının sırtına sapladı. Onu vahşice öldürmüş olmanın verdiği rahatlama hissiyle yoluna devam edecekti ki, hayatta kalabilmek için üniformasından kurtulması gerektiğini fark etti. Az önce öldürdüğü yabancının kıyafetlerini üzerine giydi. Üniformasını geride bırakırken, ona verilmiş olan nişanını yanına aldı. Açlık ve susuzluk öyle çok bastırdı ki ölümü bile düşündü fakat bunu kendine yakıştıramadı. Askerleriyle geçtikleri o köy geldi aklına ve oraya ulaştı. Fıskiyeden suyunu içti; kapıları çalıp dilsiz taklidi yaparak yemek topladı. Daha sonra ormana dönemeye karar verdi. İçindeki umutla; birliklere yardım götüren Fransız askerlerini beklemeye başladı. Duyduğu ses üzerine umut etmekte haklı olduğunu anladı. Kurtulmuş olmanın verdiği heyecanla elinde tabancası ve peleriniyle askerlere doğru var gücüyle koşmaya başladı. Askerler İspanyol kıyafetleri içindeki silahlı bu adama ateş açıp, onu yere serdiler. Ceplerini karıştırdıklarında kayıp albayın nişanını çalan bu adama daha da öfkelenip kafasını ezdiler. Onu bir tarlaya savurup, İspanyol bir eşkıyayı öldürmüş olmanın rahatlığıyla yollarına devam ettiler.
Leman Gölü Kıyısında Olay
İsviçre’de Villeneuve kasabası yakınlarında Leman gölünde avlanan bir balıkçı gölün üzerinde garip bir cisim fark eder. İlkel bir sala benzeyen bu taşıtın üzerinde çıplak bir adam vardır. Balıkçı, bu adamı teknesine alır ve onu gölün kıyısına götürür. Yayılan bu haber üzerine kasabadan insanlar gölün kenarına toplanır. İnsanlar bu adamın kim olduğu konusunda merakını bir türlü giderememektedir. Yabancının dilinden kimse anlamamaktadır. Derken, büyük bir otelin uzun yıllar yurt dışında yaşamış ve birçok lisana sahip müdürü de olay yerine gelmiştir. Birçok dilde adamla iletişim kurmaya çalışmıştır. En sonunda ana dilinin ilk hecelerini duyup heyecanlanan yabancının Rus olduğu anlaşılmıştır. Savaş esiri olduğu ve ülkesine dönmek için kaçtığını söylemiştir. Müdür ona bunun mümkün olmadığını savaş bitene kadar burada kalması gerektiğini söylemiştir. Yabancı, karısına ve çocuklarına dönmek konusunda diretse de bu fikre kasabadakiler karşı çıkmıştır. Müdür ona; sınırdan geçmesinin mümkün olmadığı konusunda sözler söylese da yabancı buna ikna olmamıştır. Bir sabah gölde yine aynı balıkçı tarafından cesedi bulunmuştur.
Avare
Öyküde; yaşıtları üniversiteye giderken veremediği Yununca dersi sebebiyle hala liseye devam eden Liebmann’ın hazin sonu anlatılmaktadır. Liebmann, sıcak bir yaz günü yine o veremediği Yunanca dersine gitmek üzere yoldaydı. Yine geç kalmıştı. Sınıfa girdiğinde hocası onu geç kaldığı için azarlamıştı ve bütün sınıf gülerek Liebmann’ı küçük görmekteydi ya da Liebmann’a öyle gelmekteydi. Liebmann, hocasına beslediği öfkeyi bastırmaya çalışmaktaydı. Derken hocası ders sırasında yine ona gülünç sözler söyleyerek takıldı. Liebmann, daha fazla dayanamayarak hocasına cevap verdi. Bunun üzerine aralarında bir itiş kakış başladı. Hocanın yere yuvarlanması üzerine, Liebmann her şeyi mahvettiğini düşündü ve kendini köprüden aşağı atarak yaşamına son verdi.
bir kerede okuyup bitirdim harika bir kitaptı hikayelerin hepsi çok güzel
29-08-2017 18:45
özet çok güzel olmuş
12-01-2018 02:40
özet güzel hazırlanmış okuyucuyu sıkmayan bir şekilde
07-06-2018 20:46
parlak şey nedir
20-09-2018 20:20
ay işığı sokağı, beş hikayeden oluşuyor. kitaba ismini veren ilk hikaye dışındaki hikayeler hep ölüm ile sona eriyor. ilk hikayenin sonu ise meçhul bir şekilde okurun hayal gücüne bırakılıyor. genel olarak okunabilir hikayeler olsa da neredeyse tüm hikayelerin farklı ama aynı şekilde ölümle sona ermesi okur üzerinde olumsuz etki oluşturuyor. milli duygulara hitap eden ve gerçekten acı bir son içeren "nişan" adlı hikaye okuru derinden etkiliyor.
stefan zweigin en iyi kitaplarından bir tanesi konuyu ele alışı mükemmel neden bu kadar iyi yazar olduğunu ay ışığı sokağı kitabında çok güzel göstermiş
02-02-2020 16:50
ay ışığı sokağı yazarı bu romanı ile okuyucuya nasıl bir mesaj vermek istemiş sorunun cevabını yazmamışsınız özeti okudum ama ölkü kitabı sanırım birden fazla öykü var sanırım hepsinin ortak bir ana fikrini istiyor öğretmen özetten çıkartamadım
13-03-2022 21:17
kitabın konusunu tek paragraf ile anlatabilir misiniz diye istedi hoca ekler misiniz
13-07-2022 16:24
leman gölü kıyısındaki olay ne
11-12-2022 22:35
leporella hikayesinin türü ve konusu tek paragraf olarak yazmam gerek yardımcı olur musunuz
03-06-2023 22:43
5. sınıf için uygun mu
07-12-2023 19:51
bana kitaptaki kişiler lazım özellikleri ile beraber