Üç küçük okul çocuğunun hayatlarındaki tek macera aralarından Leo Dillon'un kütüphanesinde bulunan macera kitaplarıydı. Bu kitaplar sayesinde günlük olağan hayatın sıkıcılığından biraz olsun uzaklaşırlardı. O sıralar okudukları kitap Vahşi Batı idi. Bir gün bir öğretmenleri bir okulda bu kitabı okuduklarını görünce onlara böyle kitaplar okumak yerine Roma Tarihi okumaları gerektiğini, bu kitabın muhtemelen içki uğruna yazıldığı konusunda onları uyardı. Ansızın gelmiş olan bu azar, çocukları kitaplardan uzaklaştırmıştı ancak okuldan da sıkılmışlardı. Yaz tatili yaklaşmışken bir gün okulu kırmaya karar verdiler. O gün üçü de okula diye evden kaçıp, şehir de aylak aylak dolaşacak, bir macera yaşayacaklardı. Böylece bu sıkılmışlık duygusu yok olacaktı. Öncesi gün planı yaparak ertesi gün hemen uygulamaya geçtiler. İçlerinden bir tanesi ikisini satmıştı, ancak mühim değildi. Bunu zaten tahmin edebiliyorlardı. İki küçük çocuk hem trene binerek başka bir alana geçtiler. O gün okul saatinin bitişine kadar zamanları vardı. Tek başlarına şehirde dolaştılar, yemek yediler, gelip geçen gemileri izlediler. Dublin'den ilk kez tek başlarına çıkmışlardı ve önemli olan da buydu. Eve gitme saati yaklaştığında yanlarına bir adam yaklaştı. Çocuklar, kim oldukları anlaşılmasın diye sahte isimler buldular kendilerine. Adam yanlarına gelip konuşmaya başladı. Biraz sonra gittiğinde rahatlamış, oyun oynamaya başlamışlardı. Ancak bir an sonra adam yeniden çıkageldi. Bu defa Leo oyun oynuyordu ancak diğeri adamın yanındaydı ve biraz korkuyordu. Az sonra Leo'ya söyleyerek oradan uzaklaştılar. Ve macera günleri böylece sona ermiş oldu.
Araby
Küçük çocuk aşık olmuştu. Kızla hiç konuşmuşluğu yoktu. Kendisi orada amcasının yanında kalıyordu. Bazı geceler görürdü kızı, evinin camından izlerdi. Küçük, kısa bir görüş bile ona yeterdi. Kızla ilgili hayaller kurardı. Bir gün hiç olmaz dediği şey oldu ve kız onunla konuştu. O hafta sonu Araby adı verilen bir pazar vardı. Kız oraya gidemediği için üzgündü. Çocuk ise sonunda kızla konuşabildiğine mutlu bir şekilde kıza söz verdi: " O pazara gidersem sana onun için oradan bir şeyler getireceğim." dedi. Ardından ise koşarak amcası ve yengesinden izin almaya gitti. Pazar cumartesi günüydü. Amcası izin vermişti. Çocuk cumartesi günü gelene kadar hayallerine devam etti. Cumartesi sabah amcasına bunu hatırlattığında hala umudu diriydi.
Amcası akşam eve çok geç geldi. Geldiğinde para almayı sonunda başarabilmişti ancak artık hayallerindeki gibi değildi. Çünkü çok geç saatte gitmişti ve gittiğinde pazarın tüm ışıkları kapatılmıştı.
