Yedinci Gün

Yedinci Gün - İhsan Oktay Anar

Puan Tablosu

YazarOkur'lar (4.9)	Editör (10)
Kitapevi (8)	Sosyal Medya

Yedinci Gün Özet

II. Abdülhamid zamanında Paşaoğlu adındaki zat, babasının padişaha süt kardeş olmasından dolayı kendisine kalan miras sayesinde hiçbir iş yapmadan ferah bir yaşam sürebilmekte; fizik, kimya ve biyoloji gibi fen bilimlerinle hobi olarak ilgilenebilmektedir. Beyoğlu’ndaki kumarhanelere takılan Paşaoğlu, Aman Baba adlı bir Alman, ama daha sonra bir vesileyle islamiyete giren bir adamla da kumar oynar. Bu kumarda ortaya konan inançtır. Allahsız bir kafir olan Paşaoğlu, eğer kumarda Aman Baba’yı yenerse onun da imansız bir kafir olmasını sağlayacaktır. Yok eğer yenilirse dini bütün bir Müslüman olacaktır. Oyunda Paşaoğlu Aman Baba’ya yenilir ve Müslüman olmak zorunda kalır.

İhsan Sait adındaki ablak suretlı, çekik gözlü, elmacık kemikleri çıkık olan Moğol suratlı adam, Sultanahmet hapishanesinden çıktıktan sonra bir tefecinin yanında işe girer. Tefeci sayesinde bu işin en ince ayrıntılarını dek öğrenen İhsan Sait, çocukları yediği söylenen tefeciyi bir gün öldürür ve onun bütün mal varlığına konar. Böylece zengin olan İhsan Sait’in yolu bir vesileyle Ayastefanos’taki demir minarelerin olduğu yere düşer.

Demir minareler, Paşaoğlu’nun kurduğu bir yerdir. Duvarlarında asılı olan Allah ve Muhammed yazılarına, minber ve mihraba benzer kısımlarına bakılırsa burası kutsal bir yerdir. Ancak elektirik tellerine, çeşitli makinalara ve uğursuz atmosfere bakılırsa burası kutsal olmayan bir yerdir. İhsan Sait içeriye girer, Bevvab adındaki hizmetçi tarafından kaçırılıp buraya getirilmiş bir şeyhi izler. Meğer Paşaoğlu, göklerle vasıta kurabilen bir makineye sahiptir. Böylece, ona göre Allah’tan vahiy almak mümkündür. ne var ki kendisi günahkardır. Bu iş için en iyi adaylar, şüphesiz ki şeylerdir. Bu nedenle Paşaoğlu şeyhleri kaçırıp buraya getirtmekte, başına elektirik bağladığı şeylere yüksek voltajda elektirik vermektedir. Ne yazık ki şeyhler vahiy almak ve Allah’la irtibat kurmak yerine ölmektedirler. İhsan Sait’in takip ettiği şeyh de bu şekilde ölür. Bunun üzerine İhsan Sait, silahını çıkarır, Paşaoğlu’na saldırır ve onu öldürür. Artık bu melun yer onun olmuştur ve Bevvab yalnızca İhsan Sait’e hizmet edecektir. Bir gün İhsan Sait demir minarelerde uyurken kendisine “Oğlun İhsan Sait’i terk etme.” diye mektup gelir. Bu birkaç defa tekrar eder. Ne var ki İhsan Sait’in oğlu yoktur. Bir gün karşısına çıkan bir derviş “Ben senin oğlun İhsan Sait’im!” der. İhsan Sait, ona bir miktar para verir ve gönderir. Daha da oğlundan haber alamaz. Yine bir gün İhsan Sait’e Prenses Dojira diye birinden mektup gelir. Mavi gözlü, güzeller güzeli prenses İhsan Sait’e olan aşkından bahsetmektedir. İhsan Sait de mektup yazar, ancak bir de bakar ki prenses mektubu kendisine gelecekten göndermiştir.

