Asıl adı Samuel Langhorne Clemens olan yazar bu eserinde çocukluğunu geçirdiği Mississippi Nehrinin batı sınırında olan Missouri’deki Hannibal kasabasında büyümesinin hayatına ve edebiyatına kattıklarını aktarır biz okurlara. Nehrin fiziki, coğrafi, beşerî ve tarihsel özelliklerini aktarırken ondan adeta bir canlı gibi bahseder. Hatta nehir öyle canlıdır ki onu yirmili yaşlarda çalışmaya başladığı Paul Jones adlı gemide “iki kulaçlık derinlik” anlamına gelen “Mark Twain” adıyla vaftiz eder. Bu “yeniden doğuş” sonrasında Twain, yazdığı Tom Sawyer’in Serüvenleri, Huckleberry Finn’in Maceraları ve Mississippi’de Hayat adlı eserleriyle vaftiz annesini onurlandırmıştır. Mississippi’ye olan sevdasına küçük kardeşi Henry’nin çalıştığı Pennsylvania adlı gemide çıkan yangın sonucu ölmesi bile gölge düşürmemiştir.
Usta yazarın 6000 kilometreyi aşan uzunluğuyla dünyanın en uzun nehirlerinden olan Mississippi’yi anlattığı bu eser iki kısımdan oluşmaktadır. 20 bölümden oluşan ilk kısım Amerikan İç Savaşı öncesinde Twain’in özellikle Kaptan Horace Ezra Bixby’in yanında edindiği tecrübelerden, ikinci kısım ise savaş sonrasında, mesleği olan gemi pilotluğunu bırakmasından yirmi bir yıl sonra yanında bir şair ve bir stenografla kılık değiştirerek nehir boyunca seyahat ederken gördüğü değişikliklerin aktarılmasından oluşmaktadır. İlk kısım 1875’te Atlantic Monthly adlı dergide bir dizi halinde yayınlanmıştır.
Twain’in tecrübe edindiği yıllarda nehir henüz insanlık tarafından “evcilleştirilmemişti”. Su seviyesinin kontrolsüzce artması ve azalması, nehre sürüklenen nesnelerin yavaş akan deniz trafiğinde büyük sorun teşkil etmesi, aniden bastıran sis gibi sürekli değişen etkenler nedeniyle gemi pilotu olmak büyük ustalık gerektiriyordu. Sonsuz değişkenlerin olduğu bu uçsuz bucaksız nehirde Twain, bilmek zorunda olduklarını Kaptan Horace Bixby’in ayrıntılı öğretim stratejileriyle kavradı. Bu yolculuk sayesinde Mississippi'de Hayat okuyucusu ile paylaştığı eşsiz öğrenme fırsatları ve becerileri kazandı. Düşe kalka edindiği deneyimleri mizahi bir üslupla aktardığı bu kısımlar aynı zamanda kitaptaki en iyi bölümlerinden birini oluşturmaktadır. Nehir hakkındaki düşüncelerinin basılıp yayınlanması fikriyle harekete geçtiği ikinci kısım, ilk yirmi bölüme nazaran daha kurgusaldır. Twain’in bu yolculuğa yeniden çıkmasının amacı sanayileşmenin nehir trafiğinde ve çevresinde yarattığı değişiklikleri gözlemlemek, savaş sonrası etkiyi izleme isteğidir. Doğada ve kültürde değişim ve ilerlemenin Missisippi özelinde anlatıldığı kitap bu özelliğiyle Amerikan edebiyatının önemli eserlerinden biri kabul edilir.