Galip ve ailesi Nişantaşı’nda bir apartmanda yaşamaktadırlar. Bu apartmanın farklı dairelerinde ise akrabaları yaşamaktadır. Annesi, babası ve Galip bir dairede, amcası Melih Bey, yengesi ve Celal bir dairede oturmaktadırlar. Melih Bey sürekli yurtdışında bulunan ve ticaretle uğraşan biri olduğundan Türkiye'de pek bulunmaz ve gittiği yerlerden hep kartpostal atardı. Bu kartpostal ve mektuplarda yaptığı işleri ve döneceği zamanı anlatırdı. Fakat bir süre sonra mektuplar azalmaya başladı. Celal ve annesi bu durumdan şüphelenmişler ve baba evine dönmeye karar vermişlerdi. Aslında her şey sonradan gelen bir mektupla belli olmuştu. Melih Amca gittiği Marakeş'te çok güzel bir Türk kızına aşık olmuştu ve onunla evlenmek istiyordu. Karısını terk etti ve aşık olduğu Suzan Hanım'la evlendi ve bu evlilikten çok güzel bir kız doğdu: Rüya. Kısa bir süre sonra Melih Amca ve ailesi İstanbul'a dönmeye karar verdiler ve Celal'lerin yaşadığı eve yerleştiler. Celal'i ise çatı katına bir daireye verdiler. Celal ise o dönemlerde Milliyet gazetesinde köşe yazarlığına başlamıştı ve büyük yalnızlık çekiyordu. Büyümeye başladıklarında Celal, Rüya ve Galip çok yakın olmuşlar ve birlikte vakit geçirmeye başlamışlardı. Özellikle yaşları yakın olan Galip ve Rüya iki kuzen hep beraber oynarlar ve birbirlerini çok severlerdi. Yaşları büyüdükçe Galip, Rüyaya aşık olduğunu anladı. On dokuz yıl sonra ise artık iki kuzen değil, karı kocaydılar. İlk zamanlar güzel olan evlilikleri sonradan sıradanlığa dönüşmüştü. Galip, avukattı ve hep yazıhanesinde olur akşam eve gelirdi. Rüya ise çalışmak istememiş ev hanımı olmayı tercih etmişti. Fakat evde sürekli polisiye roman okurdu. Sürekli. Çok dağınık ve mutsuz bir hayatları vardı. İkisi de aslında bambaşka karakterde insanlardı.
Tüm ailede konuşulan hatta Türkiye'de çok belirgin bir şekilde gündem olan Celal'in yazıları çok popüler olmuştu. Gazeteye sürekli okuyucu mektupları gelirdi. Galip de kimseye belli etmeden okurdu bu yazıları. Yine gazete almaya gittiği bir sabah eve geldiğinde Rüya'yı evde bulamadı. Tüm evi aradıktan sonra vazonun yanına koyulmuş bir mektup buldu. On dokuz kelimelik bir terk mektubu. İşte o günden sonra Galip her şeyini Rüya'yı aramaya verdi. İlk olarak evdeki tüm ipuçlarını toplamakla başladı. Bütün ailesine yalan söyleyerek Rüya'nın gittiğine dair hiçbir bilgi vermedi. Galip, Rüya'nın eski kocasına bile gitti fakat hiçbir sonuç alamadı. Bir gün kahvede otururken Celal'in yazılarını tekrar tekrar okumaya ve onlarda bir anlam bulmaya başladı. O kadar çok okumuştu ki artık onun yazılarını bir işaret olarak görmeye başladı. O an da Rüya ve Celal'in şuanda birlikte olduklarını keşfetti. Bundan sonraki amacı Celal'i bulmaya yönelikti. Celal'in eski evini buldu ve orda tamamen kendini yazılara verdi. Kendisini Celal gibi hissediyor ve onun yazdıklarını kendisi de yazabiliyordu. Hatta Celal'in gazeteye yazı vermediği beş gün boyunca eski yazıları yayımlanıyordu. Celal hafızasını kaybetmek üzereydi. Galip oturdu ve yeni bir köşe yazısı yazdı bunu da Celal yazmış gibi imzaladı. Gün geçtikte Galip bambaşka bir kişi olmaya başlamış, artık tamamen Celal Salik olmuş onun gibi davranıyor, onun gibi yazıyor hatta onun gibi düşünüyordu.
