Yazar, ilk denemesinde nesne-kitap ilişkisi üzerinde duruyor. Onlarca kitap yığmanın bir marifet olmadığını okuduktan sonra vazgeçmeyi bilmenin özgürlük olduğunu anlatıyor. Yazar, yıllar önce kitaplarına sinirlenmiş onları satmak ve kurtulmak istemiştir. Bu durum yazarın ölüm-mezar düşüncesi ile ulaklanmıştır. Kitaplarımızdan aldığımız bilgiyle yetinip nesneden yani kitaptan vazgeçmek güç olabilir. Yaşamak vazgeçmeyi öğrenmektir. İstediği kitabı bulamadığında yaşayamam dediği günlere bizi götürüyor. Bu deneme çoğu zaman kendime söylemeye korktuğum düşünceleri tekrar zihnimde filizlendirdi. Ama ne kitapsız yapabiliyoruz ne de kitapla yaşayabiliyoruz. Kitaplara okuduktan sonra daha da bağlanıyoruz.
İmge Üretiminde Roman Hâlâ İlk Sırada
Yazar, bu denemesinde romanda imge üretimi üzerinde duruyor. İmge bir yazın terimi olarak dış dünyayı daha iyi ifade etmeye yarayan öğedir. Bilge Karasu imgeyi “kalıp, çerçeve” olarak nitelendirmektedir. İmge üretimi yazar tarafından bilinçli ya da bilinçsiz şekilde romanda yer edinir. Bu imgeler okuyucular tarafından yazarın anlatmak istediğinden daha fazla ya da daha az anlaşılabilinir. İmge sayesinde eser okundukça değerlenen cevher gibidir. Okuyucu tarafından sürekli farklı yorumlanır. Dolayısıyla her okuyucunun alacağı lezzet farklıdır. Yazar, romanı ulaşılması güç olan karşı yaka gibi görür. Bu her yazarın başına gelecek yaratımsal süreçtir. Çağımızdaki üç büyük imge üretici olan basın, sinema, televizyon insanları önce göze yöneltmektedir. Resim, heykel, mimarlık, fotoğraf gibi sanatlar bir damlanın verdiği etki gibi denizde daireler çizer. Bu da acaba kitabın cenazesi mi kalkacak ? Sorusunu bize yöneltiyor.
İletişimin Güçlükleri Üzerine Yerli Yersiz Sözler
Yazar, bu denemesinde düşünce ve dil üzerine durmuştur. Belleğimizde kemikleşmiş düşüncelerimizin altında mutlaka küçük düşünceler demeti bulunur. Yazar bu küçük, görünmeyen düşünceleri ham topraktan ayrılması güç küçük çekirdeklere benzetir. Yaşamın süzgecinden geçtikçe bu düşüncelerin bazılarını sezer ve bazılarını da seçeriz. Ana dilinin bilincinde olan bir insan çeviri metinleri rahatlıkla anlayabilir. Çünkü çeviri metinlerindeki Türkçe bu insanlara ham gelir. Bu hamlığı fark eden okuyucu bilinçli bir şekilde bu metni seçer. İnsanın duyup düşünebildiği alanlarda kendini ifade etmesi çok çeşitlidir. Zamanla bunları karşımızdakine anlatma sürecinde anlarız. Verici vermek istediklerini ayıkladıktan sonra alıcıya verir. Alıcı ise vericinin vermek istediklerini almayacaktır. Alıcı da almak istediklerini tahıldan taş ayıklar gibi alacaktır.
“Yeni” Dediğimiz Üzerine
Yazar bu bölümde yenilik, yeniliğe açıklık, yenilikçi gibi kavramları sorguluyor. Toplumda “yeniliğe açık” denilen bir kesim vardır. Bu kesim yeni ne olursa olsun bunu onaylarlar. Bununla övünürler. Yeniliğe açık olmayanları eleştirirler. Yenilikçi dediğimiz üretici bir kesim de vardır. Bu kesim bilim insanları, sanatçılar ve hatta bir meslek grubuna dahil olmayan birey de olabilir. Bu yenilikçi kesim çoğu zaman gürültü biçiminde yeniliğini ortaya koyar. Yenilik bize ürkütücü gelebilir. Bunu usumuzun mahkemesinde karar kılıp benimseriz ya da benimsemeyiz. Hayatımızın çoğu zamanında değişmesini istediğimiz ya da değişmesinden korktuğumuz şeyler vardır. Yeni olan şey, yeni olmayan şeyin karşısında var olacaktır. Bu döngü bu şekilde ilerlemektedir. Ayrıca yeni olan şeyin marjinal olmasından da söz eder. Bu marjinallik karşısında heybete düşenler de vardır. Yenilik sarsıcıdır. Her insan yenilik karşısında farklı hislere bürünür. Kimi şaşırır kimi benimser. Kendi kendimize bu yenilik karşısında ben buna ne gibi tepki verirdim? Diye de düşünebiliriz.
