Kitap, daha çok Evrensel Gazetesi ve Emek Partisi ekseninde süreli yayın dünyasında o günün günceline dair kaleme alınan kırk farklı yazıdan oluşuyor. İçindeki yazılardan bir tanesi de kitaba ismini veren, 1996’nın 1 Mayıs’ında kıyılan canları konuşmak yerine milli servet lafzı ile kırılan camları konuşanları anlatan Kırılan Canlar. Yazarın kitabı atfettiği isim ise kitap yayımlanmadan hemen önce alındığı gözaltı sırasında dövülerek öldürülen gazeteci Metin Göktepe’nin annesi; ardından ağıtlar yakan, suçlular yargılansın diye dört bucağı kendine yol eden Fadime Göktepe.
Metin Göktepe’ye tutulan yastan başlayarak Erdal Eren’in umut dolu sözlerine uzanan yolda; Paris komünü, Hitler ve toplama kampları, Latin Amerika cuntaları, Kıbrıs sorunu, 12 Eylül darbesi, eğitimde eşitsizlik, Kardak Krizi, kanlı 1 Mayıslar ve Cumartesi Anneleri gibi hem gününün hem de yakın geçmişin kara günlerini hatırlatıyor yazar.
Katledilen gazetecileri anlatmaya başlayan kitabın ilk yazılarında, tarihler ülkemizin öldürülen ilk gazetecisi Hasan Fehmi’ye kadar gidiyor. 20. yüzyılın başındaki bu cinayetler şimdi olduğu gibi o zaman da kaleme dökülüyor, Şair Eşref tarafından “Nasıl Ellerde İstanbul Muhit-i Kerbela Oldu?” denilerek tarihe not düşülüyor. Tüm bu gazeteciler arasında Metin Göktepe ise devletin ardına saklanan katilin meçhul yüzünü gösteren ilk gazeteci oluyor.
Yazılanlarda kutuplaşmaya mahkûm edilmiş bir toplumun sancısı yankılanıyor. Bir tarafta pankartlarda barış nidaları ile seslendiği için vatan haini ilan edilenler, diğer tarafta savaş çığırtkanlığı ile ölümleri legalize etmeye çalışanlar. Bir tarafta yalnızca gerçeği isteyip hesap soranlar, diğer tarafta gerçeklerin üzerini örtmeye çalışarak ellerinin temiz olduğunu iddia edenler. Bir tarafta devlet cinayet işlemez diyen siyasetçiler, diğer tarafta tutuklanan bilim insanları ve sanatçılar.
Kitaptaki ufak ama ilginç anekdotları da es geçmemek lazım; Hitler’in kamplara topladığı farklı etnisite ya da grupları sınıflandırmakta kullandığı renklerden biri olan siyahın asosyallere karşılık gelmesi, Peyami Safa’nın radyoda Hitler’i dinlerken coşkusundan bayıldığı rivayeti, “Bütün giysiler arasında / Peçedir en kahrolası / Hem güzellikleri gizler / Hem kışkırtır gençleri / Örttüğü kötü kişiler / İçimize fitne sokar / Allah kahretsin peçeyi” dizelerini 8. yüzyılda Mekke’de sarf eden Zül Rumma’nın sesi yalnızca birkaçı.
Gözaltında işkence, yolsuzluk, rüşvet, faili meçhuller, yakılan köyler, göçe zorlanan köylüler, geçim derdi altında ezilenler… Yazar, o günün yaşamından kesitler ve zamanın ardında bıraktığı tortuya dönüşenler ile hem bir yakın zaman tarih incelemesi yapıyor hem de bu tarihle yüzleştirecek bir kapı aralıyor.
Bir zamanlar yoksulluktan ayaklanan halk için “küçük bir savaş çıkarıp avunmalarını sağlayalım” diyen Rus çariçesi. Ardından demagogların seçim amaçları doğrultusunda vatanseverlerin ikiyüzlülüklerine kurban edilen küçük insanları sahnelensin diye kitaplarına konu edinen Bernard Shaw. Tiyatro sahnelerinden ziyade gerçek hayatta tekerrür ediyor yazılanlar. Sunay Akın ise gazeteci kimliğinin verdiği araştırmacı ruhu ve edebiyatçı kimliğinin verdiği kelamıyla “barış” diye sesleniyor okurlarına.
Yazan: Ceren GÖL
Kırılan Canlar Soruları ve Cevapları
Kırılan Canlar kimin eseri?
Sunay Akın
Kırılan Canlar türü nedir?
Deneme
Kırılan Canlar kaç sayfa?
159
Kırılan Canlar Yorumları
okurken ağladım harika bir kitap
27-10-2021 20:53
bana sıkıcı geldi zor okuyup bitirdim diyebilirim fazla bunaltıcı bir akışı var