San Pedro da Bir gün bir yanardağ patlaması sonucu şehir kül olur ve o felaketten kurtulan tek kişi Ludger Sylbaristir. Kurtuluş nedeni ise kaldığı hücrenin kalın duvarlarını ateşin aşamamasıdır. Ludger Sylbaris aslında birbirine doğuştan yapışık olan iki kişi yani Chang ve Eng kardeşlerdir. Bu kardeşler bu yaşa kadar birleşik yaşasalar da aşık olunca birbirlerinden ayrılmak isterler ancak doktorlar izin vermez ve ömür boyu yapışık olarak yaşarlar.
Kızların hayatlarında ilk öpüştükleri gün
Hitler'in Yahudileri acı çektirdiği dönemde yaşayan Anne Frank'ı anlatır bu hikaye. Doğum gününde kendisine hediye olarak gelen bir hatıra defterine Hitler' den kaçışını, saklanışını, acılarını, ilk kez bir erkekle öpüştüğünü anlattığı o defter Hitler zulmünden dolayı öldükten sonra babasının eline geçer ve anısı o defterle yaşar.
Çeyiz Sandığındaki Şair!..
Evine her zaman gelen temizlikçi kadın bu defa yanında 6 yaşındaki oğlunu da getirir. Çocuk içeri girer girmez kitapların yanına geçer ve rafların önünde duran oyuncaklar, eşyalarla oynamaya başlar. Çocuğun bu hali ev sahibini Attila jòsef'in hikayesine götürür.
Ayakkabısı Yokmuş
Hüseyin İnan'ı asacaklarken son sözleri onun idam sehpasında "Buraya apar topar getirildim ayakkabılarımı giymeme müsaade etmediler. Lastik pabuçları görünce babam demesin Ayakkabısı Yokmuş."
Moritz
Okulda yapılan Noel kutlamalarında şiir okuyacak bir çocuk. Erich Fried, kanlı cuma diye anılan günün ardından okulda şiir okuyacak çocuklar arasındadır. Emniyet müdürünün kanlı cuma da yaptığı o zulüm nedeniyle orada şiiri okumayacağını söyler. Emniyet müdürü dışarı çıkarken; "Artık okuyabilirim." Der ve şiiri okumaya başlar.
Savaştan Sonra Mutlaka Evlen
Missak Manouchian, Fransa'nın gördüğü zulme baş kaldıran 23 kişiden biridir. Ölmeden önce sevgilisine yazdığı mektupta ise onunla hayali olan evliliği bir başkası ile gerçekleştirmesini ister. " Senden bir çocuğum olsun çok isterdim. Tıpkı senin istediğin gibi. Bir başkasıyla evlen savaştan sonra ve bir çocuğun olsun benim hatırım için." Sözlerinde açıklar bunu.
Heykellere pisleyen adam
Bir belediye başkanı vardır Köln' de halkının şikayetlerini bir türlü dinlemez. Belediye binasının karşısında oturan adamın evinde tuvalet yoktur ve komşularına gitmekten bıkmıştır. Çatıya tuvaletini yapan adam bir gün o çatıya kendi heykelini tuvalet yaparken diker. O gün bugündür o heykel Köln' de eski belediye binasının karşısında bulunan apartmanın çatısında durur.
Hart Harta Kafiye
Bu bölümde Casablanca filminin nasıl çekildiği ve konusu üzerinde durulur bu bölümü kısaca şu şiir ile tamamlayabiliriz:
Sinemanın içi pireyle dolu
Virgül kuyruğuyla kaşınır hart hart
Belki localarda kedi de vardır,
Hart harta, kafiye Humprey Bogart.
Rosenbergler Unutulmamalı...
Julias - Ethel Rosenberg ailesi Kore savaşı sonrasında FBI tarafından Amerika da görev yapan Rus ajanlar olmakla suçlanırlar. Onlara tuzak kurulmuş ve mahkeme bu tuzağa ve yalana inanacak onları infaz edecektir. Suçu kabul ettikleri zaman ölümden kurtulacaklarını da söyleseler onlar, " biz suçsuzuz." Diyerek bu teklifi geri çevirir ve acımasızca idam edilirler.