Cinayetin Azı Çoğu
Yazar bu bölümde hayvan dostlarımız ve onların yok edilmesi üzerinde durmuştur. Hayvanlar konuşamazlar, iyi ya da kötüyü seçme yetkileri yoktur. Bu yüzden hayvanlara kötülük etmek de meşrulaştırılmamalıdır. Yazar, 1747 kedi ve köpeğin acımasızca fırına atılarak yakıldığını anlatıyor. O hayvan dostlarımızın çektiği acı ve bunu onlara yapan görevli bir veterinerdir. Topluca onların ölümüne karar vermek ne kadar adaletlidir? Onların da canı olduğu insan dediğimiz yaratık farkına varmalıdır. İnsanlar yüzyıllar önce alıp bu hayvanları emrine buyur etmiş ve şimdi onları nasıl yakabiliyor? Nasıl öldürebilir? Bu cinayet değil de nedir? Yazar, deneme sonunda 1993 Madımak Oteli’ndeki yangına işaret eder. İnsan ya da hayvan her canlı can taşır. Bunun hayvanı insanı yoktur.
Bir Hayvanla Yaşamak
Yazar, hayatına hayvan dost ile devam etmenin düşündürücü kavramları üzerine durmuştur. Catherine ve Julien P.’nin öyküsünü bir arkadaşı ona anlatır. Bu çift ilk defa tatillerini Paris’ten uzakta geçirmek için yola koyulurlar. Brezilya’yı bilen arkadaşlarına uyarak oraya giderler. Brezilya’da bir ressamın evine konuk olurlar. Bir sabah kahvaltı ederlerken bir köpek yavrusu yanlarına gelir. O günden sonra bu köpek onların dostu olur. Onların yaşamına ayak uydurur. Bir süre sonra bu hayvan büyümeye başlar. Veterinere aşı yaptırmak için giden çift bu hayvanın köpek değil de bir tür Brezilya faresi olduğunu öğrenir. İmha edilmesini isterler. İkinci bir anlatısında hayvanları eğitim için şiddet gibi zehirli bir düşünceyi ele alıyor. Bir hayvan bizim yaşamımıza alışacak diye onu dövmek tam anlamıyla kör cahilliktir. Üçüncü anlatısında küçük bir kızın dileği yerine gelsin diye ona bir kedi alırlar. Bu hayvan onlara ayak uydurmaya zorlanır. Ne garip insanoğlu değil mi ? Hayvanların bir düzeni var mı? Sormaz alır yaşamına. Gerekirse ona şiddet uygular. Peki kim veriyor bu gayrimeşru hakkı? O hayvan olduğu için mi tüm bunlar? Hayır onlar bizden daha erdemli. Bilerek isteyerek kimseye zarar vermedikleri aşikâr. Bu küçük kızın elindeki kedi yavrusu iş yerine götürülür. Çünkü evin küçük hanımı bu canlı oyuncaktan sıkılmıştır. Çocuk dediğimiz kişi daha belirli bilişsel olgunluk çağına gelmemiştir. Kendi kararlarını kendileri alamazlar. Dolayısıyla bir kediyi sahiplenmenin nedenini ve sonucunu anlayamazlar. Beslediğimiz hayvan istediğimizi yapmadığında nankör olurlar. Asıl nankör insan değil midir? Hayvanları anlamak için biz insanlara büyük görevler düşmektedir.
“Dostlarım Üzerine” Diye Söze Girişerek...
Yazar, bu denemesinde dost ve dostluk üzerinde durmuştur. Kalemi alıp yazdıklarını aynen yayımlaya bilen yazarlara hayran kaldığını anlatır Bilge Karasu. Kendisi yazısı üzerine uzun süre düşünen, ekleme çıkarma yapmadan yayımlamaz. Yazarın alacakaranlık tarafı üretkenliğini arttırır. İlişkilerin çoğu seçilmez. Bu ilişkilerden ailevi dediğimiz anne, baba ve kardeşlerimizi seçemeyiz. Dostlarımızı seçebiliriz. Yazarın da dediği gibi belirtirsek iki kişi anlaşabilir. Bunun adı dostluktur. Yazar, zaman kavramını da bu denemesinde açar. Zaman insanı adeta bir değirmende öğütüp değiştirir. İsteklerimiz, zevklerimiz zamanla değişmektedir.
Bilge Karasu Adlı Birinin 50. Yaşı Üzerine Metin Taslağı
Yazar, ellinci yaşın getirdikleri ve yaşattıkları üzerinde durmaktadır. Bu denemesinde yazar kendine dışardan bakabilmiştir. Denemeyi sanki kendisine yazılıyor gibi göstermiştir. Yirmili yaşlarda olanlar ellinci yaşlara geldiğinde o dönemi özler. Diğer yandan da hayat sıradanlaşır. Dünyanın en önemli kişisi benim diyenleri ölüm eşitleyecektir. İnsan yaşlandıkça kitapta bulamaz olur. Kendine yakın bir kitap bulamamaktan ya da seçicilikten kaynaklanmaktadır bu durum. Ellinci yaş ile birlikte umutsuzluk, hastalık, yalnızlık insanın üstüne sis gibi çökmektedir. Bilge Karasu şimdiki zamanı yaşamaya çalıştığını da denemeden okuruz. Bilge Karasu bu denemesinde de özgünlüğünü konuşturmuş denemeyi kendinden bağımsız birisi kendisi adına ona hitaben yazılmış gibi göstermiştir.
