Münire, komşuları olan ve konakları birbirine çok yakın olan Hakkı Paşaların oğlu Cemil'e aşıktır. Öyle ki bu aşkın ne zaman başladığını kendisi de bilmez, çok küçük yaşlardan itibaren Cemil'i sever ve kıskanır. Çocuklukları da birlikte geçen ve kendisinden 3 yaş büyük olan Cemil, oyunlarda daima grup lideri olan, kimseyi kırmayan, daha çocuk yaşta büyük bir zerafet gösteren bir beydir. Ancak onun bu kimseyi kıramama adeti adını biraz da çapkına çıkarır ilerleyen zamanlarda.
Münire 16 yaşına girip ilk feracesini giydiği sıralarda Hakkı Paşa Konağı'nda bir sünnet düğününe giderler. Aileler de komşudan öte bir muhabbet içindedir. İlk kez ferace giyip o konağa giden Münire, oldukça acemi ve heyecanlıdır. Dönemin şartları gereği haremlik-selamlık uygulaması vardır ve genç kızlar da haremde kendilerine ayrılan yere otururlar. Burada Cemil'in Münire'yi görme ihtimali olmasa da Münire Cemil'i görebilecektir. Ancak beklenmedik bir şey olur o an ve Cemil sahneye çıkıp yüzünü de Münire'nin olduğu tarafa dönüp bir şarkı söyler. Münire o anda buraya kasıtlı olarak oturtulduğunu da anlar. Sonraki günlerden birinde Hakkı Paşa, oğlu Cemil'e Münire'yi ister. Ancak Münire'nin babası Cemil'e sağlam pabuç olarak bakmaz ve bu isteği reddeder. Hakkı Paşa ile de artık araya mesafe girer. Üstelik Münire'nin babası kızıyla Cemil arasında bir gönül muhabbeti olduğunu sezip kızına da eskisi gibi davranmaz ve Münire için bir ev hapsi başlar. Artık Cemil ile camdan cama fısıldama ya da mektuplaşma olanağı kalmaz. Cemil ile kurabildiği tek ilişki Cemil'in sünnet düğününde kendisine söylediği şarkıyı sık sık Münire'ye söylemesinden ibaret kalır. O dönemde kızların kaderini babalar yazar adeta ve babanın sözüne isyan hiçbir şekilde mümkün olmaz. Münire bu işi reddeden babasına da asla gönül koymaz.
Bazı kaçamaklarla Münire ile Cemil arasındaki ilişki böyle devam ederken Münire'ye de sürekli görücüler gelir. İstemediği halde Münire boynu bükük görücüye çıkar. Günün birinde de kıdemli bir ailenin oğlu olan Rüknettin ile evlenmesine karar verilir. Münire, olanları adeta dışarıdan izleyen bir seyirci gibidir. Ne olduğunu dahi anlamadan Molla Konağı'na gelin gider. "Katledildiği gece" olarak tanımladığı bir gecede Rüknettin ile odada baş başa kalır.
Rüknettin annesi gibi şişman, kahvaltı tepsisini bir anda karnına gömen, sürekli hi hi hi şeklinde gülen, kadın ruhundan kesinlikle anlamayan 19 yaşında bir gençtir. Münire'ye sürekli olarak reçelli ekmek gibi bakmaktadır. Münire artık bu konakta tiksindiği insanlarla bir hapis hayatı geçirmeye başlar. Ruhsuz ve bilinçsizdir adeta. Yüreğinde hep o şarkı vardır; Cemil'in kendisine söylediği şarkı. Bu aşk ile ayakta kalmayı başarır. Fırsatını buldukça roman okuduğu sıralarda bir nebze olsun içinde bulunduğu hayattan uzaklara dalıp Cemil ile birlikte olduğunu görür. Ne var ki bu anlar da oldukça kısadır.