Ben Annemin Tabancasıyım!..
Bu bölüm biraz karmaşık geldi. Şeker Ahmet Paşa'nın üstün resim yeteneğinden ve bu resimleri yaparken dünyada ve Türk şairler arasında nasıl ünlenip şiirlere geçtiğini bize örneklerle anlatır.
Heykelle Sevişmek
Victor Noir ismindeki adamın vakti zamanında İngiltere prensi tarafından haksız olarak öldürülmesinin ardından mezarının üzerine bir heykeli yapılır ve bazı kadınlar o heykelle sevişir.
Le Pen'in Gözü
NTM isimli bir grubun bir şarkısında polisi eleştirmesiyle tutuklanmasını ve Fransa'nın bakış açısını, başkan Le Pen'in duruma yaklaşmasını edebi bir dille ele alır.
Eyfel'e Şaşakalan Chagal
Eyfel kulesinin Türk şairlerinin nasıl işlediğini, yabancı şairlerin ressamların eserlerine nasıl konu olduğunu anlatır bu bölümde bize. Sonunda ise Galata kulesi ile Eyfel kulesini eğlendirerek son verir bu hikayeye..
Cadının Uçan Süpürgesi
Lizbonda ki Belém kulesinin Galata kulesi ve Kız kulesinin çocukları olduğunu benzerliklerini anlatan bir bölümdür bu bölüm üç yapının da ilk başta hapishane olarak kullanılması boylarının birbirine benzer olması yönü gözler önüne serilir..
Çocuğa Söylenen Kuyruklu Yılan
Margouritte Touchas, gayrimeşru bir ilişkiden olmuştur. Babası onu kabul etmez ve annesiyle evlenmez. Yıllarca annesini ablası olarak tanır. Taa ki askere doktor olarak gidene kadar. Orada bazı işler değişecektir.
Şapkasız Çıkan İmza
Cemal Süreya'nın imzasının çoğu yazar bir şapka üzerine oturtulduğunu düşünür ve onun üzerine şiirler yazarken Cemal Süreya bir eserinde imzasının şapka değil de bir yüz çizimi gibi olduğunu anlatır.
Cemal Süreya ve Atatürk
Cemal Süreya ömrü boyunca Atatürk üzerine şiir yazmamış sayılı şairlerdendir. Bunu kendisi de fark eder. Sadece onun için şiir yazmamış olsa da birçok şiirinde bulundurur Atatürk'ü. Atatürk'ün ölümünün 20. Yıl dönümünde onun anısına bir konuşma yapar. Ve düşünce benzerlikleri bu bölümde anlatılır.
Cadı Parmağı
Ortaçağ da hekimler ilaçları karıştırmak için sol elin orta parmağını kullanırlarmış. Eğer ilacın içinde zehir varsa kalbe direk bağlantısı olan bu parmak uyarı verdiği için yaparlarmış bunu. Okullarda söz alabilmek için kullandığımız sağ elimizin işaret parmağı ise cadıların iksirlerini karıştırırken kullandıkları parmakmış bu yüzden pek uğurlu sayılmazmış. Bu yüzden sağ elimizin işaret parmağı Cadı Parmağı sayılır.
Colla
Coca-Cola ve Pepsi ilk çıkan Cola firmalarıdır. İçkinin yasaklanması üzerine çıkmışlardır. Ve marka mücadelesine başlarlar. Rusya ve Amerika tabii ki başrol. Bu mücadele de markalara yeryüzü yetmez ve uzayda dahi bunun için savaşırlar. Rus astronotlar uzayda Pepsi içerken; Amerikalı astronotlar Coca-Cola içerler.
