Ahmed Günbay Yıldız'ın yazdığı Dallar Meyveye Durdu adlı roman, seküler yaşamlara sahip gençlerin çeşitli vesilelerle İslam'ı araştırmaya başlamaları ve böylece henüz gençliklerinin baharındayken hayatlarını İslam'a uygun hâle getirmelerini konu ediniyor. Genç ve yetişkin pek çok karakterin yer aldığı romanın en önemli kahramanları Burak, Hicret, Mukaddes ve İffet. Ayrıca Burak'ın anne ve babasıyla, babaannesi Fazilet Hanım ve düşmanı Bahadır da önemli karakterler arasında.
Hikâye İstanbul'da geçiyor ve yazıldığı dönemin İstanbul'unu yansıtıyor. Ayrıca zamanının şartlarını gözler önüne sererek okurların bugünkü imkânlarla geçmişin imkânsızlıkları arasında karşılaştırma yapmasına olanak tanıyor. Mesela bugün için oldukça sıradan olsa da 29-30 yıl öncesine kadar henüz Türkiye'de kullanılmaya başlanmamış olan cep telefonu ve internetin doğal olarak hikâyede yer almayışı oldukça dikkat çekici. Bu detay, o günlerde de Türkiye'de cep telefonu ve internet olsaydı roman karakterlerinin yaşadığı çeşitli olayların farklı şekillerde seyredebileceğini okurlara düşündürüyor.
Hicret'in yurt dışındayken dinini öğrenebilmek için Türkiye'deki tanıdıklarından kitap yollamalarını istemek zorunda kalması ve roman karakterlerinin acil durumlarda hızlı bir şekilde haberleşememeleri gibi detaylar, teknolojik gelişmeleri oldukça hızlı bir biçimde kanıksamalarına rağmen o günlerde ve o şartlar altında da yaşamış olan yetişkinler için nostaljik olsa da teknoloji çağında doğan ve bu imkânların içinde büyüyen gençler için oldukça şaşırtıcı.
Dallar Meyveye Durdu, ilk kez 1984 yılında Timaş Yayınları tarafından yayımlanmış ve yıllar boyunca farklı kapak tasarımlarıyla tekrar tekrar basılarak 2020 yılında 39. baskıya ulaşmış. 279 sayfadan oluşan kitapta her biri kendi içinde alt bölümlere ayrılan 2 ana bölüm mevcut. 15 yaş ve üzeri okurlar için uygun olan kitabın asıl hedef kitlesi ise başkahramanlarıyla akran olan üniversite çağındaki gençler.
Dallar Meyveye Durdu Özeti
Kitap; oğlu, gelini ve biri kız diğeri erkek olmak üzere iki torunuyla Florya'da yaşayan Fazilet Hanım'ın Harem'deki eski evine yaptığı ziyaretle başlıyor. Fazilet Hanım bu ziyaret sırasında hem yıllar önce Çanakkale'de şehit düşen kocasının diktiği kurumuş ağacın dibinden çıkan yeni fidanları görüyor hem de eski komşusu Servet Hanım'la karşılaşıyor. Servet Hanım'ın oğlu sayesinde yeni fidanlar aşılanıyor ve akşam da oğluyla torunları gelip Fazilet Hanım'ı yeniden Florya'ya götürüyorlar.
Fazilet Hanım; oğlunu, torunlarını ve hatta araları pek iyi olmasa da gelinini bile çok sevmesine rağmen oğluyla gelinin seküler tarafı ağır basan arada kalmış yaşamlarından ve torunlarının din mefhumundan bihaber büyümüş olmalarından rahatsızlık duyuyor. Yine de özellikle büyük torunu Burak'la arasındaki güzel iletişim sayesinde bir süre daha oğlunun evinde yaşamaya devam ediyor. Bu süreçte Burak'ın hayatında ölümcül bir araba yarışıyla başlayan önemli olaylar oluyor.
