Seyde isminde bir kız İsmail ile evlenir. Evlendikten bir yıl sonra kocası savaştan dolayı askere çağrılır. Daha tazecik evli çiftler kısa zamanda ayrı kalırlar. Seyde İsmail’inin her zaman yolunu gözler. Hayallere dalar kocasının yanında olduğu zamanları düşünür. Bir gün yine hayallere daldığı günlerden biridir. Kapı çalar, korkar ama kocasının geldiğini düşünerekten heyecanla kapıyı açar. Gelen kocasıdır. Sessizce içer girer. İsmail eşini iyice tembihler, asker kaçağı olduğunu anlatır. Seyde ona göre hep dikkatli hareket eder. Bir gün kapısı çalar, polis seni köy heyetinde bekliyor diye haber alır. Seyde korkarak oraya gider. Sorguya alınır fakat ağzından hiçbir şey kaçırmaz tekrar evine döner. Seyde’nin kapı komşusu Totoy isimli bir kadın vardır. Bu komşusuyla her konuda yardımlaşırlar, onun da kocası askere gitmiştir. Fakat bir gün komşusunun kocasının ölüm haberi köye yayılır ama köy heyeti bir süre bu haberi söylemeyelim diye karar alır. Bunun üzerinden biraz zaman geçer. Totoy’un evinden çığlıklar yükselir, tüm halk oraya toplanır. Totoy’un ineği çalınmıştır. Tüm köy halkı bu durum üzerine ineği aramaya çıkar. Seyde’yi bir telaş alır, kocası mağarada saklanıyor ya onuda görüp bulurlarsa diye. Dualar ediyor yetimlerin yüzü suyu hürmetine inekleri bulunur inşallah diye. İnek bulunursa köy halkı köye dönerdi hemen Köye indiğinde inek bulunamamıştır. İçini bir sıkıntı almıştır. Evine gelince yorgunluktan hemen uykuya dalar. Tam o sırada kapı çalar. Gelenin İsmail olduğunu bilir. Kocası elinde yumuşak, ağır bir şeyle gelmiştir. Bu Totoy’un ineğinin etidir. Seyde kısık bir çığlıkla ayıp senin yaptığın der. Kocası senin aklın ermez demiştir. Seyde, bizim ineğimizi kesseydin yetimlerin ineğini niye kestin diye söylenir. İsmail’de kes sesini açlıktan, insan her şeyi yapıyor işte der. Seyde sesini keser. Sonra İsmail sabaha doğru evden ayrılarak mağaraya gider. Seyde kocası gittikten sonra baba evine gitmek için yol hazırlığı yapıp evden çıkar. Giderken askerler ve muhtar ineği aramaya devam ediyorlardı. O sırada muhtarın çığlığı duyuldu. İsmail karşısına çıkmıştı dur diye bağırdı muhtarın kolunu silahla vurdu. Askerler, Seyde’ye dur kadın olduğun yerde kal dedilerse de o hiç durmadan hızlıca gitmeye devam etti, durmadı. Bunu gören İsmail kendinden utanarak onun karşısında güçsüz, zavallı bir varlıktan başka bir şey değildi. İsmail sendeledi, tüfeğini onlara doğru koşan askerlerin önüne fırlattı, ellerini kaldırdı…
ASKERİN OĞLU
Avalbek adında beş yaşında bir çocuk vardır. Annesinin adı Ceyengül, devlet çiftliğinin telefon memuru olarak çalışmaktadır. Kocası savaşta ölmüştür. Babasını hiç görmeyen Avalbek, bir gün köylerine film gösterisi kurulur. Annesiyle beraber film gösterisine gider. Filmin konusu savaştır, askerlerin mücadeleci sergileniyordur. Orada çok iyi savaşan bir askeri Avalbek’ in annesi bu senin baban diye tanıtmıştır. Çocuk ilk defa babasını film sahnesinde görmüştür. Sevinçten çığlıklar atmaya başlar. Filmi bir heyecanla izlerken filmin sonunda babası diye gösterilen asker ölmüştür. Buna rağmen bağırarak etraftaki tanıdıklarına bu adam benim babamdı diyerek övünerek geziniyordu. İnsanlar onun bu haline üzülmüştür. Arkadaşları o senin baban değil istersen sinemacı amcaya sor diye bağırırlar. Fakat sinemacı amca hiç oralı olmaz çocuğu üzmemek adına. Annesiyle birlikte oradan ayrılırlarken annesine tekrar sorar annesi de o senin babandı oğlum diye söyler ve oradan uzaklaşırlar. İlk kez orada bir şeyi yitirmenin acısını duyuyordu küçük çocuk. Bir zamanlar savaşta ölen babasının, içinde yaşamaya başladığından haberi yoktu küçük çocuğun…
DEVE GÖZÜ