Münire, kocasının geceleri sessizce bir yere gittiğini farkeder. Olsa olsa kilerden bir şeyler aşırıp yiyordur diye önem vermez ve hatta onun bu kaçıp giderken oluşturduğu manzarayı bir orta oyunu izliyormuşçasına seyredip keyif alır. Günün birinde bir merak uyanır ve kocasını takip edip kendisini haklı çıkarmak için kendi kendine de bir iddiaya tutuşur adeta. Rüknettin gerçekten tarafına doğru gider fakat beklenmedik bir hamle ile hizmetçi kızlardan birinin odasına dalar. Münire bu sahneyi gördüğünde eşinden tamamen tiksinir. Bir yandan da kendisini rahat bırakması onu sevindirir.
Kaynanası da neredeyse oturduğu yerden kalkmayan, bir minder üzerinde bütün misafirlerini yine hiç kalkmadan ağırlayan, yemeğini dahi yerinden kalkmadan bu minder üzerinde yeyip bazen de olduğu yerde yemek sırasında uyuyan bir kadındır. Münire'ye kaynanalık edemeyecek kadar da tembeldir. Annesinin evinde görmediği tarzda misafirlerin gelip gittiği bu konağa zaman zaman ağır misafirler de gelir ve bazıları uzun süre de misafir olur. Münire hepsinden ayrı ayrı tiksinir. Çingeneler bohçası ile geldiğinde alış veriş için kaynanası onu çağırır. Çingeneler bu sırada dışarda olup bitenler hakkında da türlü dedikodular yapar. Bunlardan birinde Cemil'in de adı geçer. Çapkınlık yaptığına ilişkin bir havadistir bu. 2 yıldan beri Münire'nin de Cemil ile ilgili duyduğu tek haberdir ve oldukça heyecanlanır.
İlerleyen zamanlarda daha da garip bir olay olur ve kaynanasının çok sevdiği misafirlerden olan Fatma adında bir kadın Münire'nin eline bir mektup sıkıştırır ve bunun Cemil'den olduğunu söyler. Münire ne yapacağını bilmez halde odasına çıkar ve Cenan adında güvendiği bir hizmetçiyi de kapısına bekçi koyar. Mektupta Cemil Münire'ye olan hasretiyle nasıl bir derde düştüğünü, onu bir defa görebilmek için her şeye hazır olduğunu ve kendisine Fatma ile ulaşabileceğini söyler. O geceyi adeta sarhoş gibi geçiren Münire ne yapacağını bilemez ve Fatma'ya o da kısa bir not verir. Kendisini görmek için onun da her şeye hazır olduğunu ve istediği zaman bunu gerçekleştirebileceklerini söyler. Fatma bir yolunu bulup onları buluşturur ve bu ilk buluşmada kısa süreliğine bakışlarla hasret giderirler. Cemil'i 19 yaşında gibi görmeye hazırlanan Münire ondaki değişime biraz şaşırır. Artık Münire'ye hiçbir şey zor görünmez. Fatma sayesinde bu tarz buluşmalar ara ara düzenlenir ve aşıklar el ele, diz dize hasret giderir. Bir gün Cenan, Münire'ye kocasının kendisine taktığını ve diğer hizmetçiyi de hamile bıraktığını anlatır. Münire oldukça sevinir bu duruma çünkü bu hayatında yeni bir dönüm noktası olabilecektir. Hemen dadısına gidip durumu anlatır, dadısı da annesine olanları anlatır. Hep beraber ağlarlar ve Münire kocasına asla bir erkek gibi bakamadığını itiraf eder. Annesi de kızını artık o konağa göndermek istemez ve durumu kocasına bildirir. Babası Münire'nin başına gelenlere üzülür ve utanır, bu evliliğe sebep olmaktan ötürü de pişmanlık duyar. O da kızının o adamdan boşanmasını uygun bulur fakat bir süre beklemesini ister. Münire sevinçten havalara uçar, 16 yaşına geri dönmüş gibidir. Üstelik Cemil ile yeniden komşu olmuştur ve pencereden pencereye fısıldaşıp mektuplaşmaya da yeniden devam edebilecektir. Ailesi de onu çocukluğunda olduğundan daha fazla şımartmakta ve kızlarının üzülüp hasta olmasından korkarak üstüne titremektedir.
