Bir Dağcının Güncesi; profesyonel dağcı, milli sporcu, yazar, fotoğrafçı, arama kurtarmacı ve sosyal girişimci olan Nasuh Mahruki'nin ilk kitabı. Çok yönlü bir kişiliğe sahip olan ve AKUT'un kurucuları arasında da yer alan Nasuh Mahruki, Bir Dağcı'nın Güncesi adlı kitabını 24 yaşında yazmış. Yazarın ilk 7000'lik tırmanışı sırasında tuttuğu günlüğe dayanan kitap, ilk kez 1995 yılında Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanmış. 2015 yılından itibaren ise Alfa Yayınları tarafından basılmış. Kitabın Alfa Yayınlarından çıkan baskısının yayın yönetmenliğini Mustafa Küpüşoğlu, kapak tasarımını ise Elif Çepikkurt yapmış.
Toplam 168 sayfadan oluşan kitapta 2 ana bölüm bulunuyor. İlk bölüm kitabın asıl kısmı diyebileceğimiz Khan Tengri tırmanışı günlüğü. Toplamda 124 sayfa tutan günlük, neredeyse kitabın 4’te 3’ü kadar. Kitabın ancak 4’te 1’ini oluşturan ikinci bölüm ise çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış üç farklı tırmanış yazısını içeriyor. Yayınevinin kişisel gelişim serisinde yer alan kitabın en başında yazarın özgeçmişi yer alıyor. Özgeçmişin ardından künye bilgileri ve içindekiler kısmı geliyor. Yazarın babasına yaptığı ithaf, Nietzsche’nin “Böyle Buyurdu Zerdüşt” adlı kitabından bir alıntı, yazarın o dönemdeki kız arkadaşının yolculuğa çıkmadan önce kendisine verdiği küçük bir not ve 1994 Mayıs’ında yazılmış ön söz niteliğindeki yazının ardından 9 Temmuz-21 Ağustos 1992 tarihleri arasındaki zaman dilimini kapsayan günlük kısmı başlıyor. Günlüğün sonunda ise bir son söz yer alıyor. Son sözden sonra da tırmanış yazılarına geçiliyor.
İlk tırmanış yazısı Pastoral dergisinin 5. ve 6. sayılarında yayımlanan Elbruz Ekspedisyonu 1993, ikincisi Globe dergisinin Ocak 1994 sayısında yer alan Dünyanın En Zor 7000'liğini Denemek, üçüncü yazı ise 1-6 Ekim 1994 tarihlerinde Hürriyet gazetesinde yayımlanan Kar Leoparı'nın Öyküsü (Kar Leoparı'nın Peşinde İki Yıl). Tırmanış yazılarıyla sona eren kitabın günlük bölümünde kuşe kâğıda basılmış 16 sayfalık küçük bir fotoğraf albümü de yer alıyor. Toplam 18 fotoğrafın yer aldığı bu küçük albüm, okurlara kitapta geçen mekânlar ve kişiler hakkında fikir veriyor. Doğal olarak 90’lı yılların ilk yarısındaki teknolojik imkânlarla elde edilen fotoğrafların günümüzde ulaşılan fotoğraf kalitesiyle kıyaslanmadan, o günün şartları göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi gerekiyor. Zaten yazarın oldukça detaylı ve betimlemelerle dolu anlatımı sayesinde de fotoğrafların düşük kalitede olması önemini kaybediyor.
Gençlik yıllarında büyük bir cesaret göstererek hiç tanımadığı bir grupla zorlu bir tırmanışa kalkışan yazar, cesaretinin yanı sıra kararlılığıyla da güzel bir örnek oluşturuyor. Ayrıca bu tırmanış sırasında tuttuğu günlüğünü kitaba dönüştürüp büyük bir açık yüreklilikle binlerce kişiyle paylaşması da takdiri hak ediyor. Yazarın tırmanış sırasında yaşadığı olayların yanı sıra duygu ve düşüncelerini de içtenlikle paylaşması kitaba samimi bir hava katıyor. Okurları; ölüm, yaşam, dostluk ve aile gibi çeşitli konular hakkında düşünmeye davet ediyor. Yazarın pek çok kişinin yaşayamayacağı bu özel deneyimi oldukça detaylı bir şekilde paylaşması da büyük önem taşıyor. Böylece yazar hem hayatı boyunca hiç böyle bir tırmanış yapma imkânı bulamayacak kişilere okuyarak da olsa farklı bir deneyim yaşatıyor hem dağcılığa meraklı kişilere tecrübe aktarımında bulunuyor.
Bir Dağcının Güncesi Özeti
Nasuh Mahruki, Khan Tengri Dağına tırmanmak için Ruslardan oluşan bir ekibe katılıyor. 1992 yılının yazında, 9 Temmuzdan 21 Ağustosa kadar neredeyse bir buçuk ay boyunca Ruslarla kalıyor. Kendisinden başka Türk’ün bulunmadığı büyük bir ekipte özellikle ilk zamanlar biraz zorlanıyor. Ayrıca zamanın teknolojik koşullarından dolayı ailesiyle ve dostlarıyla da görüşemediği için zaman zaman kalabalıklar içinde yalnız kalma duygusunu yoğun bir şekilde yaşıyor. Neyse ki zamanla hem Rus dağcılara alışıyor hem Khan Tengri tırmanışı yaklaştığı için kendini daha iyi hissediyor. Ancak Khan Tengri tırmanışı sırasında da başka başka maddi ve manevi zorluklarla karşılaşıyor. Örneğin soğuk hava ve yüksek irtifa yüzünden neredeyse el ve ayak parmaklarını kaybedecek noktaya geliyor ve sık sık boğaz rahatsızlığı yaşıyor. Bu gibi bedensel sıkıntıların yanı sıra tırmanış sırasında ölen dağcıların haberini almak hatta bir cesedin indirilişini ve düşerken bıraktığı kan izlerini görmek gibi moral bozucu durumlarla da başa çıkmaya çalışıyor. Maddi ve manevi tüm zorluklara ve olumsuzluklara rağmen cesaretini ve kararlılığını yitirmiyor. Böylece Khan Tengri dağına çıkan ilk Türk olmayı başarıyor. Özellikle çeşitli sebeplerle Khan Tengri tırmanışını başarıyla tamamlamayan Ufuk ve Apo adlı iki Türk’le konuşmak ve onlardan hem maddi hem manevi destek almak, genç Nasuh’un mücadele azmini kamçılıyor. Hem aynı dönemde Khan Tengri’ye gelen üç Türk’ün üçünün de Khan Tengri’den başarısızlıkla dönmesini istemediği hem oldukça kararlı bir kişiliğe sahip olduğu için bu önemli başarıyı elde ediyor. Khan Tengri tırmanışı sırasında yaşadığı acı tatlı pek çok anıyı günlüğüyle kayda alıp daha sonra günlüğünü kitaplaştırarak bu büyük başarıyı nasıl elde ettiğini binlerce kişiyle paylaşıyor.