On yıldır Çınarlı’da hükümet doktorluğu yapmakta olan Şerif Bey savaş sonrası hızlı zenginleşmeye arkasını dönmüş, sorumluluk, ödev, görev, onur gibi erdemlere sıkı sıkıya bağlı bir hayat yaşamaktadır. Kasabanın yerlilerinden, ağabeyi olarak gördüğü Operatör Cevdet (Baykal) Bey bu zenginleşmeden payını bileğinin, bıçağının hakkıyla almışsa da tüm mal varlığını silip süpüren ikinci eşinin ölümüyle kendini içkiye ve kasabanın diğer aydınları gibi Şehir Kulübündeki bitmek bilmeyen poker partilerine vermesi nedeniyle sıfırı tüketmek üzeredir. Cevdet Beyin maddi sıkıntısını fırsat bilerek ona oyunlar için para sağlayan Eczacı Celal’in amacı ise operatörü zor durumda bırakarak kızı Handan’la evlenmektir. Şerif Bey üniversite yıllarından arkadaşı Celal’in kaldıkları pansiyon sahibinin kızı Rabia’yı hedeflerine ulaşmak amacıyla nasıl kullandığını bildiğinden bu evliliğe şiddetle karşıdır. Geçmişte ilişki yaşadığı ve halen âşık olduğu Handan’ın, babasının düştüğü batak yüzünden mutsuzluğa sürükleneceğini bilmesine rağmen yaklaşmakta olan tehlikeyi engellemek için elinden bir şey gelmemektedir.
Üniversiteyi bitirip memleketine geri döndüğü bir haziran sabahı Handan, kendisiyle aynı trende olan, ilk memuriyetine atanmış, 25 yaşındaki Savcı Yardımcısı Orhan’dan görür görmez etkilenir. Karşılıklı yaşanan bu hisler Şerif Beyin gözünden kaçmaz. Kendisini sevdiği kadını korumak konusunda şövalyece bir tavra kaptırmış olan doktor, Orhan’ı tanıdıkça bu ilişkinin Handan’ı mutlu edemeyeceğini fark eder. İki gencin gün geçtikçe artan yakınlıkları Eczacı Celal’in harekete geçerek Cevdet Beye borçları karşılığında kızıyla evlenmek istediğini belirtmesiyle sekteye uğrar. Handan’ın Celal’le nişanlandığını Şerif’ten öğrenen Orhan, kızı bu düşünceden vazgeçirmek için görev yerini değiştirme talebinde bulunduğu yalanını ortaya sürer. Telaşa kapılan Handan, babasına Celal’le evlenmekten vazgeçtiğini söyler. Bunun üzerine Celal, Cevdet’ten borçlarını ödemesini ister. Elindeki, avucundaki her şeyi kaybetmiş olan Cevdet Beyin yıkılmışlığını gören Şerif, Fakir Halid’ten arkadaşını Celal’den kurtaracak parayı borç olarak alır ancak geç kalmış, Eczacı Celal arsenik içerek intihar etmiştir. Etrafından duyduklarını ölüm raporu için gittiği evde gördükleriyle birleştiren Şerif gerçeği kısa sürede çözer: Handan, Celal’le son kez konuşmak için eczaneye gitmiş, onu orada bulamayınca Kalfa Cezmi’nin dalgınlığından yararlanıp bir şişe arsenik çalmış, Celal’i evinde ziyaret edip içtiği rakıya ekleyerek ondan toptan kurtulmayı planlamıştır. Rakıdaki renk ve koku değişikliğinden durumu anlayan Celal ise yaşatacağı vicdan azabını düşünerek her şeye rağmen içkisini bir dikişte içmiştir. Geride bıraktığı mektupla her şeyi açıklamasına karşın bu sır Şerif, Orhan ve Handan arasında kalır. Şerif tüm bu olanlardan sonra Fakir Halid’in önerisiyle siyasete atılarak Ankara’ya yerleşir. Bir yıl sonra da Orhan ve Handan evlenir ancak bu evlilik daha ilk günden büyük kavgalara sahne olur. Nikahtan üç ay sonra Orhan’ın tayini başka bir şehre çıkar. Handan ise tüm huzursuzluğuyla Çınarlı’da kalır. Bir ay sonra da dayanamayarak kalan arseniği içip canına kıyar.
Tarık Buğra bu eserinde Demokrat Partinin kurulmasıyla ülkenin içinde bulunduğu 1946-1948 yılları arasındaki dönemi aşk temasıyla harmanlayarak vermiştir. Kemal Tahir’in çok partili yaşama geçişin ikinci denemesi olan Serbest Cumhuriyet Fırkasının kurulduğu 1930 yıllarını anlattığı Yol Ayrımı’ndan farklı olarak söz konusu dönemi “…dönemeç yalnız kendisinin değil, bütünüyle Türkiye’nin, Türkiye insanlarının önünde idi…üstelik bir yol ayrımı söz konusu değildi: Yol mutlaka bu dönemeçten geçecekti” cümleleriyle ifade etmiştir. Eser, 14 Mayıs -18 Eylül 1976 tarihleri arasında Tercüman gazetesinde tefrika edilmiş ve ilk baskısı 1980 yılında Ötüken Neşriyat tarafından yapılmıştır. 1988’de de Dönemeç adıyla Okan Uysaler’in yönetmenliğinde dört bölümlük dizi olarak TRT 1’de yayınlanmıştır.