Kitap Türü:Yabancı RomanlarOrjinal Adı:A Room of One’s OwnÇeviren:İlknur Özdemir
Puan Tablosu
Kendine Ait Bir Oda Özet
Kaç tane cinsiyet vardır bu dünyada? Biri birinden üstün mü, yoksa sadece üstün mü olmak istiyor? Hangi özellikleri onları birbirlerinden ayırıyor, hangisi diğerlerinden daha fazla zülüm görüyor?
Virginia Woolf, feminizmin en sağlam kalemlerindendir. Yazdığı eserler yaklaşık doksan yıldan beri ses getirmekte, cümleleriyle ufukları genişletmektedir.
Kendine Ait Bir Oda denemesinde ise ; ‘Bir kadın eğer kurmaca yazacaksa, parası ve kendine ait bir odası olmalı’ diyerek tek cümleyle o dönemin koşullarını anlatmaya çalışıyor.
Bir kadının yazı yazması için, evet her şeyden önce kendine ait bir odaya ihtiyacı var. Çünkü dışardaki o yobaz insanlar ‘kadın sadece ihtiyaçları gidermek için vardır’ düşüncesiyle davranıyorlardı. Kadınlar çimlere basamaz, kadınlar kömür işçisi olamaz, kadınlar yazamaz, kadınlar düşünemez, kadınlar kadınlar kadınlar…
Bizse üniversite kampüsünde doluşan genç bir kızın düşüncelerini okuyarak öğreniyoruz her şeyi. Shakespeare’e hayali bir kız kardeş yaratmış ve eğer o kız kardeş olsaydı başına gelebilecekleri anlatıyordu. Kızın da aslında abisi kadar yetenekli olduğunu ama etrafındaki insanların bunu görmek istememeleri hakkında kurmaca bir hikâye oluşturmuştu şahıs. Jane Austen ve Charlotte Bronte’nin neden Savaş ve Barış yazamadığını sorguluyordu.
Kadın sadece bir et parçası değildi. Namus ve ahlak kavramları bir tek kadın için geçerli değildi. Kadın sanki başka bir türü daha varmış gibi KIZ ve KADIN olarak ayrılmamalı. Kadın sadece kadındır.
Düşene bilmeyi bilen sadece erkekler değildi. Kadınlarda düşünebilir ve düşündüklerini istediği gibi farklı kaynaklara aktarılabilirlerdi.
Önyargılar, ego, bencillik ve hor görme hemen hemen her dönemde bulunmuş ve bu hissiyatlar kendilerini farklı konularda farklı şekillerde kendilerini göstermişlerdir. Ama hepsinin ortak olduğu yer Kadında bitiyor. Tüm bu aşağılık ve insanlık dışı duygular kadınlar üzerine yoğunlaşıyor.
Özellikle ‘medeniyet toplumuyuz’ diye bağıranlar en başta yobaz insanlardı. Medeniyet kadın haklarını kısıtlamak ve onları hor görmek değildir. Shakespeare’ ın kız kardeşi de şair olabilirdi. Yani önemli olan aslında cinsiyet değil ruhtur.
Sonuçta tüm insanlığı yetiştirenler annelerdir aslında. Ve insanlık kadına bu kadar şey borçluyken onu hor görmesi bir kere insan haklarına uymuyor. İkincisi cinsiyetler arasında her ne kadar fizyolojik farklar olsa da birbirlerini dengeleyen ve kusurlarını kapatan iki parçadır; kadın ve erkek. Herhangi biri için birisi daha üstün veya diktatör o olmak zorunda diyemeyiz.
Tıpkı kanunların önünde olduğu gibi gerçekte de kadın ve erkek eşittir. Erkek ne yaparsa, aynısını kadın da yapabilir. Sonuçta mesleklerin, renklerin, düşüncelerin… Cinsiyeti yoktur.
Ve yazımın başında da söylediğim gibi Woolf, feminizmin en büyük savunucularındandır. Ve kalemi de bir o kadar sağlamdır. Aşağı sizlere kitaptan en sevdiğim bir alıntıyı bırakıyorum ve her şeyden önce; kendi kültür ve zihin seviyenizi geliştirmek adına sizlere bu kitabı okumayı tavsiye ediyorum.