Pansiyon
Bayan Monny, Zengin bir kasabın kızıydı. Babası hayattayken, kendisini de düzgün saydığı biriyle evlendirmişti. Ancak babası öldükten sonra Eşi değişti. Kumara başladı, babasının dükkanını batırdı oradan gelen parayı kumarda yemeye başlayınca bu eziyete daha fazla dayanamayan Bayan Moony, eşinden boşanarak çocuklarının velayetini ve babasından kalan parayı da kendi üstüne aldı. Ardından bu para ile bir pansiyon açtı ve geçimini buradan sağlamaya başladı. Kızı kendisiyle birlikte pansiyonu işletiyordu. Ancak son zamanlarda kızına bir haller olmuştu. Normalde de pansiyondan birileriyle konuşur, eğlenirdi ancak annesi bu defa öyle basit bir şey olmadığını hissediyordu ve haksız da değildi. Bir gece kızıyla Pansiyon' da kalan Bay Doran, ile ilişkisini sordu Kızı Polly, ne cevap vereceğini bilemeden sabah soluğu Bay Doran'ın yanında aldı. Bay Doran aslında aşık değildi bu genç kıza. Amacı birkaç gün eğlenmekti. Ancak yaşı da geçiyordu. Evlenmesi gerekiyordu. Kızın yaşı küçük olmasına rağmen güzel ve zengindi. Annesi Bayan Monny çağırdığında ya evlenmesini ya da gitmesini önerecekti. Ne söyleyeceğini bilemez halde gitti Bayan Monny'nin yanına. Polly şimdi odada tek başına kalmıştı. Ne düşüneceğini bilmiyordu. İçi hiç rahat değildi. Ancak annesinin mutlu ses tonunu duyunca rahatladı. Ve Aşağıya indi.
Acı Veren Bir Olay
Bay Duffy, bir evin bir odasında tek başına yaşıyordu. Küçük bir işi, kendine zor yetecek kadar parası vardı. Her gün yerine getirdiği belli rutinleri bulunuyordu. Hayatta lüks diyebileceği tek etkinliği bazı günler gittiği tiyatro, opera gibi etkinliklerdi. Bir gün içki içmek üzere bir bara gittiğinde bir kadın ve kızı ile karşılaştı. Kadınla biraz bakışsalar da hiç konuşmadılar. Bir sonraki karşılaşmalarında ise kadına içki içmeyi teklif etmesi ile bir ilişkileri başlamış oldu. Kadın evliydi, eşi denizciydi. Bir kızı vardı. Adam ise yapayalnızdı. Kadınla iki yıl boyunca ilişkileri devam etti ancak adam bir süre sonra sıkıldı ve günlük rutin hayatına dönebilmek için kadınla ilişkisini kesti. Yaklaşık iki aydır konuşmuyorlardı. Arada adamın aklına gelse de kadına yazmıyordu. 2 ay sonra Restoran'da yemeğini yerken gazetede bir başlık gördü "ACI VEREN OLAY" kadının adı geçiyordu haberde. Bir trenin altında kalarak vefat etmişti. Adam bu duruma çok üzüldü. Kendisi ölse belki de arkasından onu hatırlayacak olan tek kişiydi. Başka hiç kimsesi yoktu. Kadını ise hatırlayan, ardında bırakmış olduğu bir eşi ve kızı bulunuyordu. Kadının öldüğü istasyonun orada bulunan bir bara gitti. Kendisi de ölmeyi düşündü. Kulağında sürekli kadının sesi dolanıyordu. Bu durum onu üzüyordu. Bar'dan çıkıp öyle istasyona bakmaya başladı. Kadınla yürüdüğü yolları anımsadı. Hayaller aleminden çıkıp kendine geldiğinde artık kadının sesi yoktu. Yalnızlığını en derinlerde hissetti. Yapayalnızdı.
DEĞERLENDİRME:
James Joyce ile ilk tanışmam oldu. En ünlü eseri Ulysess'i çok duymuş olmama ve çok merak etmeme rağmen kendisiyle henüz tanıştım. O kadar duru ve güzel bir üslubu var ki kitap kendi kendine akıp gidiyor. Kitap Dublin isimli alanda geçiyor. Bir mahallede bulunan tüm evlerin içine gizli bir kamera gibi giriyor, hislerini, yaşadıkları olayları bize üçüncü bir kişi olarak anlatıyor. Mahallenin iç durumunu sunuyor. Her gün karşılaştığımız kişilerin iç durumunu okumak gibi bir duygu. Harika bir eser.
Yazan: Senanur KARAKUZULU
Dublinliler Soruları ve Cevapları
Dublinliler kimin eseri?
James Joyce
Dublinliler türü nedir?
Öykü/Hikaye
Dublinliler kaç sayfa?
276
Dublinliler Yorumları
bizim kültürümüzü yansıtan bir kitap değil benzerlikler çok az neden başka kültürleri anlatan kitapları okumak zorundayız
11-01-2023 20:46
iyiki internetten pdf bulup okumuşum yoksa verdiğim para için ağlardım