1951’de Üsküdar Paşakapısı Cezaevinde hükümlü olarak bulunduğu sırada Aziz Nesin’e Karantina Koğuşunda kalma ve gündüzleri cezaevinin diğer bölümlerinde dolaşma hakkı tanınmıştır. Akşam gazetelerinden birini okurken gözüne Paşazade adıyla bilinen bir sabıkalının sahte başkomiser kimliğiyle polise yardım etmekten yakalandığı haberi ilişir. Hapishanenin gediklilerinden Dandini Fikret’in Paşazade hakkında anlattıklarını işittikten sonra da bu ünlü sahteciye olan ilgisi artar. Müdürden Paşazadenin yanına verilmesini talep eder. Paşazadenin koğuş arkadaşı olmasıyla aralarındaki samimiyet artar ve yaşamını başından sonuna dinlemek ister. Paşazade de yaşam öyküsünün başkalarına yararlı olacağı inancıyla bu öneriyi memnuniyetle kabul eder ve anlatmaya başlar.
Paşazade, Askeri Lisede son sınıftayken mutfak nöbeti esnasında ayırdığı şambabayı okula teftişe gelmiş şeker hastası paşanın yemesi neticesinde okuldan kovulmuştur. Paşanın resmi giysilerini giyip ortalığı birbirine katması yüzünden değil midesine aşırı düşkün bir askerin kendini frenleyememesi sebebiyle hayatı değişen Paşazadenin ihtimaller zinciri karşısında ilk yenilgisidir bu.
Akademiye gitme ihtimali ortadan kalkan Paşazade hayat okulundan mezun olup maddi sıkıntı çeken ailesine yardımcı olmaya karar verir. Bunun için ne iş olsa yapacaktır. Birkaç arayıştan sonra da bir şantiyede puantör olarak görev alır. Devlet adına yaptığı inşaatla devleti dolandıran müteahhide dürüstlükten dem vurunca işinden olur.
Paşazade üst üste uğradığı haksızlıklardan ve bunlara kimseyi inandıramamasından dolayı bunalınca deli rolü yaparak akıl hastanesine yatmaya karar verir. Devlet büyüklerine hakaret mektupları göndermesi nedeniyle tedavi gören bir hastanın anlattıklarından etkilenerek hekime numara yaptığını itiraf eder. Hekim de durumu “sahtecilik yapamadan duramayan bir ruh hastası” olarak raporlar. Paşazade bu rapor sayesinde cezasında üçte bir oranında indirim alacağını bilse de durumu gizler. Hayat karşısında hala umudu vardır ve ömür boyu tımarhaneye girme riskini almak istemez.
Kendini hiçbir zaman o isimle tanıtmamasına rağmen Paşazade olarak anılmasının nedeni eski hapishane arkadaşı Paşam Niyazi’dir. Önüne gelen herkese “paşam” diye hitap eden Niyazi ile Boğaziçi’nde bir gazinoda içerken konuşmalarını duyan patronun sıkıyönetimin yarattığı korkuyla onlara özel muamelede bulunması sonucunda işler çığırından çıkar. Mekânda bulunan iki binbaşının Merkez Komutanlığı ve Sıkıyönetim Komutanlığına durumu bildirmesiyle ikili sahte generallikten ve sahte emir subaylığından hapse girerler. Gazetelerde yer alan haber sonrası Paşazade her yerde bu isimle anılmaya başlar.
Tahliye olduktan sonra cebinde biriktirdiği üç bin lira ile Doğu Anadolu’da bir kasabada iş kurma umuduyla yola çıkar. Bindiği otobüs sabaha karşı bir eşkıya çetesi tarafından soyulur. Her şeyini kaybeden Paşazade bir de bardaktan boşanırcasına yağan yağmura yakalanınca üstündekileri çıkararak bir mağara kovuğuna sığınır. Mağaraya girenlerden bir kadın onun rüyasına giren Şeyh Said-i Üryani olduğunu söyler. Paşazade de inkâr etmez ve herkesin önünde el etek öptüğü bir şeyh oluverir. Aslında tüm bunlar o toprakların beyi ile okuldan eski arkadaşı Jandarma Komutanı Sıçan Bedri’nin (Bedri Kaymakam) oyunudur. Bu ikilinin amacı seçimlerde Boru Burhan’ı yeniden milletvekili çıkarmaktır. Paşazade bu oyunu sürdürmeyi beceremez ve elini yüzüne bulaştırır. Bunun üzerine kaldığı mağaraya Fadik adlı bir köylü kadının iş birliğiyle düzmece bir baskın yapılır. Olay gazetelere şöyle geçer: Kendisine şeyh süsü vererek saf köylüleri kandıran sabıkalı sahteci Paşazade köylü bir kadının göbeğine dua yazarken yakalanınca halkın linçinden jandarma tarafından kurtarıldı.
Her yerde fellik fellik iş ararken Hercai Recai ile karşılaşır. Herkesi kandırabileceği konusunda kendine inanılmaz bir güveni olan bu adam sahte birtakım belgeler hazırlayarak Paşazadenin İzmit’te bir bankada memur olmasını sağlar. Otel odasını paylaştığı teğmen, Paşazadenin tek kıyafetini giyip ortadan kaybolunca Paşazade iş için yeni elbise almak amacıyla teğmenin üniformasıyla İstanbul’a doğru yola çıkar. Yolda tanıştığı kadınla ilişkisi eve taşınır. Boşandım diyen kadının kocasının evi basmasıyla Paşazade zina ve sahte subaylıktan ceza yer.
Cezaevinden çıktıktan sonra çaresizlikten yine Hercai Recai’nin yanına giden Paşazade arkadaşının peşine takılarak o zaman yaygın olan Paçavra Hastalığına karşı dezenfeksiyon yapan Sağlık Hizmetleri görevlisi gibi çalışır. Kısa bir süre sonra dört kadının kendilerini evlenme vaadiyle kandırdığı yönündeki asılsız iddialarıyla tutuklanır.
Paşazade’nin bir yanlışlıklar komedyası şeklinde ilerleyen hayatı bunlarla bitmez. Sonradan Müslümanlığı seçen Alman alimi kimliğiyle halkı dolandırmak, sahte öğretmenlik, sahte maliye müfettişliği, orduya yemeklik yağ yerine makine yağı satmak, üfürükçülük gibi pek çok suçla hayatının çeyrek asrını hapishanelerde geçirir.
Nesin, cezasını tamamlayıp bir gazete için gözlem yazıları hazırlamak üzere gittiği sınır kasabalarından birinde yeniden Paşazade’ye rastlar. Burada, ölen bir arkadaşının kimliğiyle 2 yıl boyunca memurluk yapmış olan Paşazade kısa bir süre sonra rüşvet almaktan yeniden hapsi boylamıştır.
Nesin bu romanıyla mizahı kullanarak “Suç, insan için kaçınılmaz ve zorunlu bir tek yol mudur?” sorusunu kimi zaman farklı iki görüş ortaya sürerek sordurmayı amaçlamıştır. Sosyal eleştiriyi her zaman eserlerinin merkezine konumlandıran Aziz Nesin, kullandığı üslup sayesinde de toplumun her kesiminden insanını düşünmeye sevk etmeyi her daim başarmıştır.