Emine Işınsu'nun tek hikâye kitabı olan Bir Gece Yıldızlarla, yaklaşık 30 hikâyeden oluşmaktadır. Hikâyeler üç ayrı başlık altında toplanmıştır. Birinci bölüm aşk, evlat, geçmiş yaşam gibi hikâyelerden oluşmaktadır. İkinci bölüm dinî hikâyelerden oluşmaktadır. Üçüncü bölüm "Selâm" başlıklı 14 adet manzum benzeri yazıdan oluşmaktadır. Aşağıda altı hikâyenin özeti yer almaktadır.
1-) Eskiden çok iyi hatırlardı şiirleri ve şarkıları. Şimdiyse unutuyordu ya da birbirine karıştırıyordu her kelimeyi. İçinde "adalı" geçen bir şeye ihtiyacı vardı. Aradığı şarkı mıydı türkü müydü bunu bile bilmiyordu. Kafası çok karışıktı. Her şey birbirine girmişti zihninde.
2-) Aslında pek sevmiyordu o kadını. Arkadaşının ısrarlarına daha fazla dayanamadığı için kabul etmişti onu ziyaret etmeyi. Giderken de bir kutu çikolata almıştı. Çay koyup muhabbet etmeye başladı Şükriye teyzeyle. Durmadan onu terk eden kocasından bahsediyordu. Onunla ilgili her ayrıntı hâlâ aklındaydı. Yemeği nasıl yediği, çayı kayısı kurusuyla kıtlama içtiği... Ama kızı Ayten'in nasıl öldüğünü bile hatırlamıyordu.
3-)Sabaha karşı canı çok sıkılmıştı kadının. Bu yüzden rastgele bir numarayı arada. Bir adam açtı telefonu. Öylesine konuşmaya başladılar. Kadın hayatındaki tüm renkleri kaybettiğinden bahsetti. Gökyüzü onun için artık griydi. Yanında uyuyan karısının sarı saçlarını okşarken konuşmaya devam etti adam. Eğer isterse her şeyi renklendirebileceğinden bahsetti. Aslında tüm renkleri çiçeklerden öğrenmişti kadın. Bu konuda onu kocası desteklemişti. Sonra bir sabah hayatından çıkıvermişti. Mutfakta öylece yatarken bumuştu onu. Aslında hiç de ölüye benzemiyordu. Sanki birden kalkıp gülümseyecekti. Adam bunu duyunca kocasının öldüğünü ama kendisinin yaşamaya devam ettiğini söyledi. Artık kadının hayatına sahip çıkması gerekiyordu. Telefonu kapattıklarında kadına bir canlılık gelmişti. Kendisini daha iyi hissediyordu. Adamsa kaçak hayatına veda etmeye karar vermişti. Gidip teslim olacaktı. Birbirlerinin isimlerini bile bilmeyen iki yabancı tek bir telefonla hayatlarına işte böyle yön vermişti.
4-) İnsanları birbirine düşürmeye çalışıyordu cadı. Bu sayede "En Cadıca İş Bayram Ödülü"nü kazanabilecekti. Tülin ve Birigit'i seçmişti kendisine. Tülin, Paris'te ressam olmak istiyordu. Birigit; çocuklarının, eşinin ve bir de kedisinin olmasını istiyordu. Cadı da kötülük olsun diye ikisinin ruhlarının yer değiştirmesini sağladı. Planına göre ikisi de bir süre sonra sıkılacaktı yeni yaşamlarından. İşler tahmin ettiği gibi olmadı. İkisi de yeni hayatlarına hemen uyum sağlamıştı. Asıl mutsuz olan eşleriydi. Cadı, bunun böyle olacağını tahmin edememişti. Seneye Yüksek Jüri'ye kadınların değil erkeklerin durumunu sunmaya karar verdi.
5-) İyilik olsun diye kapısına kadar gelen portakalcıyı -İsmet'i- geri çevirmemişti. Hatta onun devamlı müşterisi olmaya karar vermişti. Portakallar bitince manavdan üç kilo alıp geldi. Aynı gün on beş yaşlarında bir çocuk gelip ona, kendisini İsmet'in gönderdiğini söyleyip portakalları sattı. Dakikalar sonra da İsmet geldi. Birini göndermediğini söyledi ve onun için buraya kadar portakal getirdiğini almazsa ayıp etmiş olacağını söyledi. Çaresizce onları da satın aldı. Daha sonra pencereden bakınca İsmet'le o çocuğun aynı arabaya bindiğini gördü.
6-) Dinî bilgilere hakim bir adam seyahat ederken kaybolmuş. Karşısına bir çoban çıkmış. Ondan çorba istemiş. Çoban çorbası olmadığını ama süt verebileceğini söylemiş. Adam, sabah olunca namaz kılmak için kalkmış. Çobanı garip hareketler yaparken bulmuş. Aynı zamanda garip şeyler de söylüyormuş. Ona ne yaptığını sormuş. Çoban, namaz kıldığını söyleyince çok sinirlenmiş ve az önce yaptığı şeyler için kızmaya başlamış. Çoban, kendisine bir şeyler öğretmesi için ona yalvarınca kabul etmiş. Bir haftanın sonunda adam sandala binip giderken arkasından biri gelmiş ve ona bir duayı sormuş. Bu gelen çobanmış. Suyun üstünde rahatça durabiliyormuş. Adam bunu görünce "Git bildiğin gibi aşkla yap." demiş.