Kitap Türü:Günlük / AnıOrjinal Adı:The Journals of Sylvia PlathÇeviren:Merve Sevtap Ilgın
Puan Tablosu
Günlükler Özet
Slyvia Plath’ın 1963’te, henüz 31 yaşındayken bu dünyadan ayrılmayı seçmesinin ardından eşi Ted Hughes, Plath’ın on sekiz yaşından itibaren düzenli tutmaya başladığı günlüklerinin oldukça kısaltılmış ve sansürlenmiş halini okur karşısına çıkartır. Ted Hughes’a göre böyle bir davranış sergilemesinin sebebi, anneleri öldüğünde henüz 3 yaşında olan Frieda ve 1 yaşında olan Nicholas’ın etkilenmesini önlemektir. Temmuz 1950’den Mayıs 1962 arası dönemi kapsayan Günlükler, Plath’ın hayatla hesaplaşmasını, düşünsel hayatının derinliğini, bu derinliğin ona sona yönlendiren çıkmazlarını anlayabilmek için önemli bir kaynaktır.
Günlük, Plath’ın Smith Kolejine başlamadan önceki yaz tatilinde erkek kardeşi Warren Joseph ile gittiği Massachusetts’teki Lookout Çiftliğinde yaşadıklarıyla başlar. Bu deneyim, ünlü şairin hem botanik ve doğaya olan tutkusunu arttırarak bu kavramları şiirlerine ve çizimlerine yansıtmasına sebep olmuş hem de İkinci Dünya Savaşının ardından ideal Amerikan toplumu yaratmak için özellikle üzerinde durulan aile kavramı, ideal kadın-ideal erkek tanımları gölgesinde yaşadıkları ömrü boyunca peşini bırakmayan bir hesaplaşmanın kapısını açmıştır. Toplumun yarattığı cinsel tabular nedeniyle yaptıklarından, hissettiklerinden dolayı suçluluk hissetme, Freud’un tabiriyle penis kıskançlığı, evlilik için “münasip” yaşlarda olduğunu düşünerek “münasip erkeklerle” bir an önce tanışma baskısı, ideal eş olma arzusunun yanında yapacağı evliliğin yaratıcılığına ket vuracağı korkusu Plath’ın erginliğinden itibaren aklını kurcalayan önemli ayrıntılardır. Bu süreçte Seventeen adlı gençlik dergisinin açtığı yarışmada Aslanların Yuvası adlı öyküsüyle aldığı üçüncülük, Smith Kolejindeki okurken kazandığı burslar, Smith Review gazetesinde editörlük yapması gibi kişisel başarılara rağmen içinde bulunduğu ruh halini şu şekilde tanımlar: “Görünüşteki birkaç küçük başarıya karşılık, kendime yönelik uçsuz bucaksız kuruntu ve kuşkular içindeyim”. Kolejdeki ilk iki yılında kaldığı Haven Yurdu’nda tek başına otururken ilk kez canına kıyma arzusu hisseder. Virgina Woolf’un ve Sara Teasdale’in intiharı seçmelerinin gerekçesi olarak gördüğü varoluş krizine yakalanıp bu fikri uyguladığında takvimler 24 Ağustos 1953’ü göstermektedir. Harvard’ın yaz dönemi açtığı yazma sınıfı için yaptığı başvurunun reddi -üstelik erkek kardeşinin Exeter’den mezun olup Harvard’a burslu kabul edildiği dönemde- Plath’e, Teasdale’in ölüm yöntemini denemek için “mükemmel” bir sebep gibi vermiştir. Bu girişiminin ardından yaklaşık altı ay boyunca McLean Hospital’da Dr. Ruth Beuscher gözetiminde psikiyatrik tedavi görmüştür. Tedavisinin ardından okulunu bitirip Fulbright Bursu’yla okuduğu Newnham Koleji’ndeyken katıldığı bir edebiyat partisindeyken ilk aşkı Richard Sasson’ı unutturacak kadar bağlandığı Ted Huges’le tanışır. Slyvia’nın iki gün sonra yazdığı Pursuit (Takip) adlı şiirindeki şu dizeler belki de Plath’ın güçlü sezgilerinin bir kanıtıdır:
“Beni gizlice takip eden bir erkek panter var:
Birgün ölümüm onun elinden olacak;”
Hayatı boyunca eksikliğini duyduğu baba figürünün yerini alan Ted Huges’la kısa süre sonra yaptığı evlilik, Plath’ın kabuslarının gerçeğe dönüşmesine neden olur. Evliliğiyle birlikte yaratıcığı kısıtlanmış, olmaktan en çok korktuğu “evde oturup kocasını bekleyen kadın” prototipine dönüşmüştür. Kocasının, evlerini kiraladıkları, tıpkı onun gibi bir şair olan Assia Wevill ile olan ilişkisi de Plath için son damla olur. Ancak ilginçtir ki kocasının Bayan Wevill’le olan ilişkisini öğrendiği dönem ile hayatına son verdiği dönem arası Plath’ın en verimli dönemi olur. Ölümünden sonra yayımlanan Ariel derlemesinde yer alan yirmi altı şiiri bu döneme aittir. Plath’ın ölümü, Ted Huges’in sadece ilk darbesi olacaktır. Bu olaydan altı yıl sonra Assia Wevill de Huges’tan olma kızı Shura’yla birlikte Plath’ın ilk intihar yöntemini uygulamış ve onun aksine başarılı olmuştur. Annesinin ölümünden 46 yıl sonra oğlu Nicholas da uzun süredir içinde olduğu depresyonla mücadele edemeyince kendi yaşamına son vermiş ancak Kraliyet Şairi Ted Huges, bu vazgeçişe şahit olamamıştır.