Daha sonra Prenses Dojira, İhsan Sait’i geleceğe taşıyacak olan bir zeplin’in çizimlerini gönderir. İhsan Sait demir minarelerdeki atölyesinde bu zeplini inşa eder. Ancak Almanlar bu zeplini ele geçirmek ister. İhsan Sait de Almanlara atölyesinde eğlence verir. bir ara dışarı çıkar ve içeride kalan Almanlara zehirli gaz verir. böylece Almanların çoğu ölür. Zeplini kaçırmak isteyen İhsan Sait, Almanlarla çatışmak zorunda kalır. Mürettebatının çoğunu kaybeden İhsan Sait zeplini kaptırmaz. Zeplinle yükselir, yükselir ve atmosferden çıkar. Donarak ölen İhsan Sait, bu şekilde ölümsüzlüğe kavuşur ve bir yarı Tanrı olur. O artık gelecekteki sevgilisine doğru yol almaktadır.

İhsan Sait’in bir daha görmediği oğlunu, daha sonra Ruslarla yapılan bir savaşta asker olarak görüyoruz. Ne yazık ki Ali İhsan bu savaşta şehit düşer. İhsan Sait’in hayaleti ise oğlunun cesedine secde eder.

Aradan yıllar geçer. Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinde Dolmabahçe sarayındayız. Bu sarayda bir hayaletin gezdiği söylentisi alır başını yürür. Bu meseleyi araştırmak için yedi kişilik bir komisyon kurulur. Bu komisyonun çalışması esnasında memurlar sekiz kişi olduklarını fark ederler. Sekizinci kişi İhsan Sait’in hayaletidir. İhsan Sait gelecekten gelmiştir ve sevgilisi Prenses Dojira’yı bulamamıştır. II. Abdülhamid’in fişlettiği tüm insanlara ait kayıtlara sahip olan komisyon İhsan Sait’in de hayatını bilir ve ona yardımcı olmak ister. Onun, iyi bir adam olmak koşuluyla Prenses Dojira’ya kavuşacağını söyler. Hem Prenses Dojira İhsan Sait’i yüzündeki yaradan tanıyacaktır, halbuki İhsan Sait’in yüzünde hiçbir yara izi yoktur. Neden sonra İhsan Sait, oğlu Ali İhsan’ın yüzündeki yara izini hatırlar. Daha sonra, sevgilisi Prenses Dojira’ya ulaşabilmek için geçmişe döner; fakat İhsan Sait olarak.

Dolmabahçe Sarayı’ndaki İhsan Sait ise, tüm macerasını orada bulunan yedi kişiye yazdırır. Bu yedi kişi, yedi uyurlardan başkası değildir. Tüm hikaye de onların rüyalarından ibarettir. Bu yedi kişinin aralarında bir de köpek vardır ki adı Kıtmir’dir. İhsan Sait, tüm hikayeyi altı günde yazdırır, yorulur ve yedinci günde dinlenir. Yazıcılara da öyle yapmalarını emreder.

Yedinci Gün, postmodern roman kuramının özelliklerini barındırır. Metinlerarasılığın yoğun olduğu, insanları ve olayları karikatürize ederek anlatan bu roman, oldukça keyifli ve akıcıdır. Roman kahramanlarının maceradan maceraya koştuğu bu roman, okuyucuyu pek çok kez güldürmeyi başarmakta, ilginç kurgusuyla da okuyucuyu düşünmeye zorlamaktadır.

Editör: Murat ASLAN

Yedinci Gün Konusu

Felsefeyi edebiyat ile birleştiren üslubu ile okurların dikkatini çeken ve felsefeyi kattığı romanları ile tanınan ünlü yazar İhsan Oktay Anar uzun bir aradan sonra Yedinci Gün romanı ile tekrar sevenlerinin karşısına çıkıyor.

Yedinci Gün romanında basit insanları ele alan ve onların en zayıf ve en yüce yanlarını ortaya çıkartan yazar insanın sıra dışılığı ile yine sizi şaşırtacak. Herkesin kendinden bir parça bulacağı bu kitap yine çok satanlar listesinin tepelerinde olması bekleniyor.

Yedinci Gün Soruları ve Cevapları

Yedinci Gün Yorumları