Hasan Nail Canat, Fatma’nın hikâyesiyle okurlara ailenin önemini, İslam dininin doğru yaşandığında ne kadar güzel, huzur verici olduğunu ve dinin kulaktan dolma bilgilerle öğrenilemeyeceğini anlatmaya çalışıyor. Çeşit çeşit insanların yer aldığı hikâyede yazar kimi zaman çıkar ilişkilerini, kimi zaman da gerçek dostluğu okurlarına sunuyor. Ayrıca alkol ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıkların insan hayatına verdiği zarara da dikkat çekiyor. Ama belki de tüm bunlardan daha önemli olarak insan hayatının kıymetini ve çabalayınca her zorluğun aşılabileceğini anlatıyor. Hayatın çeşitli iniş çıkışlarla dolu olduğunu, insanın kimi zaman iyi ve güzel kimi zamansa kötü olaylarla karşılaşacağını gözler önüne seriyor.
Fatma, dokuzuncu sınıfa gidiyor ve annesiyle yaşıyor. Babasının da kendisi çok küçükken öldüğünü sanıyor. Annesini çok sevse de aile sıcaklığından uzak yaşamaktan dolayı üzülüyor. Ayrıca annesinin hayatının sahteliklerle dolu bir dünya olduğunu gördükçe daha çok üzülerek kendisini ve hayatı sorgulamaya başlıyor.
Bir gün, arkadaşları edebiyat öğretmenleri aleyhinde işler çeviriyorlar. Fatma, öğretmeninin iyi bir insan olduğunu düşünerek arkadaşlarına katılmıyor. Eve gittiğinde annesiyle bu konuyu paylaşmak istiyor. Ama annesi o sırada evlerinde olan bir arkadaşıyla gereksiz şeyler hakkında konuştuğundan Fatma’yı pek dikkate almıyor. Akşam olunca evlerine, annesinin birkaç tanıdığı daha geliyor. Aralarında kameraman ve yönetmen de bulunan bu insanlar Fatma’ya bir başrol teklif ediyorlar.
Hayatı boyunca zar zor küçük rollerde oynamayı başaran Züleyha Hanım, kızına yapılan bu teklife çok seviniyor. Böylece Fatma’nın oyunculuk günleri başlıyor. Kısa bir süre oyunculuk yapan Fatma kendisini, eskiden annesi yüzünden şahit olduğu hayatın içinde buluyor. Bir süre bu hayata katlansa da bir gece annesinin uyuşturucu kullandığını öğreniyor ve o gün böyle bir hayata daha fazla katlanamayacağına karar veriyor.
Böylece oyunculuğu kısa süre sonra ani bir şekilde bırakıyor. Ama hem annesi ve arkadaşları hem de okul müdürü Fatma’ya oyunculuğa devam etmesi için baskı yapıyorlar. Fatma tüm bunlardan çok bunaldığı bir sırada sınıf arkadaşı Osman’la karşılaşıyor ve onunla konuşmak istiyor. Osman, Fatma’ya yardımcı olmak isteyerek onu evlerine davet ediyor. Osman’ın annesiyle tanışan ve sıcak bir aile ortamına giren Fatma çok duygulanıyor. Osman’ın konuşmalarından da etkilenerek Osman’ın annesi Pınar Hanım’dan kendisine dinini öğretmesi için ricada bulunuyor. Pınar Hanım bu isteği mutlulukla kabul ediyor.
Fatma, Pınar Hanım’dan öğrendikleri sayesinde inancına uygun bir şekilde yaşamaya başlıyor ve bu yüzden okuldan ayrılmak zorunda kalıyor. Aldığı kararlarla değişen hayatı insanların tepkilerine sebep oluyor. Fatma ise tüm bunlara sabırla katlanıyor. Ama bir gün annesinin trafik kazası geçirip ağır yaralandığını öğreniyor ve buna her şeyden daha çok üzülüyor. Bu kazadan sonra annesinin yüzü epey yaralı kalıyor ve annesi bu durumdan bir an önce kurtulmak istiyor. Bunun için evdeki bütün eşyaları satıp estetik ameliyat yaptırıyor. Bu sırada bir işe giren Fatma, annesinin iki arkadaşının öldüğü kazadan sonra daha da hırslı bir insan olduğunu fark ediyor. Bu duruma çok üzülse de elinden bir şey gelmiyor ve annesini olduğu gibi kabulleniyor. Ama annesi bir süre sonra aşırı dozda uyuşturucu alarak ölüyor.
Annesinin ölümü Fatma’yı derinden etkiliyor. O günden sonra edebiyat öğretmeni ve eşinin ısrarlarına dayanamayarak onlarla yaşamaya başlıyor. Bu süreçte çalışmaya devam ediyor ve Ayşe adında bir kızla tanışıyor. Ayşe’yle aynı yerde çalıştıkları için sıkça görüşüyorlar ve dostlukları ilerliyor. Bir süre sonra Fatma işten çıkmak zorunda kalıyor ama iki dost görüşmeye devam ediyorlar.
Fatma’nın hayatı böyle devam ederken farklı bir şehirde yaşayan babası Saffet Hoca, Fatma’yı bulmak için İstanbul’a geliyor. Eski eşinin yıllar önce kendisinden kaçırdığı kızını bulmak için çabalıyor ve sonunda kızının adresine ulaşıyor.