“Bütün bu yüzyıllar boyunca kadınlar, erkeği olduğundan iki kat büyük gösteren bir ayna görevi gördüler, büyülü bir aynaydı bu ve müthiş bir yansıtma gücü vardı. Böyle bir güç olmasaydı dünya hala bataklık ve balta girmemiş ormanlardan ibaret olurdu. Savaşlarda zafer kazanıldığı duyulmazdı… Çar ve Kayzer ne taç giyerler ne de tahttan inerlerdi. Uygar toplumlarda hangi işe yararlarsa yarasınlar, bütün şiddet ya da kahramanlık eylemlerinde aynalar gereklidir. İşte bu yüzen Napolyon da Mussolini de kadınların erkeklerden aşağı olduğunda bu kadar ısrarcıdırlar, eğer onlar aşağıda olmasalardı kendileri büyüyemezlerdi.”
Yazan: Selin Gürcüoğlu
Kendine Ait Bir Oda Kitap Özeti
Asıl adı Adeline Virginia Stephen olan Virginia Woolf, kendisi gibi yazar olan babasından etkilenmiştir. Dönemindeki kızlar gibi o da okula gönderilmemiş evde eğitim görmüştür. Babasının kütüphanesi aracılığıyla edebi gelişimini tamamlamıştır. Çeşitli kısa hikayelerini dergi ve gazetelerde yayımlama imkânı bulmuştur. Evlendikten sonra da eşinin kurdurduğu basımhane sayesinde eserlerini çoğaltma konusunda sıkıntı çekmemiştir. Buraya kadar Virginia için her şey yolunda gibi görünebilir ama onun asıl karşı çıktığı ve kitabın ana fikrini oluşturan kısım da burasıdır. Virginia, kadınların kendilerine ait odaları, ekonomik özgürlükleri olmamasını eleştirmektedir. Yazabilmek için kapıyı kapattığında, kendinle kalabileceğin ve derinliklerine inebileceğin bir oda olmalıdır. Yani Virginia, para kazanmamızı kendimize ait bir odamızın olmasını isterken gerçekliğin huzurunda, canlandırıcı bir hayat sürmemizi istiyor; başkasına aktarabilsek de aktaramasak da.
İnsan nereye dönerse erkeklerin kadınlarla ilgili düşüncelerine rastlıyor ve herkes farklı bir şey düşünüyordu. Kimileri kadınları bir yerlere yakıştırmıyordu, kimileri de kadınlara birtakım davranışları yakıştırmıyordu. Kimileri bir kadının gözlerinin içine bakıp konuşma zahmetinde bulunmamasına rağmen kadın kişiliği ve kimliği üzerinde fikirler üretiyordu. Aslında tüm bu yorumların temelinde kadına erkekçe bir bakış açısı söz konusuydu. Oysa “Kadınlar erkekler gibi yazıp, erkekler gibi yaşar ya da erkeklere benzerlerse, çok yazık olur, çünkü dünyanın büyüklüğü ve çeşitliliği göz önüne alındığında, iki cins bile yetersiz kalırken, yalnızca bir tanesiyle nasıl idare ederiz? Eğitim, benzerlikler yerine ayrılıkları ortaya çıkarıp güçlendirmemeli midir?” diyordu, Virginia.
Ataerkinin doğuşu konusunda bize birtakım açıklamalarda da bulunmuştur Virginia. Paha biçilemez bir niteliğe en hızlı nasıl sahip olunabilir sorusunun cevabını “başkalarının bizden yetersiz olduğunu düşünerek” şeklinde cevaplamıştır. İşte bu yüzden fethetmesi, hükmetmesi gereken ataerkilin çok sayıda insanın, belki de insan ırkının yarısının doğası itibariyle ondan yetersiz olduğunu hissetmesi işte bu yüzden elzemdir. Bu kuşkusuz gücün temel kaynaklarından biri olmalıdır. Kadınlar yüzyıllardır erkek bedenini doğal boyutunun iki katı göstermek gibi harikulade bir güce ve sihre sahip ayna görevi görmüşlerdir. Virginia bir o kadar iddialı bir o kadar da olasılıklı bir cümle kurarak “Bu güç olmasa dünya herhalde bataklık ve orman olarak kalırdı. Tüm o şanlı savaşlar hiç yaşanmazdı…” demektedir.
