1970 yılı, uçak biletlerinin ateş pahası olduğu bir yıldır ve bu şekilde seyahat etmek genellikle zengin kesim için mümkündür. Ancak, farklı ülkeler ve kültürler keşfetmeyi seven, daha sonra giderek büyüyen bir grup genç seyahatleri için farklı bir yol geliştirirler.
Hippi olarak anılan, saçları örgülü, sakalları uzun, başlarında çiçekleri olan ve renkli kıyafetlere sahip bu grup “ görünmez posta “ adını verdikleri bir iletişim ile en ucuz şekilde seyahat etmeye başlarlar. Onlara göre dünyanın merkezi ki en sık birbirleri ile karşılaştıkları yer olan, Londra – Piccadilly Circus ve Amsterdam – Dam Meydanı’ dır.
Pasaportun seyahat etmekte çok önemli bir rolü olmasının yanında, Hippiler için dış görünüşlerinin insanlarda uyandırdığı izlenim de çok önemlidir. Hippi olmayan insanlara göre, dünyadaki tüm ahlaksızlık, buna beden pisliği de dahil hepsi Hippiler’ e aitti. Hippiler’ e göre ise normal insanlar, hayat enerjileri bitmiş, modern kölelik yapan ve dünyadaki her şey için Hippiler’ i suçlayanlardı.
İşte tam da bu dönemde Karla kendi iç huzurunu bulmak için Hollanda’ dan başlayan uzun bir seyahate çıkmak istiyordu. Yolculuk uzun olsa da, onun için son durak kesinlikle Nepal idi. Güzelliğiyle istediği her erkeği elde etme şansı olsa da, kendisinin ilişkilerde bağlanamamak gibi bir sorunu vardı. Aslında bunun sorun değil, doğru insanla karşılaşmamış olduğu gerçeğini çok uzun yıllar sonra anlayacaktı.
Karla’ nın cebinde seyahate yetecek kadar parası vardı. Fakat onun istediği, kolaylıkla yönlendirebileceği bir erkek ile yol arkadaşlığı yapmaktı. Ruhuna ve kafasına uygun “eşlikçi” sini beklerken, umudunu kaybetmemek için hergün falcısına gidiyordu. Falcısı son bir haftadır, beklediği kişinin geleceğini söylese de artık karamsarlığa kapılmaya başlamıştı.
O gün son enerjisini de toparlayıp Dam Meydanı’ na eşlikçisini gözüne kestirebilmek için gitti. Gelen yığınla yabancı asla ilgisini çekmiyordu. Onu gördüğünde farklı hissedeceğine inanıyordu. Sabahın erken saatleri olmasına rağmen Karla etrafta dolanan insanları tek tek incelemeye devam etti.
Tam o sırada ilgisini bir yabancı çekti. Üzerindeki kıyafetlerden Brezilya’ lı olduğu anlaşılıyordu. Uzun süren birkaç dakika karşısındaki genci izledikten sonra, yanına gidip konuşmaya karar verdi. Planına sadık kalarak, asıl isteğinden hiç bahsetmeyecek ve eşlikçisinin gönül rızası ile kendisiyle gelmesini sağlayacaktı.
Paulo, son yarım saattir kendisini izleyen genç ve güzel kızın farkındaydı. Hatta yanına gelip oturması çok büyük bir incelikti ama onun da diğer kızlar gibi biraz konuştuktan sonra hayatından çıkıp gideceğini düşünüyordu. Belki de tüm bunlara gerek yoktu çünkü Amsterdam’ da bu tür hareketler nezaket göstergesi olabilirdi.
Paulo Coelho ve Karla’ nın tanışmaları böyle başladı. Paulo merak ettiği yerleri keşfetme amacıyla çıktığı yolculuğunda, başına haksız yere türlü olaylar gelse de hatta işkenceye bile maruz kalsa da sonunda en çok olmak istediği yere gelebilmişti. Tüm yollarını bitirdiğinde hayalindeki kitabını yazmaya başlayabilirdi. Kısa tanışmalarının ardından arkadaşlıkları başladı ve Paulo’ nun merak ettiği yerleri birlikte gezdiler. Aralarında bir çekim oluşsa da ikisi de buna bir anlam yüklemedi. Ta ki hayat onlara da ters köşe yapana kadar.
Amsterdam’ da ki bir gezinin ardından Karla genç adama Nepal’ den söz açtı. Gelmesini çok istemesine rağmen ağzından bir teklif çıkmadı. Paulo ise sanki bunu anlamışcasına beraber gitmeyi teklif etti. Magic Bus adı verilen otobüs için kalan son iki bileti bu çift aldı. Amsterdam, İstanbul, Tahran, Kabil, Delhi, Katmandu güzergahını izleyecek olan yolculukları böylece başladı.
Ben özetimi burada noktalamak istiyorum çünkü devamını yazmak tüm kitabın büyüsünü bozmak gibi geliyor. Farklı bir çekimle başlayan bu eşlikçiliğin son sayfalarda ne duruma geldiğini sizlerin okumasını isterim.
Paulo Coelho’ nun kendi hayatını yazdığı bu kitap bana oldukça samimi geldi. Onun hayallerine, hayatına, dünyaya bakışına sanki yanındaymışçasına ortak olabiliyorsunuz.
Tatlı bir görsele sahip olan kitap zaten kapağı ile hemen ilgi çekiyor. Yazım dili sade, anlaşılır ve gerçekten açıklayıcı. 1970 dönemi ile ilgili pek çok bilgiye yer verilmiş.
İstanbul’ da ki duraklarında dönem güzel işlenmiş. En etkileyici olanı ise tam iki sayfa boyunca Mustafa Kemal Atatürk’ e yer verilmiş olması.
Son olarak büyüyü bozmayacak olduğuna inandığım, kitapta yer alan Paulo’ nun son cümlesi ;
- Karla, burada mısın?
Cenevre / 3 Şubat 2018
Yazan: Betül PALACI
Hippi Soruları ve Cevapları
hippi yazarı kimdir?
Hippi yazarı Paulo Coelho'dur.
Hippi Yorumları
kapağını hiç sevmemiştim ama orijinaline sadık kalınmış yine de çok kötü
01-08-2018 02:53
kitap kötü değil. eğlenceli. 70lerin havasını iyi vermiş diye düşünüyorum. ama şaşırtmıyor. okuması kolay ve akıcı. yaz kitabı.
25-10-2018 06:49
harika olmuş çok teşekkürlerrrrrr
12-11-2018 19:34
hippi kitabı baya güzelmiş bir dönemin hippi kültürünü güzel anlatmış paulo coelho da onlardan biri zaten çok güzeldi
23-01-2020 19:48
yazar kendini anlatmış pekte roman tadında değil pek sevmedim
24-10-2022 22:19
o zamanın hippileri günümüz şirketlerinin başına geçip sömürdü bizi