İnsanların dindirmediği bu gereksiz doyumsuzlukları en fazla nelere sebep olabilir ki? Durun ben söyleyeyim; kana ya da daha fazla kana.
Blanc de Venue Malikânesi lanetlenmiş bir malikânedir. Olay Fransa da 1800’lü yıllarda geçiyor. Uzun Napolyon savaşlarını henüz daha yeni bitmiş ve evine dönen Binbaşı Frederic Roussel, iki yıl sonra hayatından ki savaşın acı dolu ıstıraplarını tam silinmiş derken oğulları Georges’i savaşta kaybedişleriyle; eşi Madam Eugenie ile derinden sarsılmışlardır. Bu acıyı kaldırmayan Madam Eugenie ise olaydan tam bir yıl sonra Vert Rock’i uçurumunun dibinde ölü bulundu. Öldü ya da öldürüldü.
Eşine çok âşık olan Binbaşı Frederic Roussel, acısını dindirmek adına iki seneliğine Avrupa turuna çıkmıştı ve evine geri döndüğünde ise kucağında bir oğlan ve kolunda da yeni eşi vardı.
Binbaşı Frederic Roussel’ın, Madam Eugenie’den birde kızı vardı. İsmi Georgette olan bu kız, o kadar güzeldi ki; girdiği her ortamda ki erkeği güzelliğinin etkisine alarak bir sürü âşık ediniyordu. Babası ile arası annesi öldüğünden beri açıktı ve üvey annesi ona büyük kötülükler yapmasa da bir süre sonra onunla da anlaşamamaya başlamıştı. Evde ki tek ailesi Annabelle’ydı sanki…
Annabelle’nın geçmişi ise tam bir gizem. Kendisi sağır ve dilsiz… Her ne kadar gayrimeşru bir çocuk olsa da ki kendisi 30 yaşlarında; annesini küçük yaşta kaybetmiş ve bu malikâneye yerleşerek; Roussel soyadını almıştır.
Georgette uzun bir aradan sonra bir baloya katılır ve kendisine o sırada bir mektup gelir. Mektubu ise bir parka davettir. Bir âşık adamdan değil gizemli adamdan gelen bir davet. Georgette, davete icabet eder ama karşılaştığı kişi yıllar önce ölen abisinden başka kimse değildir. Ani şokla bayılan Georgette’nin hayatında bu sayede Dr. Bernard girer.
Kasabaya yeni taşınan ve Paris beyefendisi olan Dr. Bernard, dürüstlüğü ve cesurluğu sayesinde Binbaşının gözüne girerek; Georgette ile bir süre sonra nişanlanırlar.
Georgette’nin evlenme teklifini kabul etmesinin tek sebebi, bir Paris beyefendisi ile evlenip; doğduğu bu yerden uzaklaşıp, hayatını Paris’te geçirmek istemesiydi. Ve kendisinden bir yaş küçük kardeşi Francis üniversitesini Paris’te okuduğundan ondan da fazlasıyla nefret etmekteydi.
Georgette’nın bir çıkarı olduğu gibi Dr. Bernard’ın da bir çıkarı vardı. Gizemli geçmişini kimse bilmiyordu. Dr. Bernard aslında başka biriydi ve Madam Eugenie’nin ölümüne tanıklık eden iki kişiden birisiydi. Diğeri ise Annabelle idi. Ve Dr. Bernard’ın gerçek kimliğini bilen tek kişiydi de ancak.
Ama olaylar nişan gecesinde değişmişti çünkü Binbaşı Frederic Roussel’a gelen gizemli bir mektupla ortadan kayboluşu ve tıpkı yirmi yıl önceki eşi gibi Vert Rock’i uçurumunun dibinde ölü bulunması; birçok kişiyi hem üzüp hem şaşırtmıştı.
Babasının cenazesi için evine dönen 18 yaşında ki Francis ise babasının aslında öldürüldüğünü ve bu cinayetin Madam Eugenie’nin ölümüyle alakalı olduğunu düşünüyordu. Ve olayların en başına Madam Eugenie’nin ölümüne dönerek duyduğu rivayetlere göre Madamı aslında hiç görmediği çapkın amcası Edourad’ın öldürmesiydi. Ve Dr. Bernard gerçek kimliğini Francis’e söylemek zorunda kalıp, tanıklık ettiği şeyleri Francis’e söylediğinde; Francis, Paris’e doğru amcasını bulmak için yola koyulmuştu.
Uzun cabalar ve yaşanan zorlu hadiseler sonunda sadece amcasının cesedini bulabilmişti. Arkasında bıraktığı not ile birlikte. O not ise Francis’i bir günlüğe götürmüştü. Tüm sırları açıklayan bir sırra…
Kimin gerçek katil olduğu, kimin gerçek kardeşi olduğu ya da olmadığı… Tüm sırlar. Francis tüm bu yeni öğrendiklerini hazmetmeye çalışırken, Blanc de Venue Malikânesinde ki bayanlar ise Binbaşının bıraktığı mirasla baş başa kalmıştı. Ya da sadece yeğeni Annabelle’ya bıraktığı mirasla.
Katili söylemiyorum çünkü Sırlar Uçurumu kitabını okuyacaksanız bir sürprizi kalmaz. Hayalet Georges konusunda ise kitabın bir kısmında baskı yapılmıştı sonra hayalet tamamen ortadan kaybolmuştu. Sırlar Uçurumu romanındaki da ki tüm sırlar, kitabın son on sayfalarında ortaya çıkıyordu. Ve beni rahatsız eden noktalardan birisi; karakterlerin kitabın başında tanıtıldığı gibi olmaması… Yani Georgette kitabın başında masum bir kız iken, daha sonra bencil bir şeytana dönüşüyor. İyi olanlar kötü oluyor.
Karakterlerin belirli bir kişiliği yoktu ve bu oldukça sinir bozucuydu.
Diğer bir nokta ise bölümler kopuk kopuktu. Tüm sırların açıklanması son sayfalara saklandığı için olaylar arasında bağ kurmakta bazen gerçekten zorlanıyorsunuz. Ama size şunu söyleyeyim; Sırlar Uçurumu kitabı her şeye rağmen sürükleyici ve şaşırtıcı bir romandı. Ve asla masum olanlara güvenmeyin. Çünkü sizi en büyük onlar hayal kırıklığına uğratacak.
Yazan: Selin Gürcüoğlu
Sırlar Uçurumu Soruları ve Cevapları
Sırlar Uçurumu kimin eseri?
Alein Kentigerna
Sırlar Uçurumu türü nedir?
Yabancı Romanlar, Gizem, Gerilim, Polisiye
Sırlar Uçurumu kaç sayfa?
480
Sırlar Uçurumu Yorumları
hikayeyi gereğinden fazla uzatmış kısa olsa daha iyi bir kitap olurmuş
15-07-2017 19:21
çok iyi bir site tafsiye ederim
16-07-2017 01:44
kitabi kaybettim katıl kim ve doktor kimle evleniyor?
07-05-2018 22:00
güzel bir kitap beklentilerimi karşıladı
04-01-2020 19:49
bu kitap halüsinasyon kitabının devamı mı yoksa tamamen farklımı