Eğer kadınlar erkeklere atfedilen alanlara giriş yaparsa söz hakları da varlıkları da artacaktır. Kadınlar ne kadar yaşamda yer bulur ne kadar söz hakkında sahip olursa gerçeği söylemeye başlarsa dev aynasındaki beden küçülür, hayatla uyumunu yitirir.
Yüz yıl içinde diye umut ediyor Virginia, kadınlar bir zamanlar mahrum bırakıldıkları tüm etkinlik ve uğraşlarda yer alacaklar. Kadınların korunan cinsiyet olduğu zaman riayet edilen gerçeklere dayalı tüm varsayımlar yok olacak: örneğin kadınların, papazların ve bahçıvanların daha uzun yaşadığı gerçeği. Bu korumayı kaldırın onları aynı uğraş ve eylemlere maruz bırakın. İşte bu sözlerden sonra bir türlü oturtamadığımız feminizm gerçeğine yüzümüzü çeviriyoruz. Feminizmin erkek düşmanlığı olduğu, kadınlar için ekstra haklar talep ettiği yanılgısı ta kadın sorununun ele alınmaya başladığı ilk zamanlardan beri çürütülmektedir. İstenilen yalnızca eşit mücadele şartları, eşit yaşam koşulları ve müdahale edilmeyen alanlardır.
Örneğin diyor Virginia, 1500’lü yıllarda bir Shakespeare elbette çıkabilirdi ama aynı yeteneğe sahip olan Shakespeare’in kız kardeşi olsaydı erkek kardeşi gibi adını tarihe yazdırabilir miydi? Elbette yazdıramazdı. Öğrenilmiş ve dayatılan yaşam koşulları, eğitim imkanlarından yararlanamama ve erkeklerin izin verdiği ölçüde var olmak… Tüm bunların altından başını geleceğe doğru çevirip oradan bakabilmek pek de mümkün olmayacaktır. Bu yüzden biz kadınlar kendimizi var etmeliyiz bunun yolu da ekonomik özgürlükten geçmektedir ama önce zihinlerimizi özgür bırakmalıyız, kütüphaneler kırk kilit ve sürgün altında olsa da.
Kültürün kapılarını yumruklayan muhteşem bir manifesto örneği. İçinde bulunduğu şartlarda eleştirmek ve başka türlüsünü düşünebilmek eminim ki oldukça zor ve tehlikeliydi. Sonunda kendi yaşamını sonlandırmasına neden olsa da Virginia zihnini kilitli kapılar ardında özgür bıraktı. Şimdi ise biz kadınlar tüm imkân ve şartlara, öncü ve örnek yaşamlara rağmen bir erkeğin dev aynası olmayı kabul ediyoruz, kendimizi hiç görmeden. Bir yaşam sürüyor sanırken aslında başka bir yaşamın yanından geçip gidiyoruz hiç yanıp parlamadan.
her kadının okuması gereken bir kitap çoğunlukla kadının düşmanı kadın oluyor ne yazık ki
23-03-2018 20:09
oldukça güzel bir roman ben bir kerede okudum sıkmadan okutuyor kendisini
07-11-2018 15:56
kitap özeti çok güzel olmuş çok teşekkür ederim konusu güzel ama okuması zor bir kitap
31-05-2019 17:27
virginia woolf, kadınların yeni yeni üniversiteye alındığı ve seçme hakkıyla tanıştığı zamanlardan sesleniyor günümüze. günün saatlerinin yemek vakitleri üzerinden döndüğü, kadınların sırf hayatta kalma dürtüsüyle nefes aldığı, herhangi bir referans olmadan üniversitenin çimlerinde dahi oturamadığı bir anlayış silsilesinden. kürsüye çıktığında isyan bayraklarını çıkarıyor sanki. karşısındaki genç kadın topluluğuna, başarmak için iki şeye ihtiyacınız var diyor; para ve kendinize ait bir oda.
13-12-2020 20:32
kısa özeti yok mu iki tane uzun özet eklemişsiniz bari bir tanesi kısa olsaymış
25-04-2022 13:07
neyi anlatıyor anlamadım yarıda kestim okumayı analiz yapmamız lazım ben daha kitabı anlayamıyorum nasıl bir kitap siz anlayın
21-10-2022 21:51
lütfen analiz ekler misiniz acil gerekiyor
21-12-2022 22:47
en iyi çeviri hangisi çok farklı yayınevilerinden basılmış