Bir gün Celal'in evine giderken çocukken Rüya ile gittikleri Alaaddin'in dükkanının önünde bir kalabalık gördü. Yerde bir adam yatıyor ve üstü gazetelerle kaplıydı. Çok az yaklaşınca bu adamın Celal olduğunu gördü. Üç kurşunla öldürülmüştü. Birden gözü diğer tarafa Alaaddin'in dükkanının içindeki kalabalığa yöneldi. Orda da biri yatıyordu. Bu kişi ise çok sevdiği, günlerdir aradığı karısı Rüya'ydı. Celal hafızasını yitirmeye başlayınca üvey kız kardeşi Rüya'dan yardım istemiş ve tüm hayatını yazsın diye Rüya'yı çağırmıştı. O gün ikisi de Konak Sineması'na gitmişler ve eve dönüyorlardı. O sırada bir adam gelip ikisini de vurmuş ama kurşunlardan biri Rüya'ya denk gelmişti. Celal'in ölümü çok uzun süre araştırılmış ve en sonunda bunu ona zıt giden bir okuru hatta berberi olan kişinin yaptığı anlaşılmış, berber suçunu itiraf etmişti.
Galip ise ikisinin ölümünü atlattıktan bir süre sonra Celal'in yerine yazılar yazmaya başlamış ve hayatını 'kendisi' olmaya adayarak yaşamaya başlamıştı.
Kara Kitap Konusu
Nobel Edebiyat Ödüllü yazarımız Orhan Pamuk'un otuz yaşlarında ve beş yıl süren bir çalışmayla yazdığı romanı Kara Kitap belki de onun en farklı romanıdır. Kitabı okuduğunuzda her şey sanki okuyucuya bırakılmış gibi hissediyorsunuz. Ayrıca yazılış tekniği olarak da yazar kitapta belli bir sırayla gidiyor. Bir Galip'in ağzından 'şuan' anlatılıyor; bir de milliyet gazetesinde köşe yazarı olan Celal'in köşe yazılarından kesitler anlatılıyor. Kitabı okurken kalemi elinizden bırakamıyor ve sürekli araştırma yapma gereği duyuyorsunuz. Kolay okunabilecek bir kitap değil aksine düşünerek, araştırarak okumak gerekiyor. Ayrıca kitap eleştirmenler tarafından da 'postmodernizm'e örnek olarak gösteriliyor.
Kara Kitap Soruları ve Cevapları
kara kitap türü nedir?
Kara Kitap eserinin türü romandır.
kara kitap kimin eseri?
Kara Kitap Orhan Pamuk'un bir eseridir.
Kara Kitap Yorumları
yıllar önce okumuştum sanırım okuduğum ilk orhan pamuk kitabıydı emin değilim ama etkileyici bir romandı
29-12-2015 20:15
mükemmel bir roman
04-01-2016 00:03
muhteşem bir roman, uzun süre etkisinde kaldım.
12-01-2016 17:18
kendimce güzel bir özet bulamadım
15-06-2016 01:35
özeti yazan arkadaşi tebrik ediyorum
23-01-2018 02:02
sıkıcı durağan bir roman bence.
11-03-2018 00:22
kitabın konusu ve olay örgüsü mükemmel orhan pamukun kalitesini bu kitapta görmek mümkün mükemmel yazmış
24-12-2019 13:23
bana göre orhan pamukun en güzel romanı bu kara kitap pek bilinmez ama harika avukat galip ve rüya karakterleri çok güzel kurgulanmış diğer orhan pamuk kitaplarının kasine sürükleyici bir konusu var uzun olmasa bir kerede okunup bitirilebilecek türde bir roman mutlaka okumanızı tavsiye ederim
13-03-2022 16:01
kitabın kahramanları kimlerdir tanıtır mısınız
22-07-2022 22:17
ön yargı ile başlayıp elimden bırakamadığım okunması gereken bir eser
16-12-2022 23:11
galip ve celal karakterlerinin özelliklerini paylaşabilirmisiniz
15-06-2023 22:37
ilk kez orhan pamuk kitabı okudum çok güzel yazılmış