Ahmet Mithat Efendi diğer çağdaşları gibi Tanzimat Dönemi edebi akımlarından biri olan Natüralizm hakkında çeşitli tartışmalara katılmış hatta konuyla ilgili “Ahbar-ı Asara Tamim-i Enzar (Roman Tarihine Genel Bir Bakış) başlığı altında bir makale de yayımlamıştır. Karîn ile Hasbıhâl adlı sunuş metninde de 1890 yazında yapılan bu tartışmaya binaen akımın önemli ismi Emile Zola’nın bakarak değil görerek ortaya çıkardıklarının salt kötülüğü, çirkinliği yansıttığını oysaki hayatın iyiliği ve güzelliği de barındırdığının altını çizer. Ona göre iyi bir eser ancak düalist bir çerçevede ele alındığında gerçekliğe yakın olur. Bunu kanıtlamak için de kendisini bir roman kişisi olarak dahil ettiği ve diğer karakterlerin de yazma sürecine müdahil olduğu Yaşananlar, Görülenler anlamına gelen Müşahedat adlı bu eseri meydana getirir.
Ahmet Mithat Efendi her gün Beykoz’daki evinden, yeğeni Mehmet Cevdet ile çıkardıkları Tercüman-ı Hakikat Gazetesinin matbaasının yer aldığı Sirkeci’ye gitmek üzere Şirket-i Hayriye’nin vapurlarını kullanır. Gidiş ve geliş süresi iki buçuk saati bulunca da bu yolculuğu çoğunlukla yazılarını yetiştirmek için değerlendirir. Burada kaleme aldıkları arasında Şirket-i Hayriye hakkındaki şikayetler de vardır. Ancak çoğu zaman küçük kabineleri kendisine açmak suretiyle yardımcı olan çalışanlara da haklarını teslim etmekten kaçınmaz. Yine yaptığı bu yolculuklardan birinde boş kabine bulamayıp erkeklere ayrılmış iskele tarafındaki yan kamaraların birine geçtiğinde ikisi genç üç ecnebi kadının fısıldaştıklarını görür. Aralarından yaşlı olanı Ahmet Mithat Efendiyi hareme ayrılmış o bölgeden ayrılması konusunda uyarsa da kısa sürede yanıldığını anlar ve mahcup olur. Kadınlar yazarı tehlikeli görmemiş olacak ki bu yanlışın üzerinde çok durmayıp oturdukları yeri terk etmeye gerek görmeyerek kendi aralarında Fransızca olarak dertleşmeye devam ederler. Anlatılana göre Siranuş, Karnik adlı bir genç tarafından kandırılmıştır. Üstelik kandırılan sadece kendisi değildir. Ona güvenip himayesine aldığı Mısırlı tüccar olan Seyyid Mehmet Numan da bu olaydan zarar görmüştür. Ahmet Mithat Efendi duyduklarından sonra yazmak istediği roman içeriğinin ayağına gelmiş olduğunu fark eder. Vapur iskeleye vardığında gizlice kadınları oturdukları yere, Beyoğlu’na kadar takip eder. Kapıdaki uşağa kartını verip Matmazel Siranuş ile görüşmek istediğini belirtir. Siranuş yazarı Tercüman-ı Efkâr Gazetesinde yayımlanan eserlerinden tanıdığı için görüşmeyi memnuniyetle kabul eder. Ahmet Mithat Efendi ondan ve adını sonradan öğreneceği Agavni’den yazacağı roman için yaşadıklarını anlatmasını talep eder ve olaylar gelişir.
İtalyan kökenli bir Levanten olan Antuvan Kolariyo kendisi gibi Katolik olan Nuvart’la evliliğinin daha ilk haftasında karısının başka birisinden hamile olduğunu fark eder. İnançları gereği boşanma gerçekleşmeyeceğinden bu duruma sessiz kalmak durumunda kalır. Nuvart kocasından af dilese de çabası başarısız olur. Duruma öfkelenen kadın ilk çocuğu Karnik’in doğumundan kısa bir süre sonra sefahat alemine dalarak tekrar hamile kalınca Kolariyo, Ermeni bir dul olan metresi Maryam’ı alarak karısından gayrı resmi olarak ayrılır. Maryam’dan olan kızı Agavni’yi de yetişmesi için rahibelere teslim eder. Kolariyo’nun yaklaşık altı sene süren bu huzurlu hayatı geçirdiği hummayla sona erer. Geride bıraktığı vasiyette kızının geleceğini kuracağı drahomayı zamanı geldiğinde teslim etmesi için İtalya kançılaryasına bildirir. Bir altı sene daha sonra Maryam da bu dünyayı terk edince Agavni tek başına kalır. 16 yaşında rahibeler okulundan ayrılarak Madam C.’nin yanında pansiyoner olarak yerleşir. Burada Siranuş’la arkadaş olur. Reşit olduktan sonra da kendisine bırakılan mirası alarak Beyoğlu’nun o meşhur alemine dalar. Kendisi gibi bir mirasyedi olan Refet’le aralarında ilişki de o zamanki sefahat alemlerinden doğmuştur.
Binbaşı Ali Osman Topuz ile Takuhi Benet Kazar’ın gayrimeşru kızları Siranuş, ailesini kaybetmesinin ardından Ermeni Patrikhanesince yetiştirildikten sonra babasının arkadaşı Seyyid Mehmet Numan’ın gizli vasiliğinde Agavni’yle birlikte yaşamaya başlamıştır.
Kız kardeşi Takuhi’nin besleme olarak yerleştiği evin efendisinin yardımıyla Seyyid Mehmet Numan’ın yanında çalışmaya başlayan Karnik, Numan’ın servetine kısa sürede sahip olmak için yaşlı adamın tek kızı Feride’yle evlenmek ister. Ancak gün görmüş bir adam olan tüccar bu planın önünü keser. Bunun üzerine yönünü Siranuş’a çeviren Karnik, Siranuş’un servetini ve Numan’ın düğün hediyesi olan parayı nikahtan önce alarak evli bir Ermeni kadınla Paris’e kaçar. Burada işlediği suçlar nedeniyle ölüm cezasına çarptırılır. Feride ise babası Numan Beyin arkadaşı olan Refet’e tutulur. Bu aşk onu Agavni’nin katili yapacak kadar kör eder. Ancak bu ölüm kendininkinin de sebebi olacaktır. Agavni’nin ölümüyle birbirlerine aşklarını itiraf eden Siranuş ve Refet ise tüm bu olayların ardından her şeyi ardında bırakarak Hicaz’a gitmeye karar veren Numan’ın desteğiyle dünya evine girer.
Üstkurmaca özelliği gösteren kurgusuyla edebiyatımızda önemli bir yere sahip olan Müşahedat’ın Everest Yayınları Keşif Dizisinde yer alan baskısı da Behçet Necatigil’in sadeleştirmesi ve bilinmeyen bir nedenle yayınlanmayan altı bölümlük arkası yarın formatında hazırladığı tiyatro uyarlamasıyla oldukça dikkate değer bir çalışmadır.