Münire hayatının en güzel zamanlarını geçirir. Ancak sevdiğine eskisi gibi dokunmayı, şarkıyı onun kadife sesinden duymayı ister. Bunun üzerine Münire halasının evine gitme kararı alır. Halasının kızı Hasibe ince hastalığa tutulmuştur fakat hava değişimi için ablasının yanına gönderilmiştir. Bu durum halasının Münire'yi daha da sahiplenmesine sebep olur. Cemil ile olan gönül bağını da bilir, üstelik gençliğinde kendisi dr sevdiği gençle ailesi yüzünden evlenememiştir. Daha çok genç yaşta dul kalan yeğeni için bir şeyler yapmaya karar verir ve Münire'nin Cemil ile olan buluşmaları oldukça kolaylaşır. Artık yaz mevsiminin tatlılığı içinde mehtap geceleri bir araya gelip hasret giderir aşıklar. Konakta oldukları zamanlarda da yine eskisi gibi pencereden pencereye konuşmayla yetinirler. Günler bu güzellikte geçerken bir gün Cemil Münire ile adeta vedalaşır. Sıkıntısı her halinden belli olan Cemil, Münire'ye yarın gelebilmesi halinde her şeyi anlatacağını, gelemezse durumu mektupla bildireceğini söyleyerek Münire'nin yanından ayrılır. Ertesi gün Cemil gelmez ve bir mektup gönderir.
Devlet erkânından birisi Cemil ile evlenmek istemiş fakat Cemil'in buna razı olmayışı babasıyla kendisinin ceza almasına sebep olmuştur. İlkin Cemil'in Sivas' ta bulunduğunu sonrasında da Van'a gittiklerini öğrenebilir. Münire için azap günleri başlamış olur. Bir yanda hasret, bir yanda Cemil'in kendisi için düşmüş olduğu durum yüreğini yakar. Yeniden aşk ve acı dolu yalnızlığı başlar. Bu sırada halasının kızı Hasibe vefat eder. Halası ile artık aynı kaderi de paylaştığından birbirlerine daha da yakınlaşırlar. Bir süre sonra Padişah vefat eder ve yerine başkası tahta çıkar. Münire, yeni padişahın Cemil ve ailesini affedeceğini düşünerek halasının yanına koşar. Bu sıralarda da Rüknettin ile de boşanmıştır. Ancak halasının gizlemiş olduğu gerçeği, halasının yakın olduğu bir komşudan öğrenir. Cemil, taşralı bir kız ile evlenip çoluk çocuğa karışmış, babası da vefat etmiştir.
Bir süre sonra Münire'nin babası da 2 yıl devam eden hastalık sonrası vefat eder. Bu sıralarda Ruslarla da savaş başlamıştır ve ülke kötü durumdadır. Konakta epey değişim olur, sefalet yılları başlar Münire ve annesi için. Artık Münire annesinin üzerine titizlenmekte, ona birşey olacağı korkusu içindedir. Ne var ki annesi de bir süre sonra yatağa düşer ve çok geçmeden vefat eder. Münire artık halasının yanında yaşayan orta yaşlı bir dul olarak hayatına devam eder. İki dul kadın olarak hayattan ellerini ve eteğini çekmiş olarak yaşantısına devam eder. Günlerden bir gün konağın yandığı haberini alır. Üstelik kendilerininkiyle birlikte Hakkı Paşa konağı da yanmıştır. Yanan konakları görmeye giden Münire, artık sadece zihnindeki hatıraların kendisine kaldığını farkeder. Bir de içinde hep o şarkı vardır ve senelerce tek tesellisi de bu olur. 25 yıl boyunca Cemil'den haber alamamış, evlendiği haberi üzerine kıskançlık duymamış fakat acılar içinde kalmıştır. İstanbul da artık eski İstanbul değildir. Kendileri gibi hayat süren pek az insan kalmıştır. Bunlardan biri de halasının komşusudur ve onlar da Cemil'i seven insanlardır. Bir gün halası, Münire'yi ısrarla bu komşuda gerçekleşecek bir eğlenceye götürmek ister. Münire tüm çabalarına rağmen halasını kıramaz ve birlikte bu davete giderler. Harem kısmında yalnızca ev sahibesi ile evli kızı, ev sahibinin dul kız kardeşi vardır. Biraz sonra aşağıda erkekler bölümünde eğlence başlar. Ev sahibesi Münire'nin de şarkısının çalınacağını haber verir. Fakat Münire bu şarkıyı Cemil dışında kimseden dinlemek istememektedir. Şarkı başladığında ise hayrete düşer, şarkıyı söyleyen ses Cemil'in sesine çok yakındır fakat tam olarak da onun söylediği gibi ahenkli değildir. Onun olacağına ihtimal de vermez fakat gerçeği öğrenince oracıkta bayılır.