Değerlendirme
Roman, öykü, deneme alanlarında birçok eser veren Bilge Karasu “Ne Kitapsız Ne Kedisiz” adlı deneme kitabı 1994 yılında yayımlamıştır. Aynı yıl bu deneme kitabıyla Sedat Simavi Edebiyat Ödülü almıştır. Eserde sekiz birbirinden değerli deneme bulunmaktadır. Bu üretken yazarımız denemelerinde dil, hayvan dostlarımız, dostluk, yenilik, yenilikçilik gibi kavramları genişleterek okuyucuya sunmaktadır.
Yazan: B. Öğretmen
Ne Kitapsız, Ne Kedisiz Konusu
Ne Kitapsız Ne Kedisiz, Bilge Karasu'nun denemelerinden oluşan ve ilk basımı 1994 yılında yapılmış olan kitabıdır. Eser, Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüştür ve günümüzde de halen büyük ilgi görmektedir. İlgi gören bir kitap olmasının en önemli nedeni ise kitabın adı kuşkusuz. Kitabın içeriği yadsınamaz biçimde başarılı olsa da, "Ne Kitapsız Ne Kedisiz" başlığı okurları kendine çeken en önemli unsurlardan yalnızca bir tanesi. Bilge Karasu'nun roman ve öykülerini de daha önce okumuş biri olarak, denemelerini biraz garipsesem de, "Ne Kitapsız Ne Kedisiz"’i de çok beğendiğimi ve severek okuduğumu söyleyebilirim. Beni rahatsız eden tek unsur kitabın samimi bir dille yazılmamış olması. Açıkçası okurken "Göçmüş Kediler Bahçesi"’ndeki akıcılık ve samimiyeti aradım. Ama yine de önyargı duymadan yaklaşılması ve kitaba bir şans verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Kitap, Bilge Karasu'nun 'Ne Kitaplı Ne Kitapsız', 'İmge Üretiminde Roman Hala İlk Sırada', 'İletişimin Güçlükleri Üzerine Yerli Yersiz Sözler', 'Yeni Dediğimiz Üzerine', 'Cinayetin Azı Çoğu', 'Bir Hayvanla Yaşamak' ve 'Dostlarım Üzerine' adlı tam sekiz adet denemesinden oluşuyor. Doğrusunu söylemek gerekirse, ben okurken bu denemelerin bir iki tanesini atladım. Çünkü Bilge Karasu'yu anlamanın çaba gerektiren bir eylem olduğunu düşünüyorum ve bu denemeleri okuyup anlayabilmek için bir birikim gerekiyor. Okurlara tavsiyem, denemelerin içinden başlıklarını benimsediklerinizi okumanızdır. Kitabın yazım dili ve üslubu yazarının ustalığını bir kez daha kanıtlamış. Tek solukta değil de, sindire sindire zaman içine yayarak okunması gereken bir kitap. Bunun dışında "Ne Kitapsız Ne Kedisiz" i herkese kesinlikle tavsiye ediyorum. Bilge Karasu'nun öykü ve romanlarını seven okurları denemelerine de bayılacaktır. Kitabı okumak isteyenler için bir fikir oluşması açısından kitapta en sevdiğim kısım ise şöyle: "Okur kitap arar ama kitabın da okuru bulduğunu ben çok gördüm. Açıklanabilir bir şey söylemiyorum belki, ama rastlantıların çoğu, açıklayamadığımız için rastlantı görünmez mi?"
Ne Kitapsız, Ne Kedisiz Soruları ve Cevapları
Ne Kitapsız, Ne Kedisiz kimin eseri?
Bilge Karasu
Ne Kitapsız, Ne Kedisiz türü nedir?
Deneme
Ne Kitapsız, Ne Kedisiz kaç sayfa?
94
Ne Kitapsız, Ne Kedisiz Yorumları
çok güzel bir kitap el altında bulundurmak için iyi
19-01-2016 20:14
bir kedi sever olarak çok beğendim kendi dünyamda pek çok örnek var
20-01-2016 20:22
kedi serverler için oldukça iyi bir kitap onun dışındakilere pek hitap etmiyor
09-02-2016 22:25
bilge karasuyu herkes anlayamaz emek vermek gerek anlamak için. ne içten adamdı ah.
12-01-2018 03:13
güzel bir kitap tabi köpek sevenlerden değilseniz yani kedi ile köpek arasında köpeği tercih edenler okumasın