Kitapta yazarın altı öyküsü ve çeviri yaptığı bir öyküsü bulunmaktadır.
Hoşgör Köftecisi
Kitabın ilk öyküsü çok kısa bir öyküdür. Yazar, kendi ağzından öyküyü anlatıyor. Acıkmış olan bir adam İstanbul’un işlek bir sokağında yemek yemek için bir yer arar. Bir köfteciye gelir. İçeriye girip girmemekte kararsız kalır. Ama bir Kadın ona girmesi için “Ne kafa tutuyorsun otursana!”der. Bunun üzerine boş bir masaya oturur. Kadın “Ne içersiniz bayım? Şarap mı bira mı!” diye sorduğunda şarap cevabını verir. Kadına ismini sorar. İsmini söylemek istemez. Kadın yan masadakilerle samimi bir şekilde konuşur. Bu o masadakilerin çok eski bir müşteri olduğunu göstermektedir. Mavnacı, takacı, motorcu arkadaşlarının dertlerini öğrenir. Rizeli Musa Kaptanın, Ömer’in, Papo’nun öykülerini dinler. Bir süreden sonra o da Hoşgör Köftecisi’nin ailesinden olur.
Kan
Eski muhtar Hasan Gökbayrak, Şaban Kâhya, Hüseyin Çavuş, Gümrükçü ve öykümüzün kahramanı çift atlı bir arabayla Kara Hüsnü’nün yanına gitmektedirler. Kara Hüsnü, iri yarı bir adamdır. Kahramanımız Kara Hüsnü’nün hikâyesini köyün kahvesinde hep dinlemiştir. Şimdi ise onu canlı canlı yakından görecektir. Bu adamdan intikam almak için tüfekleri de yanlarında Kara Hüsnü’nün köyündeki düğüne giderler. Orda iyi bir şekilde karşılanırlar. Kapı açılır. Kara Hüsnü içeri girer. Muhtar Hasan’ı tanır. Onunla bir ara dışarı çıkarlar. İçeri sadece Kara Hüsnü girer. Bundan işkillenen gümrükçü Hasan’ı sorarak çıkışır. Hasan içeri girer. Hepsi bir oh çekerler. Ziyafetten sonra hazır tüfekler yanlarında iken ava çıkarlar. Fikir yine Kara Hüsnü’nündür. Bir şey avlanmazlar. Sabah beş arkadaş köylerine dönerler.
Baharın Ettikleri
Bahar ile birlikte canlanan doğa insanları, hayvanları etkiler. Yazar, bu öyküde kendisi bir gözlemci edasıyla çevresinde gözlemlediklerini yazmıştır. Bir evin kapısının önüne gelenlerin ayakları çamur olmasın diye ev sahibi kömür dökmüştür. Öte yandan bir kadın pirinç ayıklamaktadır. İki yırtık giyimli çocuk bu kömürlerden toplamaya gelirler. Ev sahibinin köpeği bile giyimden giyime farkı anlar. Bu çocukları görünce havlar. Yukarıdan kadın elindeki tasın suyunu aşağıya döker. Bu su köpek ile çocuklar arasına yıldırım gibi ses çıkarır. Hepsi bir yana dağılır.
Öğleden Sonra
Öğleden sonra denize yakın bir yerde dört arkadaş rakı içmektedirler. Aynı anda oturdukları mekânda balık da pişirilmektedir. Ayşe adında kambur garson bir kız vardır. Mekân sahibinin kızıdır. Yazar, bu kıza fena tutulur. Yanındaki Musa kaptana kızın güzel olduğunu söyler. Musa kaptan onu kötülük düşünme diye uyarır. Yazarımız iç monologlarla sevmenin neden kötü olacağını sorgular. Öykü olay ağırlıklı değildir. İç dünyasından karşılıksız diyaloglar eşliğinde tartışmasını sürdürür.
