Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Milli Mücadele yıllarına ait hatıralarını konu aldığı “Vatan Yolunda” adlı kitabı, yazarın İsviçre hastanelerinde geçirdiği günlerden bahsederek başlamaktadır. Bir hastalık sebebiyle buraya gelmiş olan Yakup Kadri’de başka bazı Milli Mücadele taraftarları ile bazı eski İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesi paşalar da İsviçre’de bulunmaktadır. Anadolu’da düşmen işgaline karşı Mustafa Kemal önderliğinde başlayan direniş hareketini yabancı gazeteler vasıtasıyla takip eden yazar milli bir heyecan duyup bir an önce yurda dönmek istese de binbir türlü engelle karşılaşır ve böylece sözde medeni Avrupa’nın karanlık yüzüyle tanışır. Bu dönemde, gurbette kendisine ve diğer Türklere yapılan saygısız muameleye de katlanmak zorunda kalır. Nihayet bir gün İstanbul’a dönmenin bir yolunu bulur. Yurda dönünce, ne yazık ki İstanbul’un artık eski İstanbul olmadığını anlar ve İtilaf Devletlerinin işgali altında bulunan bu şehrin hâline üzülür. İlk önce ailesinin peşine düşen Yakup Kadri aramaya nereden başlayacağını bilemez. Haberleşme vasıtalarının son derece kısıtlı olduğu o günlerde, elinde bir adres de yoktur. Bir gün Kadıköy taraflarında bir akrabasına rastlar ve ailesinin Manisa’ya göç ettiğini öğrenir. O dönemde Manisa, Yunan işgali altındadır.
Yakup Kadri İngiliz, Fransız ve İtalyan askerlerinin gölgesindeki ve hükümetin hiçbir varlık gösteremediği İstanbul’da Milli Mücadele yanlısı İkdam gazetesinde yazılar yayımlamaya başlar. Bir an önce Anadolu taraflarına geçip Milli Mücadele saflarına katılmayı bekleyen Yakup Kadri, bu arzusunu şimdilik yerine getirmek hususunda bir faaliyette bulunamasa da İstanbul’daki milliyetçi dostlarıyla görüşür ve bu hisler doğrultusunda birtakım yazılar kaleme alır. Bir gün gazete, Fransızlar tarafından kapanır. Yakup Kadri, en düşük rütbeli işgal subayının bile İstanbullu Türk halkının yüzüne bakmadığı ve onları aşağıladığı bir dönemde, büyük bir cesaret göstererek, yüksek rütbeli bir Fransız yetkili ile gazetenin durumunu konuşmak üzere bir randevu ayarlar. Fransız yetkili Yakup Kadri’yi ayaküstü kabul etse de bu görüşme netice vermiş ve İkdam gazetesi yeniden yayın faaliyetlerine başlama izni almıştır.
Nihayet Yakup Kadri, bir yolunu bulup Anadolu’ya geçmek üzere Sirkeci’den bir vapura biner. Yolculuk, 16 – 18 yaşlarındaki bir grup gencin milliyetçi şarkıları eşliğinde coşkulu bir havada geçer. İnebolu taraflarına çıktıktan sonra ise buradaki halkın cephaneyi vapurlardan teslim alıp Anadolu içlerine kadar götürmek konusunda ne gibi fedakarlıklara katlandığına dair kahramanlık hikayeleri dinler. 15 – 20 kişilik bir grupla Ankara’ya yoluna düşen Yakup Kadri, hayatında ilk defa Anadolu gerçeğiyle tanışır. Ne var ki bu şehirli adamın çektiği bütün eziyetler ve mahrumiyetler, gözüne hayli güzel, olağanüstü görünür; çünkü o, artık, Milli Mücadele gibi ulu bir davanın içindedir. Ankara’ya vardığında buranın anlatıldığı kadar kötü olmadığını görür. İlk olarak Halide Edip ile Adnan Bey’in misafiri olan Yakup Kadri, Ankara’ya varışından bir hafta sonra Mustafa Kemal ile tanışır. Ayrıca, buradaki arkadaşları Hamdullah Suphi ve Ruşen Eşref ile de sık sık görüşür. Bir vesileyle Garp cephesine gitme fırsatını yakalayan Yakup Kadri İsmet Paşa ile tanışma onuruna da erer. Bririnci ve İkinci İnönü Muharabesi’nden sonra Mustafa Kemal’in başkamutanlığında Sakarya Meydan Muharebesi de kazanılmıştır. Yakup Kadri, Halide Edip ve Yusuf Akçura’dan oluşan bir ekip, Yunan askerlerinin Türk köylerindeki mezalimi üzerine bir araştırma yapmak, bunun sonuçlarını ise – ileride kitap olarak basılmak üzere - bir rapor hâlinde sunmakla görevlendirilir. Yakup Kadri’nin zafer heyecanı yerini Anadolu köylüsünün uğradığı zulümlerden dolayı üzüntüye bırakır. Görev bitince Yakup Kadri, söz konusu kitabı bastırmak üzere İstanbul’a gönderilir. Bu dönemde aylarca Ankara’dan bir haber alamayan Yakup Kadri oldukça endişelenir. Ne var ki bir gün Büyük Taarruz’un başladığını ve Yunan ordularının İzmir’e doğru kaçtığını haber alır. Yakup Kadri, kısa bir zaman sonra Mustafa Kemal ve İsmet Paşalar ile İzmir’de buluşur. Mustafa Kemal, Yakup Kadri’ye “Milli Mücadelemizin bu safhası kapanmıştır, şimdi ikinci safhasını açmamız lâzım geliyor.” diyerek yeni ve modern bir Türkiye’nin işaretini verir.
Milli Mücadele hakkındaki yazılar arasında Yakup Kadri’nin kitaplarının ayrı bir yeri vardır. Bizzat o günleri yaşamış ve mücadelenin yazarlığını yapma görevini üstlenmiş bu muharrir, üst düzey yetkililerle görüşme fırsatı elde ederek mücadeleyi hem halk hem de hükümet açısından açıklayabilmiştir. Ayrıca o, Milli Mücadele’nin hem Avrupa’dan hem İstanbul’dan hem de Anadolu’dan nasıl göründüğünü aktarabilmiştir. Kitapta yer alan bazı anekdotlar oldukça ilginçtir ev kayde değerdir. Falih Rıfkı Atay’ın Çankaya adlı kitabında yaptığı gibi Yakup Kadri de bu kitabında Mustafa Kemal Atatürk’ü büyük bir komutan ve siyasetçi olması yanında bir de insani yönüyle yansıtmaya çalışmıştır ki bu konuda anlatılanlar, bence kitabın en güzel bölümlerinin başında gelir.