Mahya Babaları
Mahya: iki minare arasına çizilen resim veya yazılan yazıdır. Bu bölümü çok uzatmayacağım çünkü okurken de tek bir cümle yetti bana
" İstanbul'da eskiden Mahya Babaları ünlüydü... Günümüzde ise Mafya babaları."
Bizdeki Kayda Göre
Fikret Mualla'nın Atatürk'ün resmini çizen bir Ressam'ın kusurlarını söylemesi üzerine polisler tarafından hapise atılır. Gazeteci arkadaşları ise çok ceza almaması için ona deli raporu alarak deli hastanesine yatırırlar. Oradan çıktıktan sonra Paris'e giden sanatçı yalnız olarak açlık ve korkudan ölür.
Degüstasyon
Bu bölüm çok karışık geldi aslında özetle nasıl başlayacağım bilmiyorum doğrusu. F. Baron ismindeki sihirbazın İstanbul'a gelerek yaptığı gösteriler ve gayri meşru ölümü anlatılır bu kısımda ancak başta anlatılan hikayeyle son da ki arasında bir bağlantı kuramadım.
Taksim Meydan'ındaki Gülen Kadın
Bir gün bir yarışma düzenlenir İstanbul' da. En iyi heykeltıraş seçilecektir. Sabiha Ziya birinci olur bu yarışma da ve Taksim'e bir heykel yapması istenir. Herkes en başta Atatürk heykeli yapmasını istese de o kurtuluş savaşını anlatan bir heykel yapar. Bir yanı kapalı bağnaz çarşaflı bir kadın olan heykel esareti, diğer yanı gülen kadın olan heykel ise özgürlüğü anlatır.
40 Paralık Öğrenci Kimliği
1900'lü yıllarda İstanbul Tramway hattı Belçika'nın elindeydi. Öğrencilerden ödenen ücretin yarısı olan 40 para alınması istenen Belçika bunu kabul etmez ve aynı parayı öğrencilerden almaya devamı üzerine öğrenciler ve polis- askerler arasında çıkan problemler, çatışmalar ele alınır.
Nirde?.. Nirde?..
Gece oynanacak olan ilk futbol maçı Fenerbahçe ve Beyoğluspor arasında olacaktır. O zamanlarda teknoloji gece aydınlatmalarına yetmediği için topu görmek bile çok zordur. Maçı izlemeye gelen insanlar da izlemeye zorlanır ki oynamak kat kat daha zordur. Fenerbahçe'nin miyop oyuncularından olan Orhan kendisine pas atılmadan bağırmalarını ister takım arkadaşlarından. Takım arkadaşları Orhan diye bağırdıkça stadyum' dan Adana ağızıyla bir ses duyulur "Nirde?.. Nirde?.."
Bırakın Çocuk Oynasın
Gerçekleri söylediği için öldürülen ilk gazeteci Hasan Fehmi, son gazeteci ise Uğur Mumcu'dur. Osmanlı devletinde gazeteciliğe bakış açısını o günden bugüne değişmeyen anlayış anlatılır bu bölümde.
Mitingdeki Korkuluk
Korkuluklar tarlalarda bulunan ürünü kuşlara karşı korurlar. Bu bölümde korkulukların neden yapıldığı nasıl kullanıldığı gibi şeyler anlatılır. Asıl hikaye ise emekçilerin eşit bir ülke için yaptığı yürüyüşe gelen korkuluğun bir konuşma yapmasıyla son bulur.
Bisiklet Ne Garip!..
Bisikletin ilk ortaya çıkışı ve şairlerin buna olan tepkisinden bahsedilir. Garip şiir akımının bir bisiklete benzetilmesi başta biraz tuhafıma gitmedi değil aslında. Lakin düşününce hak vermedim de değil. Akımı Nazım Hikmet başlatır. Orhan Veli, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat ise ondan örnek alarak pedalları çevirerek örnek şiir haline gelirler.
