Eser Sigmund Freud’un kuruluşunun yirminci yılında verdiği 1909 tarihinde Clark Üniversitesi’nde verdiği konferansların metinlerinden oluşmaktadır. Beş tane olmak üzere oluşturulan konferans metinleri psikanalizin ne olduğu ve nasıl kullanıldığı üzerine yazılmıştır. Birinci metinde konuşmaya giriş ile birlikte “histeri” kavramının üzerine odaklanmaktadır. Beynin biyolojik bi bozukluğa maruz kalmadığı sürece baş gösteren belirtilerin bir dizi hastalığın asılsız belirtilerini içeren gizemli bir kavram olarak histeriden bahsetmektedir. Histeri hastaları, hatıralardan mustariptir. Ortaya koyulan belirli belirtiler, bazı travmatik deneyimlerinin kalıntıları ve hafızada simgeleşen izlerinden ibarettir. Histeri hastaları yalnuzca geçmişe ait acı verici anılara tutunmakla kalmayıp duygusal olarak bu anılara sıkı sıkıya tutunurlar. Gerçek fırsatları değerlendiremez ve zihnin hastalığa yol açan travmalara saplanma hali, nevrozun en belirgin ve önemli özelliğidir. Kısmen hastanın zihinsel yaşantısında kalıcı yük ve uyrıcılara dönüşürken bazen de fizyolojik olarak kendini gösteriyor. Bu da psikanalitikler tarafından “histerik dönüştürme” adını alıyor. Freud, birinci bölümün karmaşık olduğunu ve bazı (hipnoid hal vb.) terimsel ifadelerin anlamayı güçleştirebileceğini konuşmanın sonunda ifade ediyor.
İkinci derste direnç kavramının üzerinde duruluyor. İyileşmenin sağlanması için bu dirençlerin kırılması gerektiğini belirtiyor. İtme sürecinin ise artık unutulan öğelerin bilinç seviyesine çıkmasını önleyecek tepkiye neden olduğunu ifade ediyor. Bağdaşmaz arzuyu barındıran içtepinin kabullenilmesi ya da çatışmanın uzaması haz yitimi yaratacağından itme yoluyla önlenmektedir. Yani hastanın arzusu ve egosunun bağdaşmazlığı itme sürecini tetiklemiştir. Öznenin etik, norm vb. ölçütleri itici etki göstermektedir. Bir sunum sırasında gürültü yapan, rahatsızlı veren kişi güçlü kuvvetli birileri tarafından dışarı “itilir”. Dışarı itilen kişinin ardından kapı kapatılır ve güçlü kuvvetli birkaç kişi kapının ardına oturarak “direnç” oluşturur. Bu iç ve dış mekanı da “bilinç” ve “bilinçdışı” olarak adlandırırsak itme sürecini tasvir etmiş oluruz.Tabi tahmin edilebileceği üzere ortam dışına çıkarılan bu kişi orada gürültü etmeyi sürdürebilir yani varlığını muhtemelen hala hissederiz. Bu arzu içeren ve itilen içtepinin bilinçdışında da varolmaya devam etmesi demektir. Böyle bir durumda da kurum yetkilisi devreye girip gürültü yapan kişiyi kontrol altına alabilir bu kişi de terapistten başkası değildir.
Üçüncü derste psikanaliz sürecinde kullanılan serbest çağrışım rüya yorumu gibi kavramların üzerinde durulmuştur. Freud, iyi bir psikanalist olmanın yolunun kendi rüyaları üzerinde çalışmaktan geçtiğini belirtmiştir. Gece gördüğümüz rüyalar delilikle benzerlik gösterirken günlük yaşama da adapte edilebilir. Rüyaların özünü anlamak için küçük çocukların gördüğü rüyalara odaklanmak gereklidir. Çocuklar genellikle bir önceki gün içinde tatmin bulmamış isteklerinin gerçekleştiği rüyalar görürler. Yetişkin rüyaları da çocuklarınkine benzer yani rüyada zuhur edip arzu barındıran içtepilerin tatmininin ortaya çıkarıldığı söylenebilir.
Dördüncü derste belirtilerinin temelinin erotik yaşantıya dayandığını iddia etmektedir. Temeller yalnızca hastalığın ortaya çıkışında gerçekleşen olaylar üzerinden tanımlanamaz. İstisnasız her zaman hastanın ergenlik ve çocukluk dönemlerne uzanır. Belirtiler, unutulmuş bellek izlerinin keşfedilip bilinç seviyesine çıkarılması ile çözümlenir. Bu içtepilerin de istisnasız cinselliğe dayandığı bir başka vurgudur. Burada detaylı bir şekilde cinsellik kavramı ile kast edilen, çocuk ve ergen cinselliği üzerinde durularak bölüm sonlandırılmıştır.
Beşinci bölüm ise güçlü ve başarılı insan tanımlaması ile sürer. Freud’a göre güçlü ve başarılı insan dilediği fantaziyi çabaları sayesinde gerçekliğe dönüştürendir. Kişi kendi zayıflığı ve dış dünyanın direnci sebebiyle başarılı olamadığı hallerde gerçekliği reddeder ve daha çok tatmin elde ettiği fantezi dünyasına yönelir. Hastalanması durumunda da bu fantazilerin içeriği belirtilere dönüşecektir. Bazen de gerçeklikle arası açık kişiler sanatsal yeteneklere sahipse fantaziler belirtiler yerine sanatsal yaratımlara dönüşebilir. Psikaanaliz temelde bilince çıkarma süreciyle birlikte arzulanan hedefe yönelik psişik süreçleri yönlendirmek üzere kontrol altında tutar.
Psikanalizin temellerini ve Freud’u anlamak için başlangıç niteliğinde ele alınabilecek bir eser olduğunu söyleyebilirim. Kimi zaman terimsel ifadeler kullanılsa da Freud’un berrak anlatımı ayrıca somutlaştırmak adına verdiği örnekler anlamayı kolaylaştırmaktadır. Tabi kitapta da sıkça terimsel açıklamalar için dipnotlara yer verilmiştir. Kısa ve akıcı içeriğiyle bir günde bitirebileceğiniz keyifli bir eser.