16 yaşındaki Karl Rossman, hizmetçileri Johanna Brummer’i hamile bırakınca nafaka ödenmesini ve oğullarının skandala bulaşmasını önlemek isteyen anne ve babası tarafından Bohemya’dan ABD’ye gönderilir. Hamburg-Amerika Hattında çalışan gemiyle beş gün süren yolculuktan sonra New York’a adım attığında bavulunu sırtladığı gibi insan kalabalığının arasına karışır. Güvertede adım adım ilerlerken aklına şemsiyesini geminin alt katında unuttuğu gelir. Bavulunu yolculuk sırasında tanıştığı Franz Butterbaum’a emanet ederek arayışa geçen genç adam, kısa sürede devasa geminin içinde kaybolur. Çaresizce, içinde geminin ateşçisi olan bir Alman’ın kaldığı kamaranın kapısını çalar. Ateşçi, Rumen Çarkçıbaşı Schubal’dan gördüğü muamele yüzünden kaç yıldır çalıştığı gemiyi terk edeceği için kızgındır. Karl, ateşçiyi hakkını araması, kaptan ile konuşması gerektiği konusunda ikna eder. Yolcular gemiyi tamamen boşalttığında ikili, içinde yedi kişinin olduğu kaptan kamarasına gider. Ateşçiye orayı terk etmesi söylenince Karl harekete geçerek şaşkın bakışlar eşliğinde durumu özetler. Konuşmadan oldukça etkilenen Senatör Edward Jakob, çocuğun, Brummer’in yazdığı mektupla varlığından haberdar olduğu yeğeni olduğunu fark eder. Çocuğu yanına alarak yeni hayatına adım atacağı New York’un göbeğindeki altı katlı evine götürür.
Asıl adı Jakob Bendelmayer olan senatör, Amerika’ya 30 yıl önce gelmiş, yönettiği büyük nakliyat ağıyla ülkenin büyük zenginleri arasına girmiştir. Yeğeninin de Amerika’da başarı kazanabilmesi için ticaret yüksek okulundan genç bir öğretmeni İngilizce öğretmesi, New York’un en büyük inşaat şirketi sahibi olan arkadaşının oğlu Bay Mack’i ise biniciliği öğretmesi için ayarlar. Jakob iki buçuk ay boyunca dayısının çizdiği plan doğrultusunda yaşayıp giderken bir akşam yemeği sonrası New York yakınlarındaki bir çiftlikte kızı Klara ile yaşayan Bay Green’den davet alır. Senatör bu ziyaretin yapılmasını uygun bulmasa da Karl’ın ısrarıyla duruma göz yumar. İlk defa yaşadığı ev dışında bir yere giden Karl, Bay Mack’ın nişanlısı olduğunu öğrendiği Klara ile anlaşamaz. Ziyareti sonlandırıp evine dönmek istediğinde de Banker Bay Pollunder vasıtasıyla dayısından, sözünü dinlemediği için artık hayatına yalnız başına devam etmesi gerektiğini bildiren bir mektup alır.
Yalnız başına kalan Karl geceyi geçirmek için gittiği New York banliyösündeki bir otelde odasını iki tesviyeci, İrlandalı Robinson ve Fransız Delamarche ile paylaşır. Bu kişiler kente iki gün uzaklıktaki Butterford’a iş aramak için gitmek üzere Karl’ı da davet ederler. Karl’ın üzerine en iyi oturan elbisesini odacı kadına yarım dolar karşılığında satarak yola koyulan üçlü, akşam olduğunda karınlarını doyurmak ve dinlenmek üzere tepelik bir alanda dururlar. Karl, yemek bulmak için gittiği Hotel Occidental’in Aşçıbaşısı Grete Mitzelbach’ın dikkatini çeker. 50 yaşındaki bu iyiliksever kadın Karl’a iş ve yatacak yer teklif eder. Karl arkadaşlarını bırakmak istemese de onların, yokluğunda eşyalarını karıştırdığını fark edince fikrini değiştirir. İki adama yollarının kesinlikle ayrıldığını söyleyerek otele asansörcü olarak yerleşir. Zamanını büyük bir titizlikle uyguladığı işi, Sekreter Therese Berchtold ile arkadaşlığı ve ticari yazışmalar üzerine yaptığı alıştırmalarla geçiren Karl hayatından memnundur. Ancak Robinson’un sarhoş bir şekilde otele gelip ortalığı karıştırması sonucu işine son verilir.
Karl’dan ayrıldıktan sonra günlerini dilencilik yaparak geçiren Robinson ve Delamarche, zengin ve oldukça şişman olan şarkıcı Brunelda’yla tanışıp onunla yaşamaya başlamışlardır. Brunelda, Delamarche’yi sevgilisi olarak seçmişken Robinson’un görevi uşaklıkla sınırlı kalmıştır. Bu durumdan yorulan Robinson, Karl’ı yeni uşak olarak yaşadıkları eve getirir. Evde yaşanan bu garip hayattan kurtulmak için fırsat kollayan Karl, Clayton’daki Oklahama Açık Hava Tiyatrosunun işe alım yapacağını duyuran ilanı görür. Cebindeki son parayla Clayton’a gittiğinde ilana başvuran yüzlerce kişi gibi Karl da Negro adıyla teknik işçi olarak işe alınır. Karl’ın gelecekteki çalışma arkadaşlarının arasında Hotel Occidental’da yerini aldığı eski asansörcü Giacomo da vardır. Hep beraber trenle Oklahama’ya giden işçiler Amerika’da yaptıkları ilk tasasız yolculuğun keyfini sürerler.
Kafka’nın yazdığı ilk roman olan Amerika, tamamlanamamasına karşın 1927’de Max Brood tarafından yayımlanmıştır. Amerika, yazarın diğer eserlerine göre farklı bir kulvarda yer alsa da yapılan betimlemeler, yaşatılan sıkışmışlık hissi, hayalle gerçeklerin yer değiştirdiği durumların görülmesi sebebiyle Kafka’nın daha ilk eserinden itibaren ilerleyeceği çizgiyi açıkça ortaya koyması bakımından önemlidir.
kitap bildiğiniz kafka kitaplarından farklı okurken farkettim sonra araştırdığımda öldükten sonra derlenip yayınlandığını öğrendim okurken bunu net görüyorsunuz
04-06-2020 16:07
tam bir kafka romanı değil okuyunca fark ediyorsunuz ama arka kapakta da belirtilmiş zaten güzel kitap ama kafka kitabı değil