Nâzım Hikmet'in 10. Yaş Günü
Şimdi içeriği anlatacağım ve kafanızda ufak bir soru oluşacak başlık ve içerik arasında ne anlam var. Yazarımız ilk yarım sayfa da 10. Yaş Gününden çok az bahsetmiş 1,2 satır. Ondan sonra ise ilk uçağın kullanılmasının Trablusgarp Savaşında olduğunu belirtip bu konu hakkında bilgi vermeye devam etmiş.
Limon Kabuğu
Yazarımız bu bölümde kendisinden bahseder birazcık. Uçmayı hayal ettiğini anlatır mesela. Ondan sonra futbolda çok iyi olduğunu anlatır. İlk şiir kitabı olan makilerin yayınlandığı zaman hala kalecilik yaptığını anlatır. Şenol Güneş'ten bahseder biraz. Biraz yurtdışındaki yabancı futbola da kayar.
Al Capone ve Şiir
Al Copone küçüklüğünde çok sakin ve uysal bir çocukken büyüdüğünde Mafya babasına dönüşür. Tabii Amerika'da içkinin yasaklanması da onun ünlenmesi kaçak içki üretmesine yardımcı olur.
Al Kupon Savaşları...
Tribune ve Examiner gazetelerinin aslında birere gangster olduğunu ve bunlar arasındaki savaşın, Al kupon savaşlarının nasıl başladığı anlatılır.
Kumaşları Bayrak Yapan Terziler
Bayrakların ortaya çıkış hikayelerinden bahseder yazarımız bu bölümde. Meksika bayrağı karpuz'dan doğmuştur mesela. Türk bayrağı Kan'dan doğmuştur. Bayrağa olan bakış açısı ve bazı şiirlerle bazı şiirleri çürütüldü ve başarılı oldu desem yanılmış olmam sanırım.
Vexillology
Bayrağımız ilk kez Osmanlı Devleti'nde 3. Selim döneminde ortaya çıkar taa ki Abdülmecid dönemine kadar Abdülmecid bayrağa yeniden şekil vererek ay yıldız şeklini oluşturur. Ancak bayrağımızda bulunan kırmızı ve beyazın ne anlama geldiği hiçbir kaynakta yazmaz ve günümüzde de ne anlama geldiği bilinmemektedir.
Bayrağa Sahip Çıkmak!..
Bir önceki bölümün devamı niteliğinde olan bu bölüm de yine bayrak anlatılır. Bayrağa sadece kanla değil beyin ve bilimle de sahip çıkılması gerektiğini bunun bilincinin çocuklara okullarda öğretilmesi gerektiği anlatılır.
Olimpiyat Ateşi Sönmesin!..
Amerika Musul ve Kerkük'e saldırmak için olimpiyatların bitişini bekler. Öykü adını buradan alır. Aynı zamanda Türklerin bir ara kendilerine bir madalya arayışını ve olan yarışmayı da anlatır.
Ayçöreği ve Denizyıldızı
Osmanlı zamanında kuşlara verilen önemi anlatır bu bölümde. Kuşçulardan kuş alınarak özgür bırakılırmış o zamanlarda şimdi ise kafese koymaya yer arıyoruz. Ne kadar değiştik günden güne kaybetmiş gibiyiz benliğimizi...
Bayrak Öyküleri
Her bayrağın bir öyküsü vardır. Her bayrak kan ile yazılmamıştır. Bu bölümde dünyadaki bayrakların nasıl oluştuğu anlatılır. Bazıları özgürlük yolunda verilen savaşı temsil eder, bazıları insanlığı. Bayraklar aslında ne çok şey anlatıyormuş diyor insan, okuyunca.
Kitap Okuyan Şair Heykelleri
Bu bölümde, ilk Atatürk heykelinin İstanbul'a yabancı bir heykeltıraş tarafından dikildiği, Orhan Veli, Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi yazarlarımızın da İstanbul'un bazı yerlerinde ellerinde bir kitap, denizi seyrederken bazı heykellerinin bulunduğu anlatılır.
