"Behrengi" üzerine söylenecek ne de çok şey var. Onu yazmaktan kitabını yazamayacağım endişesini taşıdığım ender yazarlardan biri. Benim gözümde tıpkı kitabında betimlediği "Küçük Kara Balık." Biz okurlar ise kara balığın öyküsünden etkilenen küçük, kırmızı balıklar. Onun yolundan ilerlemek isteyen küçük balıklar...
"Ulduz ve Konuşan Bebek" kitabı yazarın üvey anne-çocuk ilişkisini çok çarpıcı bir şekilde işlediği bir çocuk kitabı fakat yetişkinlerin de okuyabileceği hatta okuması gerektiği güzel bir kitap. Yazarımız çocuklara yetişkinlerle baş etme tabletleri verir gibi, tadı güzel, iyileştirici bir şurup gibi, tekrar tekrar ihtiyaç duyulan şefkatli kucaklar gibi akıp giden bir kitap (ırmak) armağan etmiş adeta.
"Behrengi " kitapları okuyan, hayatında "Behrengi " stigması olan insan ve olmayan insan ayrımı yapmak ne kadar doğru olur bilemem ama onunla büyüyen, onun satırlarının tadına bir kez bile nail olmuş herkeste kendimden bir şeyler bulmuşumdur hep. Kitaplarının arka kapaklarında ölümüne dair kurulan cümleler içimde sürekli bir sızı yaratmıştır. Oysaki insanlığa bu kadar güzel kitaplar armağan etmiş bir insana böyle bir biyografi sonu pek de yakışmamakta kanımca.
Gelgelelim "Ulduz ve Konuşan Bebek" kitabımıza. Behrengi'nin bütün kitapları okuruna ders vermek, kulağa küpe olunacak bilgileri, öğütleri sayıca arttırmak için yazılmış gibi görünüyor. Ancak bunu yaparken öyle tepeden inme sonradan görme bir yazar ağzıyla değil de çocuk bilincini şekillendirmeyi yine çocuğun kendisine bırakarak yapabilme mahirliğini gösteriyor. Bunu çeşitli alegorilerle yapıyor, yaparken çocuk bilincinde ışık yakıyor. "Ulduz ve Konuşan Bebek" annesiz büyüyen ve üvey anne-baba-üvey teyze üçgeninde şekillenmiş, mutsuzken, birdenbire tertemiz yüreğinin ödülünü alır gibi mutlu olabilen bir kız çocuğunun hikayesini anlatıyor. Ulduz, üvey annesinin kötülüklerinden sürekli kaçıp sandık odası diye tabir ettikleri odadaki bebeğiyle oynar. Bir gün üvey anne ve Ulduz' un gerçek babası ona sormadan onun çok sevdiği ineğini kesip yerler. Bu olaydan çok fazla etkilenen Ulduz bebeğine kendisiyle konuşması, acılarına ortak olması için yalvarır. O ağlarken birden arkasından bir elin onun gözyaşlarını sildiğini fark eder.
-Ağlama! Yeter artık Ulduz! Ağlama!
Duyduklarına önce inanamayan Ulduz bu durumu üvey annesinden nasıl saklayacağının yollarını arar. Bu durumu sadece en yakın arkadaşı Yaşar'a söyler. Yaşar duyduklarına önce inanmaz. Ancak sonrasında ormandaki oyuncak partisine götürülecektir ve işte o zaman Ulduz'un fikir yoldaşı olur. O sırada kestikleri ineğin etini yiyen üvey anne-baba ve üvey teyzeye etin tadı zehir gibi gelir. Ne yapsalar da eti yiyemezler ancak eti yiyen Ulduz etin fırında pişmiş bir tavuk eti kadar lezzetli olduğunu söyler. Yazarımızın tam da burada kötü kalplilerin en güzel nimetlerden bile tat alamamaları göndermesi oldukça etkileyicidir.
Konuşan oyuncak bebek bir gece yarısı herkes uyurken Ulduz, Yaşar ve kendisini üç beyaz güvercine dönüştürüp ormandaki oyuncak partisine götürür. Gördükleri ihtişam inanılmazdır. Görkemli renk renk kuşlar ve ağaçlar, yakılmış devasa ateşler, kimi güzel giyimli, kimi üstü başı yırtık onlarca bebek bir aradaydı bu partide. Şaşılası en değişik şey karşılarına çıkan tavus kuşu olmuştu. Kendini beğenmişliğin, kibirin vücut bulduğu bu hayvan çocuklara inceden mesajlar veriyor. Gece yarısına kadar göl kıyısında yumuşak ve güzel bir müzik eşliğinde onlarca mor bebek saz çalıp şarkılar söylerler. Kıyıya yaklaşan kayığın içinde beyaz giysiler içindeki bebekler sıranın kendilerine gelmelerini beklerler. Ay ışığı suya değmektedir. İki küçük arkadaş rüya gibi bir geceyi güvercin taklaları atarak terk etmek zorundalardı. Oyuncaklar bu kadar iyi kalpli olmayı başarmış bu iki arkadaşa tüm hünerlerini gösterirler. Güvercin kılığındaki bu küçük, tatlı arkadaşın eve girip çıkması üvey anneyi şüpheye düşürür. Bir tuhaflık olduğunu sezip kız kardeşini Ulduz kızı takip etmesi için tembihler. Konuşan bebek Ulduz' a üvey anne ve babasının kesip yiyemedikleri ineğin bir parçasını mutlaka saklamasını, ilerde bir gün bunun mutlaka işine yarayacağını söyler. Nitekim üvey anne konuşan bebeği fark eder ve onu ortadan kaldırır. Ulduz için Ulduz 'un boyunda bir oyuncak bebek yapan Yaşar 'ın da artık Ulduz'un evine girmesi yasaktır. Yaptığı oyuncak bebek de üvey anne tarafından ateşe atılır. Ağzına biberler sürülerek tekme tokat konuşturulmaya çalışılan Ulduz'un yardımına inekten sakladığı bir parça ayak kemiği yetişir. Kemik atlı karıncaya dönüşür ve üvey anneyi ısırmaya başlar. Yeniden mutsuzluğa gark olmuş Ulduz'un tek umudu 'Cemre Gecesi' yeniden bir araya toplanacak oyuncakların hayalini kurmak olur ama artık Ulduz’la Yaşar’ı o ormana götürecek bir bebekleri yoktur...Daha sonraki günlerde tanışacakları siyah bir karga belki de onlara yardımcı olacaktır...
Yazan: Sinem Aydın
Ulduz ve Konuşan Bebek Soruları ve Cevapları
Ulduz ve Konuşan Bebek kimin eseri?
Samed Behrengi
Ulduz ve Konuşan Bebek türü nedir?
Çocuk Kitapları
Ulduz ve Konuşan Bebek kaç sayfa?
60
Ulduz ve Konuşan Bebek Yorumları
beğendiğim çocuk kitaplarından bir tanesi tavsiye ederim