Tomris Uyar’ın aile içi şiddet, evlilik ve aile kurumu, benlik, arayış, pişmanlık temaları etrafında yazdığı sekiz öyküden oluşan Dizboyu Papatyalar’ı, akıcı, şiirsel üslubu ve eleştirel bakış açısıyla edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir.
Hakların En Güzeli: Daha çocuk denecek yaşta erkek kardeşiyle yalnız kalan genç kız, bir yandan tarlayı çapalamak bir yandan da çocuğu gibi sevdiği kardeşine bakmaktan yorulunca bir ortakçıyla anlaşır. Ortakçı kısa sürede genç kızın eşi olur. Ancak talihsiz kız nedeni bilinmez bir şekilde yatalak kalınca adam “Madem yatıyor, tarlada iş göremez artık, bari yatakta iş tutsun. Yüzü hâlâ güzel. Gelenden gidenden bize ne?” diyerek eşini pazarlamaya karar verince kayınbiraderi Hüseyin’in tepesi atar ve eniştesini vurarak on yıl hapse mahkûm olur. Çıktığında sabıkalı oluşundan mütevellit iş bulamaz ve Taksim’den Beyoğlu’na kadar “tüm meyhanelerde, kerhanelerde, sazlarda, pasajlarda, diskoteklerde, uzun saçlı oğlanların dadandığı yerlerde” kiralık katil olarak bilinmeye başlar. Yaşı kırkı bulunca da öldürme kararı verirken duygusallaşmaya başlar. Artık tek beklentisi çalıştığı çay ocağının ruhsatını alabilmektir.
Emekli Albay Halit Akçam’ın İki Günü: Bir zamanların haşarılıklarıyla ünlü Keş Halil’i, şimdinin apartman yöneticisi, Emekli Albay Halit Akçam o sabah her zamankinden farklı olarak kaygısız ve keyifli olarak uyanır. Bir süre dışarıyı seyrettikten sonra giyinip tıraşını olduktan sonra eve gündelikçi geleceği için kendini dışarı atar. Beşiktaş’taki bir kahvede çayını, ardından da iki duble votkasını içtikten sonra Harp Okulu’ndan sınıf arkadaşı Avukat Salim’in yazıhanesine uğrar. Salim Bey uzun zamandır görmediği arkadaşını bırakmaz ve diğer arkadaşları Deli Necdet, Muhallebi Enver, Ölü Haldun ile her cuma buluştukları yere götürür. Gün içinde şekilden şekle giren duyguların ağırlığıyla içtikçe içen Halit Bey, şarkı söyleyen kadını eski aşkı Nuran’a benzetir. Ertesi gün gazeteler, Halit Akçam’ın tam assolist Nereden Sevdim O Zalim Kadını’nı söylerken tabancasını ateşlediğini ve uzak masaların birinde oturan bir adamı öldürdüğünü yazmaktadır.
Yaz Suyu: Bir haziran günü köyünden ayrılıp İstanbul’da yeni bir hayata başlamak üzere Bandırma Eksperiyle yola çıkan Aydın, yolculuğu esnasında oldukça girişken, konuşkan, sağ bacağı aksayan, enstitüde çiçek-şapka bölümünde öğrenci olan genç bir kadınla tanışır. Yolculuk sonunda birbirlerinin adreslerini alan çift iki yıl boyunca mektuplaşır. Bu mektuplaşma kısa bir süre sonra askere giden Aydın’a iyi gelse de amacı genç kadınla evlenmek değildir. Askerlik dönüşünde garsonluk yapmaya başladığı Kumkapı’daki meyhaneden izin alıp kıza durumu açıklamak üzere Kırkağaç’a gider ancak bir dizi yanlış anlaşılmalar silsilesinin ardından İstanbul’a nişanlı olarak döner. Nikah memurunun karşısına çıktığında bile birinin gelip bu yanlış anlamayı düzelteceğini uman Aydın, evliliğinin beşinci yılında bile hala yaşadığı oldubittiyi anlamlandırmaya çalışmaktadır.
Şen Ol Bayburt: Babası Yüzbaşı Mehmet Bey’in tıpkı Çalıkuşu’ndaki gibi öncü bir Türk kadını olmasını istediği için ismini Feride koyduğu kızı, anne ve babasını kaybetmesiyle Park Oteli’n, Pera Palas’ın, Rejans’ın ardından tüm Beyoğlu’nun aranan ismi haline gelir. Darülfünun’da müderris olan babasının aksine hükümet tabibi olmaya karar veren Behçet Bey’in İspanyol Feride lakaplı bu kadınla evlenmesi üzerine aile, oğullarıyla tüm ilişkilerini keser. Behçet Bey’in gittiği yerlerdeki sosyalist konuşmaları üzerine sürekli farklı şehirlere sürülen çift, en son emeklilikleri de ellerinden alınmış olarak Bayburt’ta kalır. İçinde bulundukları durum karşısında sessizliğe gömülen Behçet Bey’in aksine Feride Hanım çareyi, babasından kalan yetim aylığını alabilmek için kâğıt üzerinde Behçet Bey’den boşanmakta bulur ancak çevrelerinde kimse kalmadığı için nişanlılarken henüz çocuk olan komşusunun kızını şiddetli geçimsizlik hususunda yalancı şahitlik yapması için ikna etmesi gerekmektedir.