İşsizlik
Öykünün anlatıcısı kendisini de öyküye dahil eder. İşsizlik ile yaşanan sıkıntıları anlatır. Kendisine teklif edilen petrol kampına gidemediği için pişmanlık duyar. Kampa gitmez ama gitmiş gibi hayaller kurar. Bunu hayalindeki kahramanlarla konuşarak dile getirir. Muhasebeci Ethem Bey ve mevki şefi Erdoğan ile sanat anlayışı üzerine diyaloglara girer. Erdoğan’ın da sanata ilgisi vardır. Ahmet Haşim’in şiirlerini beğenmektedir. Ahmet Haşim, eski şiir kalıplarını savunan bir şairimizdir. Orhan Veli, ise vezinsiz, kafiyesiz şiiri savunur. Buradan kendine karşı zıt bir kahraman geliştirdiğini görebilmekteyiz. İçinde aleyhine konuşan monologlara cevap vermez. Öyküyü insanın telaşları, işsizlik gibi sorunları sorgulayarak bitirir.
Denize Doğru
Yazar, müteahhittin yanında katiplik yapma düşüncesiyle deniz gören şantiye alanına gitmeyi hayal eder. Ama iki hayali de gerçekleşmez. Çalışsa yevmiyesi beş liradır. Bu beş lira ile yapacaklarını ve yapamayacaklarını düşünür. Ev geçindirse bu beş lira yetmeyecektir. Ama tek başına olduğunu için yetinmeyi düşünür. Bu öykü ve önceki öykülerinde de olduğu gibi İşsizlik, geçim sıkıntısı gibi sosyal eleştiriler mevcuttur. En son kendisini Beyoğlu’nun kalabalık sokağında yürürken hayal eder. Yolda yürürken bir adama çarptığını ve ağız dalaşına girdiklerini düşünür. Yazar hayalinde bile gerçekçidir. En sonunda karakola giderler. Kendisinin sıradan bir vatandaş olduğunun burada farkına varır. İnsanların neden intihar ettiklerini eleştirir. Gökyüzü, deniz, yağmur, güneş Allahtan bunlar bedavadır. Ve insanın yaşaması için bunların bile bir sebep olduğunu söyleyerek öyküyü bitirir.
Yaşasın Aşk, William Saroyan
Çevirisini Orhan Veli’nin yaptığı bu öykü 1952’de Vatan’da yayımlanmıştır. Öykü birinci kişi tarafından aktarılmıştır. Kahramanımız bir otel odasında uyanır. Burada aşkın saçmalığını anlatır. Aşkı sadece kuşlara yakıştırmaktadır. Çünkü kuşların insanlar gibi hayvani isteklerine muvafık yaratılmamışlardır. Sevgilisi onu yalnız bir yere bırakmamaktadır. Ama o tek başına bir şeyler yapıp kafasını boşaltmak istiyordur. Bunu bir türlü başaramaz. Sevgilisine evlenemeyeceğini söyler ve ayrılırlar.
Değerlendirme
Türk şiirinin köşe taşlarından olan Orhan Veli şiire konu, biçim gibi yenilikleri getiren Garip hareketinin kurucusudur. Otuz altı yıl gibi kısa ömrüne birçok eser sığdırmıştır. Öykülerini Çehov tarzında yazmış ve şiirlerinde olduğu gibi düz yazıda da kaleminin hakkını vermiştir. Olay ve şahıslar arasındaki eleştiriyi öykülerinde akıcı bir dil ile yazmıştır. Öyküleri toplumdan kopuk değildir. Bu yüzden Toplumcu Gerçekçi bir şekilde yazılmış diyebiliriz.
Orhan Veli’nin şiirleri kadar öykülerini de keşfetmek benim için farklı bir deneyim oldu. Kısa hayatına bunca eser sığdıran şairimiz kim bilir yaşasaydı daha neler yazacaktı? Mutlaka keşfedilmesi gereken bir kitap kendisi.
Yazan: B. Öğretmen
Hoşgör Köftecisi Soruları ve Cevapları
Hoşgör Köftecisi kimin eseri?
Orhan Veli Kanık
Hoşgör Köftecisi türü nedir?
Öykü/Hikaye
Hoşgör Köftecisi kaç sayfa?
58
Hoşgör Köftecisi Yorumları
bu kitabi çok merak ediyordum.aradım aradım bu kadar güzel özet bulamadım.teşekkürler
06-03-2020 08:09
içinde güzel öyküler var orhan veliye başlamak için güzel kitap