“Korkma insancık…Korkma! Göreceksin, her şey yeniden güzelleşecek! Bütün korkuların geride kalacak.”
Daha doğmadan önce babasını Suriye’de şehit veren, annesi Zerrin’i de de daha memeden kesilmeden hastalık sonucu kaybeden kahramanımız Bakırköy’deki Kocabey Konağında babaannesi, dedesi ve halasının himayesinde yaşamaya başlar. Edremit’teki konağı ve zeytinlikleri Rumlar tarafından yakılan, babasını, annesini ve kardeşini bu kıyımda kaybeden dede, tek torununu kendi bildikleri doğrultusunda, “tam bir erkek olarak” yetiştirmeye çalışır. İlk zamanlar sadece yazları gittiği anneannesinin ve dedesinin konağında ise on sekiz kişilik dev bir sevgi yumağıyla sarmalanır. İşgal altındaki ülkenin tam ortasında hem öksüz hem yetim olarak büyüyen bu çocuk, köylü ve burjuva sınıfı arasındaki keskin farklılığa rağmen hayatı öğrenmeye çalışmaktadır. Tüm iyi niyet ve ihtimamlara rağmen annesine duyduğu sınırsız özlem nedeniyle hassaslaşmış kalbine iyi gelen tek kişi ise Eleni olur. Aile arasında tiya (yenge, teyze, hala) Eleni unvanıyla saygı gösterilen 22 yaşındaki genç kadın, evlenmelerinin üzerinden altı ay geçmeden Çanakkale’de şehit düşen büyük dayısının dul eşidir. Çocuk hasretiyle yanıp tutuşan Rum gelin de kısa sürede çocuğa bağlanır. Şaşkınlıklarını, üzüntülerini, korkularını birbirlerine açan sevgiye aç iki yürek birbirlerinin en büyük sırdaşı olur. Kâhyanın kızı Elmas’tan dinlediği Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Sürmeli Bey ile Züleyha hikayelerindeki kahramanlar gibi hisseden küçük çocuk kendini aşk olarak tanımladığı yoğun duygu seline bırakır. Yıllardır kalabalıklar içinde yalnız olan Eleni’nin de gönlü hiç bilmediği karmaşık hisler karşısında dalgalanıp durmaktadır. Birbirlerine iyi geldikleri fark edilince bu yakınlığa ailede büyük saygı duyulsa da zaman zaman boğuşmak zorunda kaldıkları birtakım sorunlar ortaya çıkar. Eleni’nin çocuğa Rumca dersler verip, şarkılar öğrettiğini duyan rahmetli ninenin halayığı Nevaser Kalfa çocuğu Hristiyan yapmasından korku duyar. Çocuğun duyduğu aşkı farkında olan ve hayal kırıklığına uğramasından korkan paşa amca ve paşa yenge de bir sonraki sefer yanlarında kalmaya geldiğinde ona bakması için Safinaz adlı bir kadınla anlaşır. Ancak kadın, masrafların kısılması zorunluluğundan kısa sürede geri gönderilir. Eleni’yi de çocukla arasına biraz mesafe koyması konusunda tembihlerler ancak Eleni tüm bunlara kulaklarını kapatır. Dedesinin evine geri dönen çocuğu okula yazıldığında bile yalnız bırakmaz. Genç kadına “gavur” gözüyle bakan dede ve babaanneye kendini kısa sürede sevdirir. Kızının damat olarak istemediği adama kaçtığını öğrenen dedenin ölmesiyle yalnız kalan babaanneye de tuttuğu küçük evde ölümüne dek mümkün oldukça sık refakat eder. Paşa amcanın oğlu Osman’la evlenerek evin hakimiyetini kazanan Nevaser Kalfanın yeğeni Gülistan gizli bir kıskançlık duyduğu Eleni’ye karşı aileyi kışkırtarak bir başlarına yaşayan ikiliyi kısa sürede ayırır. Paşa amca çocuğu Kuleli Askeri Okuluna yatılı olarak yatırır, paşa yenge ise Eleni’ye münasip bir kısmet arayışına girer. Gülistan’ın tek zararı bu kadarla da kalmaz. Çocuğun tüm ayrıntılarla yaşadıklarını anlattığı günlüğü herkese okutunca amca Eleni’yi tokatlar, Eleni de yanına tek bir şey bile olmadan evden ayrılır. Okuldan kaçarak yaşananları öğrenen çocuk intihar etmeye kalkar ancak bu girişimi başarısız olur. İyileşmemek için elinden geleni yapan torununun durumuna üzülen anneanne Eleni’ye haber göndererek çocuğu alıp babaannenin boş evine taşınmalarına karar verir. Kısa sürede sevgiliyle iyileştiren çocuk ve Eleni uzun zamanlık bekleyişten sonra birbirlerinin vücudunda kaybolurlar.
Çocuk kahramanın 7- 16 yaşları arasında yaşadıklarını 1921 ile 1930 yılları arasında ülkede yaşananlarla paralel anlatan Korkma İnsancık Korkma, Turgut Özakman’ın ilk romanı olma özelliğini taşır. İlk kez 1993 yılında Mitos Boyut Yayınları tarafından okuyucuyla buluşturulan eser, 1999 yılından itibaren Bilgi Yayınevi tarafından sansürlenmiş olarak yayımlanmaktadır.