Dizboyu Papatyalar: Şermin, oğlu Hasan iki yaşındayken banka müfettişi olduğundan sık sık Ankara dışına gitmek durumunda kalan Orhan’la evlenmiş bir kemanisttir. On beş yıllık mutlu aile tablosuna rağmen çıktığı turnelerde istediği, özlediği kalabalığı bulamaması, okul sıralarındayken hayalini kurduğu ideallerin halkla bir türlü bütünleşememesi yüzünden kalbi artık Ankara ayazı gibi soğuktur mesleğine ve insanlara karşı. Sığındığı alkol bile derman olamamıştır acısına. Mart oyunun son pazar günü her zamanki alışkanlığıyla konyağını içerken gözüne gazetedeki “dizboyu papatyalar” yazan bir reklam ilişir. “Dizboyu papatyaların” ne anlama geldiğini sorar kendine. En son şu anlama geldiğinde karar kılar: "Seni seviyorum, hadi hoşça kal, bir gün o kıyı kahvesinde yanına çöküp dostça iki kadeh içebilme isteğim baskın geliyor”. Böyle düşünerek paltosunu kapıp tabutu olarak gördüğü kemanını ardında bırakarak evden ayrılır. Her bir köşesi devlet eliyle yapılan bu kent, onun gibi içlerine bir çığlık gibi tıkılı kalanlar için değildir çünkü.
Ömür Biter Yol Biter: Müzeyyen henüz bir yaşındayken annesi Mübeccel tarafından terk edilir. Yalnız kalan baba, kızına bakılsın diye yeniden bir evlilik yapar ancak yeni eş kurgulardaki stereotipik üvey anne örneğidir. Okutulmayan Müzeyyen 13 yaşında rejide çalışmaya başlar. Orada akşamları peşinden ayrılmayan Hasan’a âşık olur ya da öyle olduğunu zanneder. Rejiden ayrıldıktan sonra temizlik için evine gittiği doktor tarafından tecavüze uğrar ve hamile kalır. Doktor çocuğu aldırtır ve ondan kurtulmak için çalıştığı hanın çaycısı olan, akşamları küçük bir meyhane işleten adama Müzeyyen’in yaptığı yemekleri övüp durur. Meyhanede meze hazırlama görevini üstlenen talihsiz kadın da ne olursa olsun eve dönmemek için adamla evlenir. Meyhaneciden olan kızına annesinin ismini verip hayatına devam eden Müzeyyen, kocasının aniden kayıplara karışmasının ardından bir mobilyacıyla ikinci evliliğini yapar. Yeni eşinden fiziksel ve psikolojik şiddet gören kadın, Almanya’da yaşayan kızının daveti üzerine her şeyi bırakıp kızının yanına gitmeye karar verir. Ancak önünde bir engel vardır. İlk kocasının kaçıp gitmesine neden olan elli bin liralık vergi borcu Müzeyyen’in üzerine kalmıştır. Bunun için Hesap Uzmanı Cengiz Bey’den yardım isteyen Müzeyyen, adamın yardımlarının karşılığını ödeyebilmek için elli yaşını aşmış haliyle ondan vesika temin etmesini rica eder.
Limanda: Gençliğini ve ününü yitirmeye başlamış bir aktör olan İzzet Bey çekimleri Bandırma’da yapılacak olan yeni filmi için, evini güvendiği insanlara pansiyon olarak açan altmış yaşlarındaki Meliha Hanım’ın evine yerleşir. Yaşına rağmen oldukça hayat dolu olan Meliha Hanım’ın aksine İzzet Bey, yeni filmde “babalık” diye seslenilen bir fabrikatörü oynayacak olmanın, biten evliliğinin, göremediği kızının, halkı kandırarak genç kızlara boş umutlar vaat eden Yeşilçam filmlerinde yer almanın sıkıntısını üzerinde taşıdığı için yorgundur.
Aykırı Dal Üstüne: Sevdiği erkeği kaybedince nikahsız doğan kızı Gülten’le yanına sığındığı kırk yıllık hanımını ölüm anına dek terk etmeyen Hatçe Hanım, tüm aksiliklerine rağmen velinimetine olan görevini sonuna kadar yaptığı için gururludur.
meyhane öyküsü bu kitapta değil sanırım özette göremedim yoksa eklemediniz mi?
22-04-2022 23:16
tomris uyar'ın dizboyu papatyalar adlı bu kitabında çeşitli hikayeler var. kitapta yer alan yaz suyu adlı hikayede aydın bir gün vapurla seyahat ederken bedensel engeli olan bir kızla tanışır. aralarında daha sonra mektuplaşmalar başlar. kız aydın'ı sevmektedir ancak aydın için bu durum söz konusu değildir. aydın bir gün kızın köyüne gider. yanlış anlaşılmalar sonucunda aydın kendini bu kızla evlenmiş olarak bulur.