Kitabın basımı 1986 yılında yapılmasına rağmen kitap hak ettiği ününü 1989 yılında aynı adlı filmiyle yakalamış ve geniş kitlelere ulaşmıştır. Barış, çocuk saflığıyla büyüklerin karmaşık dünyasına anlam vermeye çalışır. Her sayfasında Barış'a üzülerek ve onun çocuk sevinçlerine gülerek hiç anlamadan kitabın sonuna geliyorsunuz. Sonra merak ediyorsunuz? "Barış şu an nasıldır?"
Kitap, mahkum olan annesiyle birlikte dışarıda bakacak kimse olmadığı için kafes olarak adlandırdığı cezaevinde yaşayan küçük Barış'ın hayatını konu alıyor. Anlatılan yıl net olarak verilmese de 1980'li yıllarda geçtiği biliniyor. Barış'a söylediklerine göre birçoğu "fikir suçu"ndan hapis yatmaktadır.
Barış, en yakın arkadaşı İnci'nin sessiz sedasız cezaevinden çıkması ile ona mektuplar yazmaya başlar. İnci ona bir söz vermiştir. Giderken onu da yanında götürecektir. Ancak Barış'ın hayalini kurduğu gibi olmamıştır. Kitapta şöyle diyor Barış: "Niye beni de yanında götürmedin ki İnci? Ben bavuluna girerdim ufacık olurdum. Bir keresinde saklanmıştım. Bulamamıştınız hiçbiriniz." Dışarısı hakkında çok az fikri vardır Barış'ın. Babası bir keresinde onu ve annesini ziyarete geldiğinde dışarı çıkarır. O zaman ilk defa simit yer ve bu lezzetten sık sık bahseder. Babası artık görüş günlerine de gelmemektedir. Barış bunun yokluğunu çok vurgulamasa da annesinin geceleri dinmek bilmeyen gözyaşlarından bahseder mektuplarında.
Barış sık sık mektup yazmasına rağmen İnci'den cevap gelmeyince çok üzülür. Koğuştaki kızlar demir parmaklıklardan geçmediğini ve bu nedenle mektupların yerine ulaşamadığını söylerler. Her mektup postalanmadan önce cezaevi yetkililerince okunmaktadır ve onlara göre Barış'ın mektupları uygunsuzdur. Bu sefer kızlar Barış'ın mektupları ulaşabilsin diye onun adına ağır üsluplu Barış'ın tek bir kelime anlamadığı mektuplar yazarlar. Bu mektuplara cevap gelir ve Barış buna anlam veremez.
Barış, dışarıdaki hayata büyük bir özlem duymaktadır. Onun gökyüzü hava almaya çıktıkları avludan ibarettir. Güneşin batışını hiç görmemiştir. Görmek istediklerinde gardiyanlar buna şiddetle karşı çıkmışlardır. Barış bu yasaklara anlam veremez, kızların ona iyi diye anlattığı şeyler gardiyanlar tarafından kötü olarak gösterilmektedir ve cezalandırılmakla tehdit edilmektedirler. Darbenin eseri olan bu tavırlar mahkumların kendilerini ifade etmelerini zorlaştırmıştır. Arama yapılan bir günde mahkumların birinde bir kitap bulurlar. Yasaklı bir kitap olduğunu düşünen gardiyan askerlere kitabı parçalattırılır. Ardından kitabı müdüriyetteki sobaya atılması için askere emir verir. Başka bir askere sobaya atıp atmadığını kontrol etmesi için peşinden gitmesini emreder. Bir diğer askere ise kitabı sobaya atmaya giden askeri kontrole giden askerin bakıp bakmadığını kontrol etmesi emrini verir. Gardiyan, mahkuma açıklama yapma fırsatı vermemiştir. Sonradan anlaşılır ki bu anti-komünist bir kitaptır ve cezaevi kütüphanesine aittir. Algıların sadece belli kelimelere açık olduğu o dönemde Barış'ın doğruyu ya da yanlışı ayırt etmesi çok zordur.
