Kitap Türü:Psikoloji, FelsefeOrjinal Adı:The Book of DelusionsÇeviren:Haldun Bayrı
Puan Tablosu
Çürümenin Kitabı Özet
Çürümenin Kitabı tam olarak varoluşçuluğun ilgisizlik ve eylemsizlik taraflarından doğuyor. Yaşadığımız çağda hepimiz son model telefonlarımızdan, oturduğumuz döner sandalyelerden ya da çok ünlü kahve zincirlerinin masalarından yaşamla ilgili savsatanlarda bulunuyoruz. Ben de tüm kalbimle burada olmamın bir anlamı olması gerektiğine inanıyorum. Beynim ise biz insanların dünyaya fırlatılmış bir hilkat garibesi olduğu gerçeğiyle yankılanıyor. Varoluşun sancısını hangimizi yoklamadı ki?
Söylemek istediğim bu sorgulamalar tam olarak neye hizmet ediyor onu bulmalıyız? Bizi daha entelektüel mi yapıyor? Yoksa tembelliğimize çanak mı tutuyor? Yoksa gerçekten de yaşamımızı anlamlı kılmak için bize yol mu gösteriyor?
Yine de yaşıyoruz. O telefonları alıyor, o kahveleri içiyor, o işlerde çalışıyoruz. Çünkü ne kadar doğru sorgulamayı yaptığımızı düşünsek de hiçbirimiz o kaynağa inemiyoruz, ezilmekten korkan içgüdüsel gururumuz bizi yaşamaya devam etmek için koruyor.
“Fiiliyatımızın kaynağı, kendimizi zamanın merkezi, nedeni ve sonucu zannetmeye bilinçsizce meyilli olmamızdandır. Reflekslerimiz ve gururumuz, teşkil ettiğimiz et ve bilinç parçasını bir gezegene dönüştürür. Eğer dünyadaki konumumuzu doğru olarak anlayabilseydik; eğer kıyaslamak, yaşamaktan ayrılmaz olsaydı, mevcudiyetimizin ufaklığının açığa çıkması bizi ezerdi. Ama yaşamak, kendi boyutlarına karşı körelmektir.”
Ciaron’un bu kitabı 1949’da basılmıştır. Yani tam da iki savaş arasında yazar eserini yaratmıştır. Ne dinsel öğretiler ne ahlaki normlar ne de insan denen varlık engel olmuştur, milyonların ölümüne. Belli ki bundandır; yazarın insanlara, tanrılara açtığı savaş.
“Omuzlarımızın ve düşüncelerimizin üzerinde ağır yüklerle bir hapishanede doğmuşuz; kesip atma imkânı bizi bir sonraki gün yeniden başlamaya teşvik etmese, tek bir günün bile sonunu getiremezdik...Bu dünyanın prangaları ve solunmaz havası her şeyi elimizden alır, kendimizi öldürme özgürlüğü hariç; bu özgürlük de bunaltıcı ağırlıkların üstesinden gelen bir kuvvet ve gurur verir bize.”
Bu kısım için söylenebilecek çok söz var. Gerçekten de aciz yaşamlarımızın bir tesellisi midir intihar? Kendimizi yok etme fikri insanın aklının bir köşesinde hep duran panik butonu mudur? Yaşamıma son verme gücümü elimde bulundurmadığımı düşünelim. Kesinlikle insanın evrimi çok başka olurdu. Daha güçlü bile olabilirdik bana kalırsa. Ne olursa olsun yüzleşmek zorundayım. Yani yazarla çelişiyor olabiliriz. Aynı zamanda yazar, dinlerin kendi elimizle ölmeyi yasaklamalarının nedeni, bunda, tapınakları ve tanrıları aşağılayan bir itaatsizlik örneği görmeleridir diyor. Yaşam yaratıldı, doğmak kimsenin seçimi değildi. Tanrı istedi ve oldu. Ama ölüm… Gerçekten de otoriteyi sarsan bir durum.
“Vaktiyle bir benliğim vardı; artık sadece bir nesneyim... Yalnızlığın bütün uyuşturucularını tıka basa alıyorum; dünyanın uyuşturucuları bana benliğimi unutturamayacak kadar hafiftiler. İçimdeki peygamberi öldürmüş olduğuma göre, nasıl olur da insanlar arasında hala bir yerim olabilir ki?”
“Bütün cinayetlerin sorumluluğu tapma gücündedir: Bir Tanrı’yı yakışıksızca seven kişi başkalarını da onu sevmeye zorlar, buna razı olmazlarsa onları yok etmeye de hazırdır. Hiçbir hoşgörüsüzlük, ideolojik taviz vermezlik veya din yayıcılığı yoktur ki, şevkin hayvani temelini açığa vurmasın.”
Dinler konusunda da oldukça katıdır, Cioran. Ona göre din lirik bir cüzzam gibidir. Ruhlara bulaşır, bir dogma için tutku duymaya neden olur ve yerleşir içine. Fikirlerin yerine yenisini koymayı reddettiği için insanın cinayetine bile sebep olur. Cioran, dünyadaki varoluşumuzla birlikte inançlarımızı da şöyle bir silkeleyiveriyor.
DEĞERLENDİRME
Bana kalırsa yazarın söylemlerinde bir fazlalık mevcuttu ne Sartre ne Camus ne de Nietzsche muhatabı bu kadar da olmayan cümleler kurmuyordu gibime geliyor. Cioran, umudu tamamen reddediyor. Koca bir boşluk içine çekiyor insanı. Varoluş üzerine düşünüyorsanız mutlaka okumanız gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Kesinlikle okuması emek isteyen bir kitap. Tane tane, sindire sindire okunması lazım. İki üç kere okuduğum çok fazla cümle olmuştur. Metis yayınlarındaki çevirisini de oldukça kaliteli buldum.
Yazarın dilinin oldukça keyif verici daha doğrusu düşüncelerinin üzerinde düşünmekten keyif alındığı kesin ama düşüncelerine katılıp katılmamak size kalmış.