Sır

Kitabın Yazarı:Mustafa Kutlu Kitap Türü:Yerli Romanlar Yayınevi:Dergah Yayınları Yayınlandığı Yıl:1998 Sayfa Sayısı:96 ISBN:9789759953003 Kitap Puanı:8.7 / 10 | Yorum: 1

Fiyat Listesi / Satın Al

YazarOkur:bedava al KitapYurdu:105,20 TL e-kitap,pdf,epub: *

8.7
Harika
Giriş Yap Üye Ol

Sır - Mustafa Kutlu

Kitap Türü:Yerli Romanlar

Puan Tablosu

Sır Özet

Mustafa Kutlu’nun Sır adlı eseri, içerisinde sekiz hikâye barındırmaktadır. Kitaba adını veren Sır hikâyesi, mütevazi bir çiftçinin beklenmedik bir şekilde şeyhi tarafından tarikat postuna layık görülmesiyle başlar. Bu çiftçi artık şeyhtir ancak tarikatin lideri olmak onun hayat standartlarını değiştirmez. Çiftçi, tarladaki işinden döndüğünde şeyhlik vazifesini sürdürür. Ziyaretçilerine konaklayacak yer sağlar, onlara ekşi ayran ve kuru ekmek ikram eder. Hediye kabul etmeyen çiftçi şeyh, her ne kadar da olsa kendi rızkını ihvanla paylaşır. Tarikatın önde gelen bazı müritleri ise önceki şeyhin nasıl olur da postu bu gariban çiftçiye bıraktığını düşünerek haset ederler. Çiftçi şeyhin bir köyde mütevazi bir hayat sürmesi, gittikçe genişleyen tarikat halkasının ihtiyaçlarının karşılanamamasına neden olur. Tarikat üyeleri artık çok daha fazladır ancak şeyh yalnızca tarladaki işinden döndüğünde, yani oldukça kısa bir zaman için müritlerle ilgilenebilmektedir. Ayrıca hediye kabul etmeyen şeyhin ihvanı kendi imkânlarıyla ağırlamak istemesi de sayıları artan müritlerin yeme-içme ve barınma ihtiyaçlarının yeterli bir biçimde karşılanamamasına neden olmaktadır. Bundan dolayı ihvan, şehirde bir tekke kurar. Şeyh de köyünü terk edip bu tekkeye yerleşmek üzere davet edilir. O gece şeyh mana âleminde yani rüyada selefini görür, ondan icazet alır. Önceki şeyh, yeni şeyhe bunun bir imtihan olduğunu ve dolayısıyla şehre gidip yerleşmesini emreder. Çiftçi şeyh de bu emre uyar. Ne var ki tekkeye gittiğinde had safhada bir israfın yapıldığını görür. Yine de ses çıkarmaz. Köyden getirdiği eşyalar, bu yeni tekkede oldukça yabancı durur çünkü şeyhin her ihtiyacını karşılamak üzere zaten eşya alınmıştır. Böylece köyden getirilen eşyalar bir daha kullanılmamak üzere bir kenara atılır. Artık şeyh, yalnızca müritlerle ilgilenmektedir. Devlet memurları, iş adamları ve siyasetçiler daima tekkeye gelip şeyhi ziyaret etmektedir. Şeyh ise zaman geçtikçe köyüne ve köyündeki özgür yaşamına özlem duymaya başlar. Bir gün ihvan, seçimlerden evvel bir siyasi partinin başkanının tekkeyi ziyaret edeceğini haber verir. Artık tarikat, saflığını kaybetmeye ve siyasete girmeye başlamıştır. Bu ziyaret şeyhi içten içe rahatsız eder. Söz konusu ziyaretten evvel şeyh, aynada kendini inceler. Kilo almıştır. Güneş görmediği için teni beyazlaşmış, yanakları pembeleşmiştir. Tarla işinden uzak elleri de tombul tombul olmuştur. Bir anda şeyh, aynada kendi kalbini görür. Saflığını kaybeden, doğallıktan uzaklaşan, siyasetle kirlenen bu tekkeyi bırakmayı düşünür. Sarığını usulca çıkarıp oraya bırakır, ortadan kaybolur. Daha sonra ihvan, şeyhın sırrolduğunu bildirir. Onun sırrolmasından sonra şeyhin kerametleri