Halit Ertuğrul’un yazdığı Sevda, ilk kez 2009 yılında Nesil Yayınları tarafından yayımlanan bir roman. Gerçek bir hayat hikâyesini konu alan kitap, “Bir Gençlik Dramı” üst başlığına sahip. 141 sayfa ve 7 bölümden oluşan kitabın başında ön söz ile kitapta hayat hikâyesi anlatılan Sevda Hanım’ın yazarla arasında geçen görüşmeye dair bir metin bulunmakta. Sevda Hanım, yazarın diğer kitaplarını okuyunca kendi hayat hikâyesinin de bu kitaplardaki hikâyelere çok benzediğini fark eder ve kendi yaşadıklarını başkaları da yaşamasın diye hayat hikâyesini paylaşmak ister. Yazar ise özellikle genç kızlar için bir uyarı ve tecrübe aktarımı niteliğindeki bu eserin edebî açıdan herhangi bir roman veya hikâye gibi değerlendirilmemesi gerektiğini okurlarla paylaşır.
Sevda Özeti
Sevda, alkolik bir baba ile hasta bir annenin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelir. Erken doğduğu için fazla yaşamayacağı düşünülse de uzun sayılabilecek bir ömür sürer. Ancak zorluklarla başlayan bu ömür, uzun süre zorluklarla devam eder. Sevda’nın babası, evini ve çocuklarını önemsemeyen, evine para getirmek yerine karısının elindeki üç kuruşa da göz diken bir adamdır. Annesi ise alkolik kocasından sürekli şiddet gören, bir yandan da maddi ve manevi zorluklar içinde iki çocuğuna bakmaya çalışan hasta bir kadındır.
Sevda ile abisi, annelerinin çabaları ve komşuları Hacer Teyze’nin destekleriyle büyüyüp belli bir yaşa gelir. Bu sırada onlara faydadan çok zarar veren babaları da ortadan kaybolur ve bir daha da kendisinden haber çıkmaz. Babasının kaybolmasının ardından Sevda’nın abisi daha fazla sorumluluk alır ve kardeşini koruyup kollamaya devam eder. Ancak Sevda ortaokuldayken henüz lisenin ilk yıllarında olan abisi ansızın vefat eder. Abisinin vefatıyla sarsılan Sevda, annesi ve komşuları Hacer Teyze’yle baş başa kalır.
Küçüklüğünden beri zenginliğe ve şöhrete heveslenip abisinin vefatıyla korumasız bir hâle gelen Sevda, daha lise yıllarındayken zenginlik içinde yaşama hevesiyle Hakan adında bir adamla evden kaçar. Ancak çok geçmeden Hakan’ın kötü biri olduğu ortaya çıkar. Sevda da bir yandan annesini hasta yatağında bırakıp kaçmanın vicdan azabını bir yandan da nasıl bir bataklığa düştüğünü fark etmenin şaşkınlığını yaşar. Bir süre sonra ise kaldığı oteldeki görevli kadına yalvarıp yakararak onun sayesinde otelden ve kötü adamların elinden kaçıp kurtulmayı başarır.
Düştüğü ilk bataklıktan kurtulduktan sonra hayatını sürdürebilmek için iş arayışına girer ve bir gazetede gördüğü yaşlı bir kadına bakma işine başvurur. Ancak yaşlı kadın bakım işi için gittiği ev de ayrı bir bataklık çıkar. Böylece Sevda bir kez daha kötü insanların eline düşer. Bir süre de bu bataklıkta çırpınıp her gününü ölmeyi dileyerek geçirdikten sonra bayılma numarası yaparak oradan kurtulmayı başarır. Hatta oradan kurtulmasına yardım eden Ekrem adındaki adamın evinde bir ay kadar kalıp kendisine yeni bir yaşam kurmaya çalışır.
Ekrem ile eşi çok iyi insanlar olsalar da aklı annesinde kalan ve her gününü vicdan azabıyla geçiren Sevda, eve dönmeyi bir türlü göze alamaz ve intihar etmeye karar verir. Ancak intihar girişiminden hemen önce annesini rüyasında görür ve annesinin isteği üzerine komşuları Hacer Teyze’yi ziyaret eder. Bu ziyaret sırasında annesinin vefat ettiğini ve Hacer Teyze’nin de kendisi gibi bir rüya gördüğünü öğrenir. Annesi Hacer Teyze’nin rüyasında da ondan Sevda’yı bir daha bırakmamasını ister. Böylece Sevda, bir süre Hacer Teyze’nin evinde kalır.
Sevda, Hacer Teyze’nin evinde kalırken çocukluk arkadaşı Çiğdem’i görme ve Çiğdem’in nişanlısı Erkut Bey’le tanışma fırsatı yakalar. Erkut Bey sayesinde kafasını kurcalayan pek çok soruya cevap bulur ve Hacer Teyze ile torunu Çiğdem’in destekleriyle yeniden hayata tutunmaya çalışır. Bir süre sonra ise bu aileye daha fazla yük olmak istemediği için Hacer Teyze’nin evinden ayrılmak ister ama Hacer Teyze buna asla izin vermez. Böylece Sevda, Hacer Teyze ile yaşamaya devam eder.
Hacer Teyze’nin evinde kaldığı için çocukluk arkadaşı Çiğdem’le altlı üstlü oturan Sevda, bir yandan da biricik dostunun evlilik hazırlıklarına yardım eder ve onun mutluluğuna ortak olur. Hiç beklemediği bir anda ise Hacer Teyze ile Çiğdem’den kendisiyle evlenmek isteyen birinin olduğunu öğrenir. Sevda’yla evlenmek isteyen kişi, Hacer Teyze’nin vefat eden kızının eşi ve torunu Çiğdem’in de babası olan Yusuf Bey’dir. Her ne kadar Sevda kendini bu aileye layık görmese de hem Çiğdem’in hem de Hacer Teyze’nin samimiyetine güvenerek bu teklifi kabul eder. Böylece Sevda’nın da huzurlu bir yuvası ve sevgi dolu bir ailesi olur.