Adem GÜNEŞ'in "Kişilik Gelişiminde Cezasız Eğitim" adlı kitabı hem ebeveynler hem de öğretmenler için oldukça yararlı bilgiler içeriyor.
Sayfa sayısı oldukça fazla olan kitap çoğu konuyu alt başlıklarla ayrıntılı olarak işliyor. Kitabın sonunda bulunan "Özetle" bölümünde önemli ayrıntılara tekrar değinilmesi okura büyük katkı sağlıyor.
BİRİNCİ BÖLÜM: ÇOCUK EĞİTİMİNDE CEZA
Çocuk Eğitiminde Ceza
Çoğu kişi çocuk eğitiminde cezanın iyi bir araç olduğunu düşünür. Ceza ile çocuğun davranışlarının düzeldiğini sanır. Halbuki ceza ile korkutulan çocuk davranışının yanlış olduğunu anlayıp bu davranışı düzeltmez. Aksine cezadan korunmak için bu davranışı ceza verecek kişiden gizli olarak yapar.
İhtiyaç
Yokluğu rahatsızlık oluşturan, giderildiğinde ise rahatlama hissi veren her şey ihtiyaçtır. Mesela 2-3 yaşlarında bir çocuk için eşyalara dokunarak keşfetmek bir ihtiyaçtır. Çocuğun bu ihtiyacını karşılamak için istediği eşyaya, istediği an, şartsız olarak dokunmasını sağlamak gerekir.
İhtiyaçların Koşullu Giderilmesi
İstenen davranışları yapması için çocuğun ihtiyaçları kullanılmamalıdır. Odasını toplaması istenen bir çocuğun odasını toplayana kadar aç bırakılması, ödevlerini yapmayan çocuğa ebeveynlerinin küsmesi gibi durumlar ihtiyaçların koşullu giderilmesine örnektir.
Çocuğun Özgürlük İhtiyacı
İlk dört yaş, çocuğun özgür yıllarıdır. Bu yıllarda çocuk özgürce yaşayarak gelişmelidir. Eğitim, bu dört yıldan sonra başlamalıdır.
His ve Duygu
His, kişinin diğer kişi üzerinde bıraktığı ruhsal haldir. Duygu ise zaman içinde hislerin yoğunlaşmasıyla oluşur.
Edilgenlik Hisleri
Duygusal ihtiyaçları koşulla giderilen çocuklar zamanla ebeveynlerinin duygularıyla yaşamaya başlar, ebeveynlerine bağımlı olurlar.
Duyguların Yönetimi
Çocukluk yıllarında duygusal ihtiyaçları karşılanmayan kişiler duygularını yönetmekte zorlanırlar. Bunu aşmanın yolu ise çocukluk yıllarında zarara uğratılmış duyguların onarılmasıdır.
His Bozukluğu
Çocuğun duygusal gelişimi için kendini değerli hissetmesi gerekir. Fakat çocuğa kendini değerli hissettirirken abartılı davranılır, başkaları değersiz görülürse çocuk kibirli olur.
1. Gerçeklik
Yetişkin, çocukla iletişim kurarken gerçekçi olmalıdır. Yani kararlı, objektif ve samimi bir şekilde duygu ve düşüncelerini dile getirmelidir. Bu duygu ve düşünceler çocuğu üzecek olsa bile çocuğa güven duygusu vererek pozitif olarak etki eder.
2. Kendilik
Yetişkin, başkalarının etkisinde kalmadan, kendi hisleriyle çocuğa duygu ve düşüncelerini iletmelidir.
3. Dürtüsellik
Dürtüler çocukluk yıllarında edinilen istem dışı duygusal kasılmalardır. Kişi yetişkinlik döneminde bu dürtüler nedeniyle tepkisel davranır.
İç Genişliği
İç genişliği çocukluk yıllarında elde edilmezse kişi iç darlığı yaşar. İç darlığı yaşayan kişiler kaygı düzeyi yüksek olan, öfkesini kontrol edemeyen kişilerdir.
Sevk Hisleri
Bebekler, sevk hisleriyle dünyaya gelirler. Sevk hisleri bebeğin ihtiyaçlarını gidermesini ve tehlikelerden korunmasını sağlar.
İKİNCİ BÖLÜM: BENLİK
Benlik
Bireyin taşıdığı negatif ve pozitif tüm duygular benliği, benlik de kişiliği oluşturur.
Kişilik Bozukluğu
Çocuklukta kişilik bozukluğu değil davranış bozukluğu olur. Fakat zamanla davranış bozukluğu tepkisellik, sessizlik ve sahte ben evreleriyle kişilik bozukluğuna dönüşür.
Benin Yapısı
İrade, bir davranışın farkındalıkla ve sürekli olarak yapılabilmesini sağlayan güçtür. Duyarlılık ise duygular ve zihnin birlikte çalışabilmesidir.
1. Etken-Duyarlı Benlik
Bu benlik yapısında irade gelişerek duyarlılığı yönetebilir.
2. Etken-Duyarsız Benlik
Bu benlik yapısında duygular bastırılarak duyarsızlaşılır.
3. Edilgen-Duyarsız Benlik
Bu benlik yapısında kişi hem duyarsızdır hem de zarar görmemek için çevresiyle uyum içindedir.
4-Edilgen-Duyarlı Benlik
Bu benlik yapısında ise kişi çevresiyle uyum içerisinde olmak için hep verici davranır, fedakarlıklar yapar.
ÖZETLE
Cezasız Eğitim Nasıl Olur?
Cezasız eğitimin ilk adımı ebeveynin kendisinde başlar. Cezasız eğitim için ebeveyn öncelikle kendi çocukluğundan kalan sorunları çözmelidir. Daha sonraki adım ise çocukla güçlü bir bağ kurmaktır.
Çocuğu korkutarak baskı kurmak yerine, güven verici bir kararlılığı benimseyerek çocukla iletişim kurmak gerekir.
Çocuğu yönetmeye çalışmak yerine çocuğa eşlik ederek doğruyu yanlışı deneyimleyerek öğrenmesini sağlamak gerekir.
Çocukları "El alem ne der?" diyerek kısıtlamak doğru değildir. Çocuğa öncelikle el aleme saygılı olmayı değil kendine saygılı olmayı öğretmek gerekir.
Çocuğun yapması istenen davranışlar söyleyerek değil yaşayarak öğretilmelidir. Çünkü çocuk ebeveynlerinin kendisine söylediğini değil, ebeveynlerinden gördüğünü yapar.
En önemlisi ise ebeveyn çocuğu olgunlaştırarak kendi seviyesine çıkarmaya çalışmamalı, çocuğun seviyesine inip çocuklaşmalıdır.