dilden dile aktarılır, hayatı kitaplara konu olur. İhvandan bazıları şeyhlik sırasının kendisinde olduğunu iddia ederek öne çıkar. Böylece şeyhin tekkesinden birkaç tekke daha doğar. “Tarihin Çöp Sepeti”, yazılarına daima “Eğer bir gün…” ifadesiyle başlayan bir gazetecinin, gittikçe samimiyetsizleşen ve çıkarların hüküm sürdüğü toplumsal bir ortamda yalnızlaşma hikâyesini anlatır. “Politik-Vizyon”, eski bir bakanın, gözden düştüğü ve unutulduğu bir dönemde, genç bir gazeteci tarafından bir köşe yazısında anılması dolayısıyla yeniden politikaya atılabilme gücünü kazandığından bahseder. “Her Ne Var Âlemde” hikâyesinde bir akademisyen, bir şeyhe intisap etmek ister. Şeyh ise ona önce kitaplarını suya atmasını, ardından tekkeye gitmesini söyler. Bu emir, bir akademisyen için bütün hayatını, emeğini, hayallerini ve ideallerini arkada bırakması anlamına gelmektedir. Ne var ki akademisyen için bu fedakarlık, yapılamaz değildir. Yeni yazdığı bir makaleyi İstanbul Boğazı’nın sularına bırakır, tekkeye gider. Tekkeye vardığında ise şeyhin sırrolduğunu öğrenir. “Aramakla Bulunmaz”, gençliğini kötü yollarda geçirip de daha sonra bir şeyhin iradesiyle doğru yolu bulan bir adamın hikâyesini anlatır. Mustafa adlı biri, bu kişiyle sohbet etmekte ve onun hayat hikâyesini öğrenmeye çalışmaktadır. Doğru yolu bulan kişi Mustafa Bey’e bu işin altını niye eştiğini sorar. Mustafa Bey de şeyhi bulmak istediğini bildirir. Oysa şeyh sırrolmuştur. Ancak Mustafa Bey’e göre aramakla bulunmaz ama bulanlar yalnızca arayanlardır.”Mürit”, rüyasında kendi köylüsü olan şeyhini gören bir mürit hakkındadır. Rüyada şeyh müritten Akpınar adlı bir derenin suyunu kendisine getirmesini ister. Böylece mürik, bir testiye suyu doldurup İstanbul’a gider. İstanbul, büyüklüğüyle ve karmaşıklığıyla hiç de müridin yaşayabileceği bir şehir değildir. Türü zorluklardan sonra mürit, tekkeye varmayı başarır. Bununla beraber tekkeye vardığı gibi şeyhle görüşemez çünkü şeyh müsait değildir. Görüşmesine izin verildiğinde ise salona girer. Salonda onlarca müridin şeyhi dinlediğini görür. Şeyhe ne selam verebilir ne de onun elini öpebilir. Testiyi oraya bırakır, tekkeyi terk eder.”Satılık Huzur”, yıllar sonra memleketine dönen birinin öyküsüdür. “Cüz Gülü”, tekke kuran bir şeyhin tüm sırlarını oyun oynayan çocuklardan aldığına dairdir.

Mustafa Kutlu’nun muhafazakar düşünce izinde ve özellikle tarikat çevresi bağlamında anlattığı hikâyeler oldukça sade ve samimi bir üslupla kaleme alınmıştır. Bu hikâyelerde yer yer siyasi ve toplumsal eleştirilerin de yapıldığı görülmektedir. Köyden kente göç, toplumsal yozlaşma, dinin siyasete bulaşması gibi hususlar bu eserde yer alan hikâyelerin temel eleştirilerini oluşturmaktadır. Mustafa Kutlu, özgün ve usta bir yazar olarak, bahsi geçen eleştirilerini oldukça edebi bir şekilde sunmakta başarılıdır. Böylece yazar, okunmaya ve üzerinde düşünülmeye değer bir hikâye kitabı ortaya koymuştur.

Editör: Murat ASLAN

Sır Soruları ve Cevapları

Sır kimin eseri?

Mustafa Kutlu

Sır türü nedir?

Yerli Romanlar

Sır kaç sayfa?

96

Sır Yorumları