Hacı Şakir Ve Mösyö Giyotin
Vedat Özdemiroğlu tarafından ele alınan Vedat Bey'in Görkemli Hayatı adlı eserinde Vedat Bey'in dedesi arkadaşı Şakir Bey'e; "Bir sabuncu aç, sonrası da hacca gidersin." Diye bir şey söyler. Şakir Bey Dede’nin sözüne uyar ve Hacı Şakir markasını kurar. Bölümün ilerleyen yerlerinde André Chénier isimli kişinin duruşuna da yer verecektir.
Gülsüm'ün Komşusu!..
Kitapları anlatıyor bu bölüm bize. Kitapların bize kattığı şeyleri anlatıyor. Kitabı alıp bir köşeye koyarak kütüphane oluşturmak marifet değildir. O kitabı kendine katmalı insan. Eski zamanlarda el yazması bir kitabı okuyabilmek için hücreye alırlarmış okuyacak olan kişiyi kitaba zarar vermesin diye şimdiye baktığımızda kitaplar değersiz kalıyor verilen o değerin yanında. Kitapların daha değerli kılındığı ve değerinin anlaşılması ümidiyle...
Kırmızı Elbiseli Adam!..
Bu bölümde İstanbul'a sonradan gelen Tulumbacılar Ocağı (İtfaiye birliği) anlatılır. Evlerin taştan, ahşaba geçmesiyle olan yangınlar artış gösterir. Alınan önlemler yetersiz kalınca Tulumbacılar Ocağı açılır. Nerede bir yangın olsa naralar atarak, kırmızı elbiseler giyerek yangına koşar bu Tulumbacılar.
İstanbul'dan Uludağ Görünür mü?
Bazı yabancı yazarlar abartarak yazmış, İstanbul'dan Bursa Uludağ'ı gördüklerini iddia etmişlerdir. Buna karşılık Salâh Birsel, bir gün böyle söyleyen birine sinirlenir ve onlarla dalga geçmek amacıyla kendisinin de gördüğünü iddia eder.
Gaye Sokağı
Gaye Sokağı eskiden "Kürt Sokağı" olarak anılan bir sokaktır. Daha sonra bu isim Gaye Sokağı ile değiştirilir. Bölümün çoğunluğu sokak isimlerine olan eleştiriden ibarettir. Yabancı isimlerin dilimize çok girmesinden şikayetçi olan yazarımız sokak isimlerinden bu konu üzerinde de durmaktadır.
Kötü Türkü Söyleyen Şair
Başlıkta Kötü Türkü Söyleyen Şair diye verilen kişi Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun bir şiirinde geçen Necati Cumalı'dır. Türküler çoğu şairimiz için önemli bir yer tutmaktadır. Bu bölümde de bu önemden bahsedilir.
Zihni Derin
Türk toplumunda önemli bir yer tutan çay, şairlerimiz yazarlarımız arasında da sıkça bahsedilen konular arasında yer almaktadır. Öyle ki çay fincanına ince belli diyen şairlerimiz, yazarlarımız dahi olmuştur.
Işık Dostluğu
Kibrit kutuları ile kim oynamadı ki vakt-i zamanında. Küçükken ben de oynardım kibritin yakıldığı yer dikkatimi çekerdi en çok. Şairlerimizin de üzerine şiirler yazıp konuştuğu, çocukluğunda oynamış bulunduğu birer oyuncak olduğunu öğrendik bu bölümde de
Trene Bakan Mamut!..
Mamut diye bahsedilen bir hayvan değil, ilk fotoğraf makinesidir. Bu fotoğraf makinesi o kadar büyüktür ki tek bir fotoğraf çekimi için on beş kişi çalışır. Ve bir fotoğraf çekebilmek yarım saat sürmektedir. Günümüzde bir saniye süren şey eskiden yarım saat sürermiş meğer.