Annesinin rahatsızlanması sebebiyle hastaneye gittiklerinde Barış da dışarı çıkma fırsatı bulur. Onlarla birlikte gelen askerlerden biriyle gezer. Gökyüzünde bir uçurtma görmesi üzerine Barış askerden uçurtmayı vurmamasını ister. Bu sözler askerin gözlerinin dolmasına neden olur.
Avlularındaki gökyüzünü bir uçurtmanın ziyarete geldiği gün Barış çok sevinir. Ne yazık ki cezaevi müdürü gökyüzündeki uçurtmanın varlığından dahi rahatsız olmaktadır. Askerlere o uçurtmanın yol olması için ateş ettirir, su sıktırır ama uçurtmayı indirtmeyi başaramaz. Müdürü izleyen mahkumlar kendilerini gülmekten alamazlar fakat yine zararlı çıkan onlar olmuştur. Müdür kızlardan bazılarını ayrı cezaevlerine sürmüştür. Bu herkesten çok Barış'ı üzer. Mektuplarını yazan kızlar gitmektedir. Bir tek ne yazdığını anlamadığı Selma ablası kalmıştır. Ağlama, diyorlar Barış'a. Gittiğimiz yerlerde bizim kızlar da var. Öncelikle şunu soruyor Barış: "Onların göğünde de uçurtma var mı?"
Onların gittiği her yerde uçurtmalar olurmuş.
"O uçurtmaları vurmasınlar İnci."
Kitabın sonunda Barış'ın bir eleştirisi var: Neden benim ağzımdan yazmaya çalıştın?! Hiç olmamış. Keşke kendi ağzından yazsaydın. Hem neden herkesin ismi farklı da bir tek benimkiyle Küçük İbrahim'inki aynı kaldı?
Yazan: Zeynep Petek
Uçurtmayı Vurmasınlar Konusu
‘’ Nasıl olsa çocuktur, kusura bakmaz demişsin besbelli… Ama çocuklar kusura bakarlar. Kuşlar gibi. Hani taş atmıştım bir kez küsüp kaçmıştı… Ben şimdi kaçamıyorum İnci. Ama büyüyünce kaçarım belki. Hani o mavi uçurtma gibi…’’
Uçurtmayı Vurmasınlar kitabının hikâyesi, annesi ile birlikte ceza evine mahkûm edilen Barış’ın, orada ona en yakın arkadaşlık eden İnci ablasına yazdığı mektuplardan oluşuyor. Zaman zaman güldüren zaman zaman hüzünlendiren, ama hepsinin sonunda düşündüren soruları ile bir çocuğun dünyasına adım atarken, Uçurtmayı Vurmasınlar kitabı ile tutukluların dünyasında da kendimizi buluyoruz.
Ayrıca 1986 yılında ilk olarak kitap halinde basılan bu öykü, 1989 yılında Uçurtmayı Vurmasınlar adı ile film olarak da beyaz perdede yer almıştır.
Demir kapının sesine uyanmıştı Barış. Alkışlar, feryatlar, güle güleler… Uyku sersemi anlamamıştı, koşa koşa avluya çıktı. Önce onu aradı yine kucağına çıkmak için. Neden sonra anlamıştı ki giden İnci’ydi. Bağırdı, ağladı duysun diye… Gittiğinden beri hep İnci’yi görüyordu düşlerinde.
Barış mahkûm değildi yalnızca bir çocuktu ama dışarıda ona bakacak kimse olmadığı için annesinin cezası bitene kadar onunla kalmaya mahkûmdu. İnci gittikten sonra Barış ona mektuplar yazmaya başladı. Yanıt alamıyordu çoğuna çünkü demir kapılara takılanlar dışarı gitmiyordu. Yazılan her şey önce idarede okunuyordu. Görüş günlerini gözler oldu Barış, kuşlar hem İnci’den mektuplar hem de babasını getirsin diye.
