“Mevlana’nın bizlere getirdiği ses, her türlü mantıki dağınıklığın ötesinde bir başka âleme açılma, bir perde kaldırma, ilahi aşkın sarhoşluğudur. Mevlana, yandığı ateşlerin yalımlarını yazıya dökerek gönüllerimizi yakandır.”
Satırları; Afganistan, İran, Suriye… Konya. Her belde de doyulmayan, kanılmayan mana pınarlarının kenarlarında gezen Sinan Yağmur’un Aşkın Gözyaşları 2 / Hz. Mevlana kitabında, Şems’in Mevlana’ya kavuşma hikâyesi, Mevlana’nın Şems aşkı, iman aşkı, Allah aşkı yine harika bir dille anlatılıyor.
On iki yaşına kadar yaşadığı Belh’te her çocuk gibi, zamana uygun Kur’an, tecvit, hadis, hüsnü hat, cebir dersleri almıştı Hz. Mevlana. Ayrıca kahramanlık destanları, masallar, öğütlerle aldığı eğitim ve terbiye de vardı. Yaşıtları gibi oyun oynamayı sevmezdi. Aklı fikri kitaplarındaydı. Babasının misafirleri ile yaptığı ilmi sohbetlere katılır, en mutlu anlarını o zamanlar yaşardı.
Ruhunda kalıcı izler bırakan o şehirden ayrılmak kader yazgılarıydı. Belh’ten Konya’ya hicretleri on iki yıl sürmüştü. Babası Anadolu için görevlendirildiklerini söylemişti giderken. Yeni bir vatan edinme yolculuğunda kalabalık bir ahalide onları takip etmişti. Yolculuğun çoğu at sırtında geçtiğinden, babasından aldığı kitapları okuyordu Mevlana. Annesi bu durumdan telaş duysa da babası çok mutlu oluyordu.
Nişabur’a vardıklarında bilginler başta olmak üzere büyük bir kalabalık karşılamıştı kervanlarını. Kısa sürede ilim meclislerinde aydınlatıcı geceler başlamıştı. Mevlana, babası ve Feridüddin Attar ile... Kırk yılını yazmak için harcadığı Esrarname’yi hediye etmişti Mevlana’ya.
Üç ay sonra oradan ayrılıp Bağdat’a gitmişlerdi. Asya ve Hint diyarından hareket eden kervanları, Arap yarım adası, Mezopotamya derken nihayet Erzincan, Sivas, Kayseri derken Karaman’a kadar gelmişlerdi. Üç yüz kişi olarak yola çıkmışlar ancak kala kala yirmi kişi kalmışlardı. Kimileri uğradıkları şehirlerde kalmış kimisi eceli ile ölmüşlerdi…
Karaman’a vardıklarında zengin ve bilge olan Lala Şerafeddin misafir etmişti onları. Güzeller güzeli kızı Gevher Hatun idi. Mevlana ona Gül Hatun adını vermişti ve eşi olmuştu. Mutlu evliliklerinden iki de oğlu olmuştu. Sultan Veled ve Alaeddin…
Önce annesini kısa süre sonra da ağabeyini Karaman’da kaybetmişti. Selçuklu Sultanı’nın daveti üzerine yeni yurtları Konya’ydı. Babası dergâhta dini ilimler ve tasavvuf bilgileri verirken, Mevlana da cami de vaaz vermekle vazifelendirilmişlerdi. Ve bir sür sonra babasını da kaybetmişti. Sadece babası değildi ki; yareni, hocası, maneviyatı, soluğu… Haftalar geçmesine rağmen toparlanamamıştı. Sadece oruç tutuyor, namaz kılıyor, dualarla yardım istiyordu. Acıları bitmiyordu, Gül Hatunu’nu da Konya’da kaybetmişti…
Ateşli vaazları Konya’nın yoksul mahallelerinden bir sürü insanı dergâha çekiyordu. Çocuklarından Sultan Veled uysal, ilim aşığıydı ama Aladdin inatçı, kavgacı, asla onun yolunda olmayacak bir çocuktu. Konya eşrafından birçok kişi Mevlana’nın yeniden evlenmesi için gayret sarf etmeye başladılar. Sonunda Kerra Hatun ile evlenmeyi kabul etmişti.
Yeni eşinin ve oğullarının şikâyetlerine rağmen, kendisine sunulan hediyeleri hiçbir zaman kabul etmiyordu. Sadece yoğurt, soğanla yaşıyordu. Çökmüş haldeki bu hali, görüntüsü eşini endişelendirse de Mevlana bildiğinden vazgeçmemişti.
“Yüce Allah’ım bana, senin aşkınla tanıştıracak dostu gönder…” Ve Allah Mevlana’nın bu duasına tecelli edip, kendisine ayna olacak Şems’i gönderir…
Şems’e göre Mevlana, onun istediği kıvama gelmemişti. Onun için halvete girmeye karar verdiler. Odaya sadece bir rahle, iki seccade, Kur’an-ı Kerim ve Şems’in çocukluğundan beri elinden düşürmediği neyi almışlardı. Üç günde bir bir tas çorba, iki bardak su ve bir tandır ekmeği ile oruçlarını açıyorlardı. Bu böyle iki ay boyunca dünyadan ve Konya’dan kopmuş halde sürmüştü. Başta en çok Kerra Hatun ve çocukları şikâyetçiydi ama kabul etmeye başladılar. Sonrasında en çokta Konya halkı şikâyetteydi Şems’in gelişinden. Kimse Şems’i anlamıyordu. Bir tek Mevlana, onun dilinden anlayan tek kişiydi.
Şems bir zaman sonra sırlara karışıp gitmişti işte ondan sonra Mevlana’nın asıl yangını başlamıştı. Bütün halk Şems’in büyü yaptığını, Mevlana’nın kendini kaybettiğini konuşuyordu. Zar zor yeniden Mevlana’yı medresedeki makamına geri dönmeye ikna etmişlerdi. Şiirler yazıyordu o, sokaklarda şiirler haykırıyordu. Her birini Hamuş diye imzalıyordu. Perendesi Şems’e de mektuplar yazmaya başlamıştı. Sonunda Şemsinden bir cevap gelmişti, yeri yurdu belli olmuştu. Oğlu Sultan Veled ile aldırıp Şems’i geri getirtebilmişti… Ama Şems hayattan yok olana kadar daha çekecekleri çok çile, yanacak büyük bir aşkın ateşi devam edecekti…
Yazan: Pınar Çağlayan
Aşkın Gözyaşları 2 / Hz. Mevlana Soruları ve Cevapları
Aşkın Gözyaşları 2 / Hz. Mevlana kimin eseri?
Sinan Yağmur
Aşkın Gözyaşları 2 / Hz. Mevlana türü nedir?
Din / Tasavvuf
Aşkın Gözyaşları 2 / Hz. Mevlana kaç sayfa?
264
Aşkın Gözyaşları 2 / Hz. Mevlana Yorumları
uzun zaman önce okumuştum aslında tüm aşkın gözyaşları serisini okudum oldukça güzel bir seri
05-06-2017 19:19
hz mevlananın hayatını çok güzel anlatmış
01-08-2017 18:47
aşkın gözyasları 2 kahramanları
25-05-2019 14:22
mevlanayı güzel anlatmış başarılı bir kitap sinan yağmurın tasavvuf kitaplarını herkese tavsiye ederim
16-03-2022 23:30
mevlana ile ilgili okunması gereken kitaplar listesinin başında geliyor çok harika kitap
10-11-2022 12:20
bu kitabı okuduktan sonra konyaya gitme isteği doğdu