Dar Yaptılar Kaldırımları
Yazarlarımız darlığından şikayetçi kaldırımların. Kaldırımların aslen geniş olduğunu, park edilen arabaların, hakkını savunamayan insanların olduğunu, düşüncesizce sanki sokak kendisine aitmiş gibi pencereden aşağıya su döken insanların bulunduğunu anlatan bu bölümde asıl şikayetin kaldırımlardan mı yoksa insanların zihniyetinden mi olduğunu tartışmak gerekir.
Ah! Onlar Tutunacak Bir El Arıyorlar
Bu bölümde bana söyleyecek çok bir söz kalmadı yazarımızın verdiği bir şiir ile anlatacak olursam bu bölümü:
Kim bilir ki bu çocuk ne işler işleyecek?
Belki üç kuruş için birini şişleyecek,
Yahut bir mağazanın delecek kasasını,
Bu vaka artıracak mücrim piyasasını:
Hemen kolundan tutup atacaklar hapise...
Fakat ya onun cürmü tamamen bizde ise?..
Çünkü o, cemiyetin, bizim mağdurumuzdur...
Onu bu hale koyan bizim kusurumuzdur
Servet-i Fünûn dergisi
Başı Ağrıyan Boksör
Bazı şairler vardır hem boksör hem yazar - şairdir. Bunlardan biri Arif Dino' dur. Edebiyatı boksa tercih etmiştir Arif Dino. Boksu edebiyata tercih eden biri de vardır ki o da Arthur Crovan'dır.
Sarhoş Gecenin Hatırası
Salâh Birsel'in ilk imza gününde şairlerimizin çoğu bir araya gelir bu bahaneyle, bu sarhoş gecede bir defter açılır. Bu defter de herkesin vardır bir izi mutlaka. Kiminin bir karikatürü, kiminin bir şiiri bulunur. O gece de Ahmet Haşim'in meşhur bir şiiri bulunur o defter de;
"Akşam, yine akşam, yine akşam,
Göllerde bu dem bir kamış olsam!"
Kelebek Hafifliği
Erdoğan Alkan, Orhan Veli'nin şiirlerini beğenmez ve onu batı taklitçisi olarak yargılar. Yazarımız Sunay Akın ise bunu çürütmeye çalışır bu bölümde. Yabancı yazarların Orhan Veli'ye özendiğini deliller(şiirler) ile sunar.
Suud Makinesi
Suud Makinesi diye anılan makine yeni adıyla Asansör'dür. "Ubeydullah Efendi, Lütfiye Hanım, Maykovski.. " gibi sanatçılar asansörü konu almıştır bazı eser ve hikâyelerinde.
Bit Yeniği
Yıllardır öğrenciler, şairler, yazarlar kısacası fikrini, düşüncesini açığa vurmak isteyen kişiler takibe alınmış, baskı altında kalmıştır. Bu bölümde de buna yer verilir ve örneklerle işlenir.
DEĞERLENDİRME
Evet bir kitabın daha sonuna geldik ama Ayçöreği ve Denizyıldızı kitabı da bazı bölümlerde yazarımız konudan konuya atlamıştı. Anlamayı zorlaştırıyordu bu da. Eserin konusu çok ilgi çekici olmasına rağmen, konudan konuya atlamak eseri kötüleştirdi bana göre. Bazı bölümlerin özetini yazmadan önce uzun uzun düşünmeme sebep olsa da genel olarak iyi bir eser sayılabilir.
Yazan: Senanur KARAKUZULU
Ayçöreği ve Denizyıldızı Soruları ve Cevapları
Ayçöreği ve Denizyıldızı kimin eseri?
Sunay Akın
Ayçöreği ve Denizyıldızı türü nedir?
Deneme
Ayçöreği ve Denizyıldızı kaç sayfa?
238
Ayçöreği ve Denizyıldızı Yorumları
sunay akını çok severim ama bu kitap pek olmamış
05-02-2020 22:26
bana sadece ayçöreği özeti lazımdı onu eklememişsiniz kitabın adında yer alan hikayenin özetini neden eklemezsiniz anlamıyorum
17-10-2022 16:02
ödev için okudum ama okumaya değecek bir kitap deil