Canan Dilâ’nın Doğan Cüceloğlu’yla 2003 yılının haziran, temmuz ve ağustos aylarında İstanbul’un çeşitli yerlerinde yaptığı nehir söyleşi “Damdan Düşen Psikolog” adıyla yayımlanmıştır. Kitap ilk olarak 2005 yılında basılmıştır. 2011 yılında Doğan Cüceloğlu’nun 2003 yılından 2011 yılına kadar olan hatıralarını içeren bir bölüm kitaba eklenmiştir. Son ekleme ise 2015 yılında yapılmıştır. Böylece Doğan Cüceloğlu’nun doğumundan 2015 yılına kadar olan hayat hikâyesi bir söyleşi dizisi içinde toplanmıştır.
Doğan Cüceloğlu on bir çocuklu bir ailenin en küçük çocuğudur. 1938 yılında, Mersin’in Silifke ilçesinde dünyaya gelmiştir. Annesi Zehra Hanım, babası ise Sami Cüceloğlu’dur. Yıllarca Silifke’de CHP İlçe Başkanlığı yapan Sami Cüceloğlu, dönemine göre aydın biridir. Her çocuğu için günlük tutan Sami Bey, Doğan Cüceloğlu doğduğunda bir defter de onun için açar. Böylece Doğan Cüceloğlu’nun bebeklik anıları kaybolmamış olur. Doğan Cüceloğlu annesini çok genç yaşta, henüz on yaşındayken kaybeder. Öldüğünde annesinin yaşı 42’dir. Bu olay üzerine Doğan Cüceloğlu’nu bir ölüm korkusu sarar. Babasının öleceğinden endişe eder.
Doğan Cüceloğlu, kendisinden iki yaş büyük olan abisi Şahin’le devamlı bir mücadele hâlindedir. Ailesinden en çok Şahin Ağabey’i onu etkilemiştir.
Silifke Ortaokulu ve Atatürk Lisesi’nden sonra İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü’ne girer. Henüz daha öğrenciyken onun asistan olarak üniversiteye gireceği belli olur ve nihayet asistanlığı alır, Mümtaz Turhan’ın asistanı olur. O dönemde akademi sağcı solcu kutuplaşması içerisindedir. İstanbul Üniversitesi’nin önemli hocalarından Mümtaz Turhan sağ cenahtadır. Doğan Cüceloğlu, 1963 yılının yaz mevsimine doğru, Amerikan Psikoloji Derneğinin Washington D.C.’de düzenlediği 17. Uluslararası Psikoloji Kongresi’ne başvurur ve başvurusu kabul edilir. O yıl ilk defa yurtdışına çıkar. Bu kongre gezisi sırasında, kendisine teklif edilmesi üzerine Illionis University’de okumak üzere sınava girer. 26 yaşındaki Doğan Cüceloğlu, yapılan sınavdan pek bir şey anlamaz ama onu seven Charles Osgood sayesinde üniversiteye alınır. Karşılaştırmalı Dil Psikolojisi Araştırma Merkezi’nde asistan olur.
Doğan Cüceloğlu’nun Amerika’da hazırladığı doktora tezi jüri tarafından kabul edilir. Doktora sürecinde Emily adlı bir kızla evlenen Cüceloğlu, eğitimi bitince, eşinin Amerikalı olmasına rağmen Türkiye’ye geri döner. Halbuki doktora yaptığı okul Amerika Birleşik Devletleri’nin ilk on üniversitesinden, danışman hocası Charles Osgood ise psikoloji alanındaki beş akademisyeninden biridir. Doğan Cüceloğlu’nun Emily ile evliliğinden Ayşen adlı kızı dünyaya gelir. O dönemde yabancılarla evli olanların askerliğini yedek subay olarak yapamaması dolayısıyla Cüceloğlu, Emily’den göstermelik olarak boşanır, askerlik bitince yine onunla evlenir. Bu sırada Emily Elif’e hamiledir. Elif, 1971 yılında Hacettepe Üniversitesi’nde doğar. Onların üçüncü çocuğu Timur ise 1973’te dünyaya gelir.
İstanbul Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi’nde dersler veren Doğan Cüceloğlu bu süre içinde doçentlik tezini verir. Tezi, dille ilgilidir. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e dilin yabancı kökenli sözcüklerden arındırılıp Türkçeleştirilmesi sistemi ile ilgilidir. Bu çalışma kitap olarak basılmaz, tez olarak kalır. Doçent olan Cüceloğlu tekrar Amerika’ya dönmek ve araştırmalarını burada sürdürmek ister. Türkiye’deki akademik ortamın sağcı-solcu olarak ikiye bölünmesinden rahatsızdır ve bu ortamda ciddi bir araştırma yapmanın imkân dahilinde olmadığını düşünür. Fullbright bursunu kazanır ve böylece Kaliforniya Üniversitesi’ne gider. Burs süresi dolduğunda tekrar Türkiye’ye dönse de çocuklarını Amerika’da bırakır, Emily ile yollarını ayırır. Hacettepe ve Boğaziçi Üniversitelerinde çalışır. Tekrar ailesinin yanında bulunmak üzere 1980’de Amerika’ya gider ve emekliliğine kadar orada kalır. Bu süre içerisinde Kaliforniya Eyalet Üniversitesi’nde görev yapar.
Emekli olduktan sonra Türkiye’ye dönen Doğan Cüceloğlu zamanını konferanslar, seminerler, eğitimler ve televizyon programları ile geçirir. 1980’lerden sonra ünlü olmaya başlayan Cüceloğlu, Türkiye’deki faaliyetleriyle bunu geliştirir. Zamanının en önemli bölümünü kişisel gelişim kitapları yazmaya ayırır. En çok da bu faaliyetleriyle popüler olur.
Doğan Cüceloğlu’nun hayatı hakkındaki bu nehir söyleşi tam bir samimiyetle gerçekleştirilmiştir. Cüceloğlu’nun sevinçlerine, üzüntülerine ve gözyaşlarına şahit olmak (sözsüz mesajları Canan Dilâ haber vermektedir) empati kurma konusunda okurun işini kolaylaştırmaktadır. Cüceloğlu’nun hayatına dair en mahrem olaylar bile bu söyleşinin konusu olmuştur. Türkiye için önemli bir psikoloğun hayatını bu kadar yakından tanıma imkânı okurlar için büyük bir şanstır. Onun hayat karşısındaki tavrı, yaşadığı zorluklar, yaptığı seçimler ve mücadeleleri ders çıkarılması gereken unsurlardandır. Bir psikoloğun hayatını yine onun psikolojik tahlilleri aracılığıyla masaya yatırmak, okurda, kendi hayatını da bu bakış açısıyla değerlendirme hususunda oldukça faydalı olmaktadır. Bu açıdan kitap hem Doğan Cüceloğlu’nun hayatına ilgi duyanlara hem Türkiye’deki akademik faaliyetlerin 1960-2000 yılları arasındaki durumuna hem de kendi hayatını psikolojik perspektiften tahlil etmek isteyenlere hitap etmektedir.