Başlarda Nevin ablası ile yazıyordu mektupları. Nevin de nişanlısı da içerdeydi onların tabiri ile kafeste. Kuşlar haber getirir diye bekliyorlardı. Her mektubunda herkesten ve her şeyden bahsediyordu Barış. Hacer, Zeynep, Nuran, Gülsüm Ana…
Nihayetinde İnci’nin kartı ulaşmıştı ellerine oysa çıkar çıkmaz yazdığını belirtiyordu ve şöyle diyordu İnci: ‘’Çerçevesiz gökyüzünü ve tel gölgesiz güneşi sizinle paylaşmak için hemen yazıyorum…’’ Bu satırları kırmızı kalemle işaretleyen ve bir daha böyle zararlı cümleler yazmamasını istediklerini söyleyen idarecilerden sonra, Barış’ın tek bir sorusu vardı!
‘’Paylaşmak en güzel şeydir derdin. Güneş neden zararlı İnci? Paylaşmak zararlı ise bende bir daha paylaşmam…’’
Daha sonraki mektuplarını Sevim ile yazmışlardı bir sonrakini Hacer, Filiz… Hep yazıyordu Barış. Kimisine cevap alıyordu kimisini yazdığı ile kalıyordu. Babasını da bekliyordu bir taraftan ama bir kötü kadın yüzünden gelmediğini duymuştu annelerini gizlice dinlerken ve annesi belli etmemeye çalışsa da ağladığını da görmüştü. ‘’Beni sevmeyenin canı cehenneme,’’ diyen kadınları da duymuştu ve sormuştu annesine; ‘’babamın canı cehenneme gitti diye mi ağlıyorsun anne?’’
Barış’ın duyduğu her cümleden sorular sorması koğuş halkını bazen güldürürken bazen kızdırıyordu. Duruma göre bazen kazık kadar adam oluyordu bazen bacak kadar çocuk.
Aylar ayları kovalıyordu. Çay içerken şiirler okunuyordu. Her sabah sayıma kalkılıyordu her akşam yine sayılıyorlardı. Barış bunun da nedenini sorduğunda kaçmamaları için olduğunu öğrenmişti. Avlunun her yanı yüksek duvarlarla çevriliyken, duvarlar üzerinde dikenli teller varken, köşe başlarında nöbetçiler bulunurken, üstelik kaçmaya çalışanları vuracaklarken yine de her sabah ve her akşam sayım yapılmasına çocuk aklı ermiyordu. Selma ablası ona üzerinde kuşlar olan bir kazak örüyordu. Bir de Barış’tan daha küçük Minik İbo vardı. Bazen kitaplar okunuyordu, bin bir umutla af bekleniyordu, pastalar yapılıyordu, düğün dernek havası eserken bazı günler saç baş birbirlerine giriyorlardı. Kimisine görüş günü yasağı koyulurken kimisi başka cezaevlerine sürgün ediliyordu. Barış’ın en büyük korkusu ise annesinden ayrılmaktı. Kendi küçük soruları büyük çocuk, şahit olduğu her şeyi İnci’ye mektuplarında anlatırken bir taraftan da sorgulamayı bırakmıyordu…
En çokta akşamları hiç sevmiyordu Barış. Daha önce ne günbatımını görmüştü ne de güneşin doğuşunu, merak ediyordu. Bir gün üç tüfekli asker, annesiyle onu hastaneye götürüyorlardı. İşte o gün dışarısının ne kadar büyük, gökyüzünün ne kadar kocaman olduğunu görmüştü Barış. Sonra geçen yılda ilk kez İnci ile gördüğü gibi bir uçurtma görmüştü. Maviydi.
