Saf altın rengi bir böcek bulan William Legrand, olayın ardından garip bir ruh haline bürünür. Böceği incelemesi için bir başkasına veren William, böceğin bir resmini çizerek dostuna anlatmak ister fakat kağıtta bir kuru kafa resmi gören arkadaşı inanmaz, William ise resim yeteneğiyle dalga geçildiğini düşünerek sinirlenir ve kağıdı yakmaya çalışır. Kağıt yanmaz, üstüne üstlük ateşin de etkisiyle kağıtta bir hazine haritası belirir. Olayın anlatıcısı olan en yakın arkadaşı ve yaşlı hizmetkarı Jupiter, William’ın durumu için oldukça endişelidirler. Hizmetli, garipleşen patronunun bu hale gelmesinin nedeninin altın böcek tarafından ısırılması olduğunu düşünür. William, bir gün hizmetçisi aracılığıyla dostunu yanına çağırır. Dostunu da ikna eden William ve yardımcısı ormanda bir yürüyüşe çıkar. Jupiter, efendisinin emriyle bir ağaca çıkar. Ağaçta bir kafatası vardır ve efendisi Jupiter’e birtakım talimatlarda bulunur. Jupiter, talimatları yerine getirince aşağı iner ve üçlü belirledikleri koordinatı kazmaya başlar. William dışında hiç kimse ne yaptıklarına anlam veremez ama William kendinden çok emindir. Kazdıkları çukur tam da William’ın tahmin ettiği gibi altın doludur. Hazineyi yanlarında götüren üçlü güvenli bir yere saklar. William, Denizci Kid ve arkadaşlarının hikayesini dostuna anlatır, haritadaki şifreyi nasıl çözdüğünü adım adım aktarır.
Şehrazat’ın Bin İkinci Masalı
Bilindik masalda zalim hükümdar evlendiği kadınları kıskanır ve onları evlendiği gecenin sabahı öldürmek için bir ant içer. Andına oldukça sadık olması yetmediği gibi her gece ülkenin en güzel kızlarıyla evlenir sabah da kızları boğdururdu. Şehrazat bu yazgıyı değiştirmek için kurban olmayı kabul eder. Hükümdarın yeminini bozmak için ona bin bir gece boyunca masallar anlatır. Poe’ya göre orijinal son böyle değildir. Şehrazat bin ikinci gece masalını seçmiş ve Denizci Simbat’ın ağzıyla anlatmaya başlamıştır. Hükümdar, Sultanına bu masalı neden daha önce anlatmadığını bile sormuştur. Masal ilerledikçe içerik hükümdarın pek hoşuna gitmemiş ve Şehrazat’ı boğdurmaya karar vermiştir. Şehrazat, bu kararı büyük bir olgunlukla karşılamış ve odadan ayrılmıştır.
Kuyu ve Sarkaç
Anlatıcı, kötü yargıçların olduğu bir mahkemede yargılanır. Anlatıcının suçu bilinmese de ölüm cezasına çarptırıldığı bilinmektedir. Masada yedi uzun mum yanmaktadır ve mumlar eridikçe adamın kurtulma şansı düşmektedir. Bulunduğu ortamı anlayabilmek için birtakım girişimlerde bulunur. Ayağı kayıp düşünce odanın ortasındaki kuyuyu fark eder ve az daha kuyuya düşecek olduğunu görür. Kendinden geçen anlatıcı gözünü açtığında kendini iple bağlı olarak bulur ve kuyunun tepesinde bir sarkaçın kendine doğru yavaş yavaş yaklaştığını fark eder. Adam, aklını kullanır ve fareleri üzerine çekerek halatı kemirmelerini sağlar. Sarkaç birkaç cm kala koparak tepeye yükselir. Ardından duvarlar adamın üzerine doğru gelir. Az daha kuyuya düşecek olan anlatıcı insan sesleriyle irkilir. Fransız ordusu Toledo’yu ele geçirmiştir ve engizisyon sona erdirilmiştir.
Oval Portre
Yaralı gezgin, terk edilmiş bir şatoya sığınır. Şatonun duvarları resimlerle kaplıdır ve şatoda bir de resimlerin anlatıldığı bir kitap bulur. Gezgin kitapla oyalanırken odanın duvarında sanki gerçekmişçesine çizilmiş bir portre keşfeder. Tablodan gözünü ayırmadan inceler ve kitaptan açıklamasını okumaya koyulur. Tablonun sahibi genç bir ressamdır ve resmedilen de ressamın eşidir. Ressam zamanla akıl sağlığını kaybeder ve tabloya takıntılı hale gelir. Öyle ki ona poz vermekte olan karısını bile gözü görmez. Tabloyu bitirdiğinde büyük bir hiddetle bağırır. “Bu canlı!” Sonunda karısına bakar fakat zavallı kadın oracıkta can vermiştir.
Poe’nun gotik tarzdaki seçme on üç öyküsünü içeren bu kitabın okuması keyifli ve adeta film izliyormuşsun havası vermektedir. Poe’nun öyküleri gerçeklik temasından uzaktadır. Öykünün sonu okurlara bırakılır, kesin bir son söz konusu değildir. Şiirsel bir anlatım ve kelimelerin akışını da görebilmek mümkündür. Okuması keyifli ve sürükleyici bu eseri fantastik ve psikolojik gerilim tarzında okumalar yapmayı seven okurlarımıza öneriyorum.