Kemal adında bir genç çocuk okulu tarafından topluma yardımı olsun, belli konularda olgunluğa erişsin diye Anarhay adında bir kırsal kesime gönüllü olarak gönderilir. Orada Pullukçu olarak çalışmaya başlar. İlk zamanlar burada yaşamanın zorluğundan yakınır dururdu. Çevresindeki çalıştığı kişiler kendine kötü davranıyordu. Buna inat bir gün sabah erkenden uyanıp tüm işleri bitirmiştir. Yine tam su doldurmaya giderken bir kızı kaynağın oradan su doldururken görür. Kız kaynağın adı ne diye sorar, Kemal’de Deve Gözü diye cevap verir. Ondan sonra konuşmaya başlarlar. Meğer kız Kemal’in yaşadığı topraklardan gelmiştir. Onlar sohbet ederken Kemali Abakir adında biri azarlayarak çağırır bunun üzerine Kemal sus be adam beni rezil ediyorsun der ve yanına gider. Hala bağırmaya devam ettiğini görünce oradan uzaklaşarak hızlıca gider. Sakinleşince yine traktörün arkasından çalışmaya devam eder. Abakir bu gencin çavuşudur, onu okuduğu için hep ezmeye çalışır, bilgin diye lakap takmıştır. O isimle çağırır durur. Bir gün yine tarlada çalışırlarken Kemal’in hemen yanı başına sert bir maden düşer, bakar ki altın olduğunu anlar ve bağırır; altın altın diye. O sırada Abakir’de bunu duyar, gelir bakar cidden de altındır. Kasabaya inince ben değerine baktırırım der ve işe devam ederler. Bir süre sonra Abakir ben yoruldum bahanesiyle traktörü Kemal’e devreder ve hızlıca oradan uzaklaşır. Abakir oradan altınla beraber kaçmıştır. Kemal bunu anlar, onun ne kalitede biri olduğunu anlar. Abakir’in bir daha Anarhay’a dönmeyeceğini anlar. Kemal ondan kurtulduğuna sevinerek normal hayatına devam eder.
OĞULLA GÖRÜŞME
Çordon adında yaşlı bir adam vardır. Oğlunu yirmi yıl önce savaşta kaybetmiştir. Yıllar geçmiş olsa da bir gün içine oğlunun yaşadığı düşüncesi doğar. Bunun üzerine onun savaşta öldüğü yere gitme fikir kafasında belirir. Karısı yaşlılıktan bunadı yarına vazgeçer dese de tam tersi olur, kocası oğlum hep sağmış gibi geliyor onun yanına gideceğim der, yola çıkar. Yola çıktığı andan itibaren düşüncelere dalar. Oğlunun kendini askere gitmeden önce ziyarete geldiği günü anımsar ve hüzünlenir. Bıyığı terlemeden askere çağrılmıştı can oğlu. Oğlu aklına gelince onu yalnız sevmekle kalmayıp ayrı zamanda saygı duyduğunu da anımsıyordu. Oğlu askere gönüllü olarak gidiyordur. Bunu duyan ablaları tren istasyonuna gider babalarına durumu açıklarlar, komutan ile konuşup annelerinin ölüm döşeğinde olduğunu söyleyip kardeşini göndermemek için çabalarlar. Çordon hiç oralı olmaz oğlu karar verdiyse doğru olanı düşürüp karar vermiştir. Kızları çırpınırsa da, Çordon atını alır hareket eden trenle beraber yol alır. Belli bir durakta tren durunca oğluyla sarılarak vedalaşır. Ardından hüngür hüngür ağlar. Çordon ’un bu anıları aklına gelir, hüzünlenerek oğlunun yaşadığına inandığı kasabaya hüzünle bakar, yutkunur, oradan ayrılır.
DEĞERLENDİRME
Cengiz Aytmatov, Kırgızistan’ın Talas eyaletine bağlı Şeker köyünde doğar. Gençliğinde İkinci Dünya Savaşı sonrasının zorlu atmosferini yaşar. Eserlerinde savaşın etkileri ve zorlu süreçleri baya etkili şekilde ele alınmıştır. Özellikle bu eserinde benim dikkatimi çeken tarafı konular hep savaşta yaşanan atmosferi ele alıyordu. Realist bir gözlemle bu eserini anlatmıştır. Bu eserin içindeki Oğulla Görüşme ve Askerin Oğlu hikayelerini beğendim. Cengiz Aytmatov’u okumak isteyenlere bu kitabı öneririm.
Yazan: Fatma Özdemir
Yüz Yüze Soruları ve Cevapları
Yüz Yüze kimin eseri?
Cengiz Aytmatov
Yüz Yüze türü nedir?
Öykü/Hikaye
Yüz Yüze kaç sayfa?
160
Yüz Yüze Yorumları
çok güzel bir kitap ve cok güzel bir yorum olmuş emeğinize sağlık
08-07-2020 11:02
harika bir özet ve değerlendirme omuş emeğinize sağlık :)
09-07-2020 16:02
çok kaliteli bir özet olmuş🌸🌸
09-07-2020 16:26
harika bir eser harika değerlendirmeler teşekür ederim