Server Özbudak, dış görünüşüyle işini iyi yapan ve üniversitede çalışan bir edebiyat profesörüdür. Karısına ve çocuklarına bağlı küçük burjuva bir ailenin reisidir. Ama dışa vurmadığı ve geri planda sürekli aktif olan iç dünyasında her türlü klişeye, basmakalıp değer ve davranışlara karşı bir kişiliği vardır.
Server içinde bulunduğu evliliği, çocuklarını bile içselleştirememiştir. Yalnızca kendisine biçilen rolü oynamaktadır. Hatta ders verdiği öğrencilerini bile küçük görmekte, öğrencilerin üniversiteye gelmelerini sefaletten kurtulma isteğine, babalarının kaderini yaşamamak istemelerine bağlamaktadır. Çok para getiren bir üniversiteye giremediklerini, insanlardan kaçtığı için karşıt gruplar içinde yer alamadıklarını pis ve küçük bir odada kim bilir kaç kişiyle beraber sefalet çektiklerini düşünerek karmaşık düzene şaşırmaktadır. Aynı zamanda da etrafındaki her şey ona fazla yüzeysel gelmektedir.
Refik Bey’in hastalanmasıyla üniversitede Refik Bey’in girmekle yükümlü olduğu derslere girmesi için görevlendirilir. Ders sırasında mekanik bir anlatımla dersi sürdürürken gözüne çok eski geçmişten tanıdığı biri çarpar. Üniversite arkadaşı Murat İkinci de dersi alanlar arasındadır. Murat siyasi görüşü yüzünden üniversiteden uzaklaştırılmıştır. Murat’ı görmek Server’ı geçmişteki aktif siyaset yaptığı sol görüş uğruna gerçekleştirdiği eylemleri hatırlamaya iter. Ders çıkışında Murat’la konuşmayı planlamıştır fakat beklenmedik bir şekilde dekan Server’ı kolundan tutarak bir toplantıya sürükler. Toplantının konusu herkesin bildiği üzere sol görüşlü bir öğrencinin öldürülmesiyle ilgilidir fakat görüşülen talep sol görüşten öğrencilerin arkadaşlarını üniversitenin bahçesine gömmek istemeleridir. Dekan kürsüye çıkıp yaptığı konuşma ile herkesi sakinleştirme politikası izler fakat Server kendisini tutamaz ve kürsüye atlayarak solcu öğrencilerin talebinin değerlendirilmesi gerektiğine dair bir konuşma yapar ve bir anda öğrencilerin takdirini kazanıp kahraman olur ta ki dekan tekrar grubu yatıştırana kadar. Toplantı bitip evlere dağılındığında Server gece karanlığını seyre dalıp Beethoven eşliğinde geçmişe dalar. Eski solculuk günlerini anımsar. Bileğini kesişini hatırlar ve teninde bıraktığı o beyaz yaraya bakar. Eylemle bilimi birbirine karıştırmaya başladığını fark eder. ”Ben bir bilim adamıydım; özellikle kişisel eylemlerimle toplumsal eylemleri ayırt etme gerekiyor” diye düşünür.
Ertesi gün tekrar bir kurul toplanır bu sefer sol görüşe yakın dört profesörden oluşur bu kurul. Karşıt görüşten yazılan mektup okunur fakat kurul sol görüşlü öğrencilerin arkadaşlarını bahçeye gömme taleplerini kabul etmekten yanadır. Bir anda okul karışır ve adeta işgal edilir. Sol görüşten öğrencilerden biri kafası kanlar içinde toplantı salonuna dalar ve işlerin karıştığını söyler. Dekan derhal valiyi arasa da beklediği yardın gelmeyeceğini anlar ve kendi başlarının çaresine bakmaya karar verirler. Kısa sürede örgütlenip silahlanırlar. Server okulu terk etmek istemez ve öğrencilerle birlikte direneceğini söyler. Eline bir silah tutuşturulur. Adnan Hoca da Server ile birlikte direnişe katılır. Sabah karşı okulu polis ve jandarmalar basar. Direnişi sonlandırmaları istenir ve öğrencileri şiddet kullanarak gözaltına alırlar. Yapılanın yasal olmadığını öğrencilere zor kullanılamayacağını söyleyen profesörler dirense de kendileri de valiyle görüşmelerinin ardından gözaltına alınmaktan kurtulamazlar.
Kitabın devamında serbest bırakılan Server o dönemin meşhur ev toplantılarına katılır ve Semra isimli bir öğrenciyle tanışıp onunla vakit geçirmeye başlar. Hikayemizde burada son bulur.
Yazıdaki detaylar bize romanın 1970’li yıllarda geçtiğini göstermektedir. Oğuz Atay romanlarında sık sık toplumsal eleştirilere yer vermektedir. Yine burjuva kesimi yerip gündelik olaylar akışında sığ bir yaşam sürdüklerini ifade etmektedir. Toplumun aydın olarak görünen kesminin de bu yaşantıdan geri kalamadığı görülmektedir. Ayrıca batı özentiliği Oğuz Atay’ın en çok dikkatini çeken konulardan biridir. Üniversite profesörlerinin bile Batı’yı “adamlar çok temiz, kopya bile çekmiyorlar vb.” sözlerle indirgedikleri şekilde algılarlar ve ne sanatıyla ne de kültürüyle ilgilenmezler. Kitabın üzerine kurulmuş olduğu hem sağ hem de sol görüşe yönelik eleştirilerine de sık sık yer verilmiştir. Dili akıcı, okuması keyifli olan bu eseri hepinize tavsiye ediyorum.