İki ayrı grubun üyeleri arasında gerçekleşen bu yarışlarda sıra aynı kızı seven Burak ve Bahadır'a gelince işler karışıyor. Çünkü yarış başlamadan hemen önce Burak ve Hicret söz yüzüğü taktıklarını herkese duyuruyorlar ve Bahadır bunu kabullenemiyor. Bu yüzden de yarış sırasında Burak'ın canına kastediyor. Neyse ki iki genç de ölmeden yarış sona eriyor. Ama aradaki düşmanlık daha da alevleniyor.
Daha sonra Hicret, dedesinin heykelinin açılışı için düzenlediği törende Burak'a sinirleniyor ve iki genci düello yapmaya zorluyor. Ancak Burak'ın Bahadır'ı öldüresiye dövmesiyle sonuçlanan düello, Hicret'i daha büyük bir hayal kırıklığına sürüklüyor. Böylece iki gençten de vazgeçerek Amerika'ya gidiyor. Eğitim için gittiği Amerika, Hicret'e hayatında yer almayan din mefhumunu sorgulatıyor ve böylece Hicret, eskiden ön yargılarla yaklaştığı dinini öğreniyor. Nihayetinde de İslam'a uygun bir şekilde yaşamaya çalışan biri olarak Türkiye'ye dönüyor.
Hicret Amerika'da büyük bir değişim yaşarken Burak da Türkiye'de benzer süreçlerden geçiyor. Bir trafik kazasında genç bir kızın ölümüne sebep olup kısa süreliğine de olsa hapishaneye giriyor. Hapishanede tanıştığı Hakan sayesinde İslam hakkında ne kadar az şey bildiğini fark edip ön yargılarını yıkıyor. Hapishaneden çıktıktan sonra Hicret'le görüşmek için Amerika'ya gidiyor ve kısa bir görüşmenin ardından onu tamamen silerek Türkiye'ye dönüyor. Böylece ailesinin isteği üzerine İffet'le evleniyor.
İffet'le mutlu bir evlilikleri olsa da Burak'ın bir süre sonra İslami bir hayat yaşamayı tercih etmesi ve İffet'in buna şiddetle karşı çıkması sonucunda yolları ayrılıyor. Burak İffet'ten boşanıp babaannesiyle Harem'deki evde yaşamaya başlıyor. İffet ise Burak'ı kaybetmenin hüznüyle onu geri kazanmak için uzun süre çabalıyor. Hatta Türkiye'ye dönen Hicret'ten de etkilenerek İslami bir hayat yaşamaya başlıyor. Ancak Burak'la yeniden bir araya gelemeyeceklerini anlayınca başka biriyle evlenip İstanbul'dan taşınıyor.
Bir süre sonra ise Fazilet Nine vefat ediyor ve Burak Harem'deki evde yalnız kalıyor. Ninenin vefatından birkaç gün sonra Hicret kardeşiyle Burak'ı ziyaret ediyor. Daha sonra da ona kendisiyle evlenmek istediğini belirten bir mektup gönderiyor. Böylece Hicret ve Burak evleniyorlar. Ama mutlulukları çok uzun sürmüyor. Çünkü onların evlendiğini öğrenen Bahadır, bir cuma namazı çıkışında Burak'ı silahla vuruyor.
Burak'ın vurulduğu gün kardeşi Mukaddes de denizde boğulma tehlikesi geçiriyor ve kendisini kurtaran adama aşık olup akıl almaz işler yapıyor. Neyse ki hem Burak ölmüyor hem de Mukaddes sonunda o adamdan kurtulup yeniden ailesine ve hatta İslam'a yöneliyor. Mukaddes'in İslam'ı öğrenmek ve İslam'a uygun bir hayat yaşamak için çabalamaya başlaması Burak'ı çok sevindiriyor. Mukaddes'in hakikati arama yolculuğunun başlamasıyla kitap da sona eriyor.