‘’Bak uçurtma kaçmış! Bizim göğümüzden. Ama sakın onu vurma!’’ deyişi askerin gözlerini doldurmuştu, vurmamıştı…
Ve avlu duvarının üzerinden geçen bir kedi dışında başka hayvan görmeyen Barış’ın bir kuşu olmuştu. Minik, yavru bir kuştu. Nerdeyse bütün koğuşla beraber günlerce kuşun ölmemesi için ellerinden geleni yapmışlardı. Kuşun adı da Barış’tı. Minik Barış! Hiç çiçekli bir dalda görmemişti. Islak pamuğa koydukları fasulye tanesi dışında ve Minik Barış’ta gitmişti. İnci gibi ‘’hoşça kal’’ demeden…
Barış gözleri gökyüzünde kuşunu günlerce beklerken bir uçurtma gelmişti yine göğüne. Bu sefer ki en kocamanıydı ve kırmızıydı. Herkes uçurtmaya bakıp el sallarken gardiyan görmüştü… Uçurtmayı uçuranı bulup elinden alınması için müdür emir vermişti ama nöbetçiler bulamadı. Sinirlenen müdür hortumla su sıkılarak püskürtülmesini istedi ama rüzgârın da yardımıyla kendileri sırılsıklam olmuştu. İyice küplere binen müdür bu sefer büyük emri vermişti: ‘’Vurun şu uçurtmayı!’’ Barış o zaman ağlamaya başladı. Ne kadar ateş etseler de vuramadılar, sonrası sürgün… Ve Barış’tan geriye kalan tek istek:
Uçurtmayı Vurmasınlar kitap yazarı Feride Çiçekoğlu'dur.
Uçurtmayı Vurmasınlar Yorumları
okuduğum en güzel kitaplardan bir tanesiydi uçurtmayı vurmasınlar konusu beni çok etkilemişti güzel bir eser
17-10-2016 18:52
güzel bir kitap tavsiye ederim.
18-10-2016 10:07
oldukça iyi bir romandı
17-11-2016 20:03
çok güzel bir hikayesi var çok beğendim
20-11-2016 00:58
uçurtmayı vurmasınlar özeti lazımdı buldum çok teşekkür ederim
22-11-2016 21:02
harika bir kitap teşekkürler feride hanım
05-02-2017 21:08
bana sdece uçurtmayı vurmasınlar özeti lazım kitap hiç ilgilendirmiyor
27-02-2017 00:02
hediye olarak elime ulaştı çok beğendim yazarın diğer kitaplarını da merak ediyorum
24-03-2017 18:41
öğretmen bize uçurtmayı vurmasınlar özeti ödevi verdi o yüzden okudum pek beğenmedim
31-05-2017 21:02
kitap güzel kısa olduğu için de çabuk bitiyor okuyun derim
29-08-2017 18:49
henüz okumadım ama konusuna bakılınca güzel kitaba benziyor
22-01-2018 13:41
bana öğretmenim tavsiye etmişti ben de size tavsiye ediyorum
22-01-2018 13:49
daha kısa özeti yokmuydu buradaki kitap gibi çok uzun özet dediğin kısa olur abartmasanız daha faydalı olacak
23-02-2019 00:29
bence uçurtmayı vurmasınlar kitabının yazarı ferida hanım mükemmel bir esere imza atmış klask niteliğinde olabilecek bir kitap uzun zamandır bir kitabın konusundan bu kadar çok etkilenmemiştim harika bir eser harika bir kitap tavsiye ederim
11-10-2019 12:51
uçurtmayı vurmasınlar yazarı hakkında bilgi verebilir misiniz hiç bir yerde bulamıyorum
23-01-2020 21:33
kitap yorumlarını okudum şaşırdım bana göre şahane bir roman feride çiçekoğlu adını daha önce duymamıştım okuduğum ilk kitabı ama çok beyendim diğer kitapları da var mı merak ediyorum
22-03-2022 20:41
harika bir hikaye gerçekmiş sanırım karakterlerin yaşadıklarını kimse yaşamaz inşallah
04-10-2022 23:14
kitabın yazarı okura hangi mesajı vermek istemiş
23-03-2023 18:49
yazarın başka romanı yok mu birtek bunu eklemişsiniz