Cemil, baba evine dönmüş, yeniden devlet işine girmek isteyen, 2 çocuklu bir babadır. Ancak değişim bununla da kalmamıştır. Neredeyse Münire'nin tanıdığı Cemil'den eser kalmayacak şekilde bir değişime uğramıştır. Zavallı bir durumdadır ve çoluk çocuğuyla ortada kalmış olmaktan yakınmaktadır. Münire, Cemil hakkında anlatılanlara inanmak istemez. Ancak Cemil'in, halasını ziyarete geldiğinde halini görünce anlar durumu. Neredeyse halasından para isteyeceğini sanır ki Allah'tan bu olmaz. Münire'ye hitaben neredeyse hiç konuşmaz ve konuştuğu bir iki cümle de havadan sudan olur. Halası ve Cemil'i seven komşuları, Cemil için seferber olur. Bu sırada gerçekleşen mektuplaşmaları da Münire gerçekleştirir. Cemil'in yazısı aynı yazıdır fakat ne yazdığını dahi anlayamayacağı bir dil kullanmaktadır. Cemil'in karısı ise cemiyet hayatına alışmayan kendi halinde bir kadındır ve Cemil ile beraber de pek görünmez. Buna karşın Cemil oğullarına çok düşkündür.
Münire, Cemil'i 25 yıl önceki haliyle bırakıp onu şimdi hiç görmemiş olmayı ister.
Hep O Şarkı Konusu
Münire ile Cemil arasında geçen bir aşkı konu edinen Hep O Şarkı romanı, aynı zamanda dönemin sosyal, kültürel ve ahlakî değerlerini de anlatarak belli etmeden eleştirir. Osmanlı döneminde yaşanan aile yapısı, konaklarda gerçekleşen eğlenceler ve savaş sonrası gerçekleşen değişime ilişkin de vurgulamalar yapılır. Kızların kaderlerinin babaları tarafından yazıldığı bir dönemdir ve Münire de bundan nasibini alır. Acı ve kasvetli olduğu kadar akıcı ve gerçekçi bir hikayedir.
Hep O Şarkı Soruları ve Cevapları
hep o şarkı kimin eseri?
Hep O Şarkı Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun bir eseridir.
Hep O Şarkı Yorumları
çok güzel bir roman çok beğendim
07-11-2017 17:37
güzel bir romana benziyor:) ozeti yazanin eline sağlik:)
kitabi okurken ilgimi çeken bir kaç replik yazayim:)
"hayat ne tamamıyla güzel, ne büsbütün çirkindir. hem acıklı, hem gülünç tarafları vardır. onu, neden yalnız bir yanından almalı? onu neden olduğu gibi almamalı?"
"ben, şu anda, iki ayrı insanım. biri her şeye ağlıyor; öbürü her şeye gülüyor."
""zehir yudum yudum içilmez. onu, bir hamlede yutmak lâzımdır."
çok anlamli sozler bunlar:) kitabi bitirince yorum yazmaya gelecegim
kitabi okurken ilgimi çeken bir kaç replik yazayim:)
"hayat ne tamamıyla güzel, ne büsbütün çirkindir. hem acıklı, hem gülünç tarafları vardır. onu, neden yalnız bir yanından almalı? onu neden olduğu gibi almamalı?"
"ben, şu anda, iki ayrı insanım. biri her şeye ağlıyor; öbürü her şeye gülüyor."
""zehir yudum yudum içilmez. onu, bir hamlede yutmak lâzımdır."
çok anlamli sozler bunlar:) kitabi bitirince yorum yazmaya gelecegim