Samed Behrengi “Kel Güvercinci” adlı kitabıyla okurlara fantastik yönü ağır basan bir öykü sunuyor. Öyküsünde olumlu olumsuz pek çok mesaj veren yazar fakir-zengin ve güçlü-güçsüz gibi zıt özelliklere sahip karakterleriyle iyi ve kötüyü bir arada anlatıyor. Basit bir dile sahip olan kitap sekiz yaş ve üzeri okurlara hitap ediyor ve küçük okurlara okutulmadan önce ebeveyn ve öğretmenler tarafından okunup kontrol edilmesinde yarar bulunuyor.
Keloğlan yaşlı annesiyle birlikte sarayın karşısındaki küçük kulübelerinde yaşıyor. Keloğlan günlerini keçisine yiyecek ot toplayarak ve güvercinlerini uçurarak geçiriyor. Bu sırada padişahın kızı da sarayın balkonundan onu izliyor. Keloğlan’a hayran olan padişahın kızı bir süre sonra hastalanıp yataklara düşüyor. Böylece padişah, kızının Keloğlan’ı sevdiğini öğrenerek çok sinirleniyor. Keloğlan’ın kulübesine adamlarını gönderip güvercinleri boyunlarını koparttırarak öldürtüyor. Bu olay Keloğlan’ın annesini epey korkutsa da iki güvercinin konuşmasını duyan Keloğlan için büyük bir şans oluyor.
Keloğlan güvercinlerden öğrendiklerine göre keçisini besleyip sütünü sağıyor ve ölen güvercinleri bu süt sayesinde diriliyor. Ayrıca güvercinler ve keçi olağanüstü özellikler de kazanıyorlar. Güvercinlerin dirilmesiyle Keloğlan’ın annesi şaşkına dönüyor. Keloğlan da annesini inandırmak için güvercinlerinden kendisini sevindirecek bir iş yapmalarını istiyor. Böylece güvercinler havalanıp gözden kayboluyorlar. Biraz sonra ise bir külah ile dönüyorlar. Keloğlan külahı alıp başına takınca görünmez oluyor. Daha sonra annesi de külahı takıp görünmez olunca külahın maharetini anlıyorlar.
Keloğlan eline geçen fırsatı değerlendirmek için külahı başına geçirip yola çıkıyor. Ülkenin zenginlerinin mallarını çalıp yoksullara dağıtıyor. Ertesi gün de görünmez olarak dama çıkıp güvercinlerini uçuruyor. Saraydakiler güvercinlerin uçtuğunu görünce padişaha haber veriyorlar. Böylece padişah Keloğlan’ın yeniden güvercin uçurmaya başladığını öğrenip ölü ya da diri olarak yakalanmasını istiyor. Padişahın emrini duyan adamları Keloğlan’ın kulübesine gidiyorlar. Ama göremedikleri bir elin kontrol ettiği sopa hiçbirinin dama çıkmasına izin vermiyor. Sonunda bu kadar dayağa dayanamayan adamlar gerisin geri kaçıyorlar.
Padişah bu garip durumdan haberdar olunca bir emir daha vererek Keloğlan’ın kulübesini ordusuyla kuşatıyor. Bu sırada keçi gelip Keloğlan’ın annesiyle konuşuyor ve kadın keçi için dut ağacının yapraklarından döküyor. Bu yaprakları yiyen keçi dışkı yerine misket çıkarmaya başlıyor. Keloğlan’ın güvercinleri de bir sürü güvercinle birlik olup misketleri askerlerin tepesine atarak orduyu dağıtmayı başarıyor. Ortalık durulunca Keloğlan evine iniyor ve akşam olunca da annesinin isteği üzerine padişahın kızının yanına gidiyor.
Keloğlan padişahın kızının yanına gidince bir süre daha külahıyla gizleniyor. Ama daha sonra külahını çıkarıp görünür oluyor ve padişahın kızıyla konuşuyor. Sonunda kızın kendisini ne kadar çok sevdiğini anlıyor ve daha sonra tekrar gelip onu kaçıracağına söz veriyor. Bu sırada saraydaki görevliler Keloğlan’ın sarayda olduğundan şüpheleniyorlar ve sarayı aramaya başlıyorlar. Görevlilerden biri padişahın kızının odasında Keloğlan’ı görüp bağırıyor ama diğerleri gelene kadar Keloğlan külahını takıp saklanıyor. Keloğlan saklanmasına saklanıyor ama kapıdan çıkıp gitmesi hiç kolay olmuyor. Çünkü kapıyı tutan adamlar yüzünden kapıdan çıkamıyor ve bu sırada düşünce külahı başından çıkıyor. Böylece Keloğlan bir anda görünür olup yakalanıyor. Bu sırada düşen külahı padişahın adamları alıyor ve Keloğlan ne kadar yalvarsa da vermiyorlar.
Sonunda yakalanan Keloğlan padişahın huzuruna çıkıyor ve kel başıyla padişaha saygısızlık etmeme bahanesiyle külahını takmak istiyor. Padişah Keloğlan’a külahını geri verdirince de Keloğlan yine görünmez oluyor. Padişah, külahın maharetini bildiği halde külahın Keloğlan’a verilmesine engel olmayan vezirin oğluna çok öfkeleniyor ve orada onun boynunu vurduruyor. Bir yandan da sarayın tüm kapılarını tutturup Keloğlan’ın kaçmasını engelliyor. Bu sırada Keloğlan’ın güvercinleri de sarayı misket yağmuruna tutuyorlar.
Sarayın yıkılmasından korkan vezir, padişahı Keloğlan’ı serbest bırakmaya ikna ediyor. Padişah, Keloğlan’ı daha sonra yakalamak koşuluyla serbest bırakıyor ve bu sırada kızını da saraydan kovacağını söylüyor. Ama kızının odasının boş olduğunu öğrenince kızının zaten gitmiş olduğunu anlıyor. Böylece Keloğlan ve padişahın kızı evleniyorlar. Padişah ve vezir de hayatlarının geri kalanını Keloğlan’dan nasıl kurtulacaklarını düşünerek geçiriyorlar.